FDA’da kanser ve hematoloji ilaçları üzerine çalışmalar yürüten, Kovid-19 döneminde geliştirilen yerli ilaca katkı sağlayan Prof. Dr. Güzel, 11. Türk Tıp Dünyası Kurultayı’nda önemli değerlendirmelerde bulundu. AA muhabirine konuşan Güzel, Türkiye’nin biyoteknolojik ilaçlarda ve kişiselleştirilmiş tedavilerde güçlü bir potansiyele sahip olduğunun altını çizdi.
“Türkiye biyobenzer ve biyoteknolojik ilaçlarda bu teknolojiyi yakalayabilir”
İlaçların yerlileştirilmesi ve millileştirilmesi üzerine uzun yıllardır çalışan bir bilim insanı olduğunu belirten Prof. Dr. Güzel, özellikle kanserde yeni nesil ilaç teknolojilerinin hızla geliştiğini söyledi. Türkiye’nin güçlü akademik kadrosu, yerli sanayisi ve bu alandaki stratejik iradesiyle biyoteknolojik ilaç üretiminde önemli bir aşamaya gelebileceğini ifade etti.
Akraba evliliklerinin fazla olması nedeniyle genetik hastalıkların ve SMA gibi rahatsızlıkların yaygın görüldüğüne işaret eden Güzel, kanser ve diyabet gibi metabolik hastalıklara yönelik ilaçların Türkiye’de geliştirilmesinin önemine vurgu yaptı. Yerli üretimin sağlanmasıyla biyoteknolojik ve onkoloji ürünlerinde yıllık yaklaşık 10 milyar dolarlık ithalat giderinin ülke içinde kalabileceğini söyledi.
“Yerli üretim için üç temel ayak gerekiyor”
Bu süreci “üç sac ayağı”na benzeten Güzel, “Yerli üretimin geliştirilmesi, bilim insanı sayısının artırılması ve devletin bu konuda kararlı olması” gerektiğini belirtti. TÜSEB ve TÜBİTAK’ın bu alanda büyük mesafe kat ettiğini ve bilim insanlarına güçlü destek sunduğunu dile getirdi.
“Adrese teslim tedavi yöntemleri Türkiye’de geliştirilebilir”
İmmünoterapi ve kişiselleştirilmiş tedavilerin son yıllarda kanser tedavisinde öne çıktığını söyleyen Güzel, bu ürünlerin maliyetli olmasına rağmen Türkiye’nin bu teknolojileri geliştirebilecek kapasiteye sahip olduğunu ifade etti. “Kanser immünoterapi ilaçları hızla gelişiyor. Önümüzdeki on yılda bu tedavilerin çok daha artacağını düşünüyorum.” dedi.
Ulusal genom haritası kanserle mücadelede kritik rol oynayacak
Erken teşhisin önemine dikkat çeken Güzel, Türkiye’nin ulusal genom haritasını çıkarmasının kanserle mücadelede devrim niteliğinde bir adım olacağını söyledi. Yeni nesil dizileme tekniklerinin yaygınlaşmasıyla ülke çapında büyük bir veri havuzu oluşturulabileceğini, yapay zekânın da bu verilerle erken teşhis ve kişisel tedavide çok daha etkili hale geleceğini ifade etti.
“Genetik haritalandırma ile hastalık oluşmadan risk belirlenebilir”
Türkiye’de erkeklerde prostat ve akciğer kanseri, kadınlarda meme kanseri, çocuklarda ise löseminin en sık görülen türler olduğunu hatırlatan Güzel, aile bazlı genetik profilleme ile erken teşhisin mümkün olabileceğini söyledi. Bu verilerin yapay zekâya entegre edilmesiyle kanserle mücadelenin çok daha başarılı ilerleyeceğini belirtti.
“Kanser metabolik bir hastalık mı?”
Kanser ve metabolik hastalıklar arasındaki ilişki üzerine çalıştığını anlatan Prof. Dr. Güzel, kanserin genetik bir bozukluk mu yoksa yaşam tarzına bağlı metabolik bir hastalık mı olduğu konusunda tartışmaların sürdüğünü söyledi. Hareketsiz yaşam, stres ve günümüz yaşam biçiminin kanser vakalarını artırdığını ifade eden Güzel, “Yeni nesil tedaviler, erken teşhis ve güçlü teknoloji takibiyle kanserle mücadelede çok daha başarılı olabiliriz.” değerlendirmesinde bulundu.