Türkiye'nin ilk Başbakanı ve ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün ölümünün üzerenden 51 sene geçti. Türk siyasetine birçok katkısı bulunan devlet adamı İnönü'nün hayatı, tecrübeleri, siyasi kariyeriyle ilgili bilgileri derledik.
İSMET İNÖNÜ'NÜN YAŞAMI
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Başbakanı, ikinci Cumhurbaşkanı, asker ve devlet adamı İsmet İnönü, 24 Eylül 1884'te İzmir'de dünyaya geldi. Babası Reşit Bey, Bitlisli Kürüm ailesindendir, annesi ise Bulgaristan'ın Deliorman bölgesinden Cevriye Hanım’dır. Sivas Askeri Rüştiyesi'ni (ilkokul) bitirdikten sonra (1895) Topçu Harbiyesi'ne katıldı ve ardından Harbiye’yi (1903) ve Harp Akademisi’ni (1906) birincilikle tamamladı. Askerlik kariyerine kurmay yüzbaşı olarak Edirne'deki II. Ordu'da başladı.
İttihat ve Terakki Cemiyeti ve Askeri Görevler
1907’de kısa bir süre için İttihat ve Terakki Cemiyeti'nde görev alan İnönü, 31 Mart Olayı'nın bastırılması için kurulan Harekat Ordusuna katıldı. 1911'de Yemen'e gönderilen Dördüncü Kolordu kurmay heyetinde yer aldı ve burada, İmam Yahya ile barış görüşmeleri yaparak diplomatik başarı sağladı. Balkan Savaşları sırasında Çatalca’da görev yaptı.
Birinci Dünya Savaşı ve Çeşitli Cephelerde Görevler
Birinci Dünya Savaşı sırasında Başkomutanlık karargahında Harekat Şubesi Müdürlüğü yaptı, ardından Trakya’daki II. Ordu kurmay başkanlığına atandı. Daha sonra Doğu ve Suriye cephelerinde Dördüncü, Yirminci ve Üçüncü Kolordu Komutanlıklarında görev aldı. Bu süreçte, Mustafa Kemal Paşa ile birlikte çalışarak derin bir dostluk geliştirdi ve onun takdirini kazandı. 1916 yılında Mevhibe Hanım ile evlendi, ancak evliliğinin hemen ardından cepheye döndü. Mondros Mütarekesi sırasında İstanbul’a dönerek Harbiye Nezareti Müsteşarı oldu ve Askeri Şura’da görev aldı.
Milli Mücadele ve Başarılar
İsmet İnönü, 1920 yılı başında Ankara'ya giderek, Mustafa Kemal Paşa'nın çağrısı üzerine Milli Mücadele’ye katıldı. Edirne Milletvekili olarak Meclis çalışmalarına katıldı ve Genelkurmay Başkanı olarak düzenli bir ordu kurmayı başardı. İstanbul Hükümeti tarafından idama mahkûm edilmesinin ardından Batı Cephesi Komutanlığı'na atandı ve 1921’deki Birinci ve İkinci İnönü Savaşları’nı kazanarak büyük zaferler elde etti. Ardından, Sakarya Meydan Muharebesi’nde ve Başkumandanlık Meydan Savaşı’nda da önemli roller üstlendi.
Mudanya Ateşkesi ve Lozan Barış Antlaşması
Türk ordusunun kazandığı zaferlerin ardından Mudanya Ateşkesi'ni (3 Ekim 1922) müzakere etti ve Lozan Barış Konferansı’na baş delegasyon başkanı olarak katıldı. Lozan Barış Antlaşması, 24 Temmuz 1923'te İsmet İnönü tarafından imzalanarak Türkiye’nin bağımsızlığını dünyaya duyurdu. Aynı yıl Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte, Cumhuriyet’in ilk hükümetini kurdu (30 Ekim 1923). Atatürk’ün soyadı kanunu çerçevesinde, 1934 yılında İnönü soyadını aldı.
Cumhurbaşkanlığı Dönemi ve İkinci Dünya Savaşı
Atatürk’ün ölümünden sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Cumhurbaşkanlığı’na seçilen İsmet İnönü, 11 Kasım 1938’de göreve başladı. Türkiye’yi II. Dünya Savaşı'nın dış etkilerinden koruyarak, tarafsız bir dış politika izledi. Aynı zamanda çok partili sisteme geçişi sağlayarak, demokratikleşme yolunda önemli bir adım attı. 1950 seçimlerinde iktidarı Demokrat Parti'ye devrederek, ülkede özgür seçimlerin yapılmasını sağladı.
Muhalefet Liderliği ve Koalisyon Hükümetleri
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı olarak, 1950-1960 yılları arasında Türkiye’nin demokrasi mücadelesine büyük katkı sağladı. 27 Mayıs 1960’taki askeri darbe sonrasında, seçimler sonucu kurulan koalisyon hükümetlerinde başbakanlık yaptı. 1965 yılına kadar bu görevini sürdürdü ve dönemin en önemli siyasi hareketlerinden biri olan “Ortanın Solu”nu başlattı. Ancak, parti içindeki mücadeleler sonucunda CHP’den istifa ederek, senatörlük görevine geçti (Mayıs 1972).
Son Yılları ve Vefatı
İsmet İnönü, Türk siyasetinin en önemli figürlerinden biri olarak, 25 Aralık 1973’te Ankara’da hayatını kaybetti. Anıtkabir’de defnedildi. Eşi Mevhibe Hanım ile örnek bir evlilik sürdü ve Kurtuluş Savaşı sırasında dört çocuğu hayatını kaybetti. İsmet İnönü’nün yaşamı, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin simgesi olarak, ülkenin modernleşme sürecinde oynadığı kritik rollerle tarih sahnesinde ölümsüzleşti.