M. UMUT KARAKÜLAH
Ülkemizdeki sivil toplum kuruluşlarının kutup yıldızı haline gelen Türk Sanayici ve İşadamları Vakfı’nın (TÜSİAV) Yönetim Kurulu Başkanı Veli Sarıtoprak, bu hafta köşesinde; sağlık sektörüne uzun yıllar hizmet vermiş Güven Hastanesi’nin duayen hocalarından Fonksiyonel Tıp Hekimi Dr. Halil Öser’i ağırladı.
Öser ile sağlık sektöründeki son gelişmeleri konuştuk.
- Öncelikle sizi tanıyalım?
- Halil Öser: Ankara tıp 80’ler ekolünden geliyorum, yani, etik estetik ve insani değerlerin önemli olduğu, önleyici ve koruyucu yaklaşımların ön planda olduğu bir anlayış bu ve benim için hala da çok değerli. Son 11 yıldır aktif klinik yaşamım, tümü ile fonksiyonel ve bütüncül tıp çerçevesinde ilerliyor. Bu süre içinde birçok dernek ve akademide sağlık direktörlükleri yaptım. Bir çok fonksiyonel tıp yayınının tıbbi editörlüğünün yanısıra, “covid ile yaşam gerçeği” adında bir de kitabım yayınlandı, ayrıca bu yılın sonuna kadar ''longevıty & uzun yaşamın sırları'' ve ''gaps (gut and pscyhology syndrome) günlükleri'' adlı iki yeni kitabımın da yayınlanması planlandı. Buna ek olarak TÜSİAV Sağlık Platformu değerli Eczane İlhan Özusta ile de “hasta iken ve değilken tıbbi bilgilerle supplement kullanımı” adlı bir kitap çalışmamız da hala devam etmekte.
Son dönemde 5 yıl kadar kendi kliniğimde devam ettim, fakat şu an, sunulan olanaklar ve akademik öngörüler ışığında güvendiğim bir kurumda çalışmalarımı sürdürüyorum. Halen Güven Hastanesi’ne bağlı Çayyolu yerleşkesinde Longevity b. Sorumlusuyum. Görevimin yanı sıra Fonksiyonel ve Tamamlayıcı Tıp Bölümünü idare ediyorum.
Ayrıca belirtmek isterim ki; TÜSİAV olarak, her faaliyetinde ülkesinin yüksek menfaatlerini ön planda tutan ve toplum için yararlı bir çok projeye imza atmış bu güzide ve özel kurumda, TÜSİAV Başkanı ve bir kültür duayeni olarak sizin ve yönetim kurulunun teveccühleri doğrultusunda, bana tevdi edilen' Longevity Platform Başkanı görevini büyük gurur ve yüksek motivasyonla sürdüreceğime inanıyorum.
- Longevity nedir? Fonksiyonel Tıp nedir?
- Halil Öser: Sağlıklı bir yaşamı tanımladığımızda, öncelikle hastalıklardan uzak, fiziksel ve bilişsel olarak zinde, konforlu bir tabloyu gözümüzde canlandırırız. Bu tablo, pembe, turkuaz, tatlı sarılar ve turuncularla bezeli bir mutluluk resmi gibi görünür. Ne var ki yaşamın gerçekliği içinde bizi yıpratan kırmızı, mor ve siyah tonlar da var. Hem genç kalmayı hem de uzun bir ömür sürmeyi hedefliyorsak, bu “kötü aktörlere” dair doğru bilinci kazanmak ve önleyici adımlar atmak büyük önem taşıyor.
Bu noktada fonksiyonel tıp yaklaşımı, “genç kalmanın” ve “uzun ve kaliteli bir yaşam sürmenin” en değerli anahtarlarından biri olarak kabul edilebilir. Konvansiyonel tıp bakış açısında çoğu kez gördüğümüz, kronik yani süre gelen hastalıklarda, gerçek anlamda tedavi etmek yani tamamen ya da tama yakın iyileştirme pratiğinin, pek de ön planda olamadığıdır. Çünkü sıklıkla sorunun nedeninden çok nasıl baskılanabileceği üzerine bir yol izlenir. Tabi ki bu baskılamada, iyi gelen ve doğru seçilmiş tedavi moleküllerinin yanında, yan etkileri ve ayrıca, birlikte verildiğinde oluşacak toksik etkileri ile bir dolu sentetik ilacımsı şey, reçete edilir. Evet ilaç değil, ilacımsı; alındığında hastalığınızın yakınmalarını azaltan, rahatlatan ama bıraktığınız anda tekrar ve daha da fazla olarak bulguların şiddetlenmesini yaşadığınız ilacımsı şeyler. Hastalığın verdiği süregelen yavaş ama sinsi zarar verme potansiyeli belki de kendince ilerlerken, yakınmalarınız azaldığı ve bir miktar rahatladığınız için siz iyileştiğinizi sanarsınız. Oysa kutu kutu kullanmanızı sağladıkları bu ilacımsı şeyler, belki de birkaç yıl sonra zararlı olduğu tesbit edilip piyasadan kaldırılabilir. Bu arada aldığınız onca kimyasalın olası zararlarını konuşmuyoruz bile.
Bu noktada Fonksiyonel Tıp yaklaşımı, konuyu kişiye özel bir konsept ile ele alıp, epigenetik faktörleri de inceleyerek ve kişinin İnflamasyon/Toksisite yükünü düşürmeyi hedefleyen bir tedavi protokolü oluşturmayı hedefler. Tabi bu tedavi protokolünde sözü geçen ilacımsı şeyleri bulmak pek mümkün değildir.
Epigenetik Kavramı; başta çevre ve beslenme olmak üzere fiziksel ve zihinsel yaşam biçimimizin, seçimlerimizin epigenomlarda ki kayıt parçalarını ve ayrıca kromozomlarımızı değiştirebileceği gerçeğidir. Yani genetiğimiz kaderimiz değildir, nesiller boyu değiştirilebilir, kusurlar düzeltilebilir.
Burada sağlığımıza dair şöyle bir yol rehberliği karşımıza çıkar:
* Olumsuz bir şeyler olmadan o bir şeyleri önlemek için bir uğraş verilebilir . (Bu bölüm hep uygulanmalı, hep yeni önleyici teknik ve metotlar araştırılmalıdır. )
* Olumsuz bir şeyler olmuşsa bunun verdiği/verebileceği zararlar azaltılmaya/ yok edilmeye çalışabilir, bir yandan da bu olumsuzluğa neden olan diğer olumsuz şeyler araştırılabilir.
* Fiziksel sağlık; mental/ ruhsal/ bilişsel sağlıktan ayrı değerlindilerse doğru sonuçlar alınamaz, yanılgı payı büyür. Zaten epigenetik kavramının da önemli bir bölümü mental/ruhsal/bilişsel sağlıkla ilgilidir.
- Bütüncül ve Fonksiyonel Tıp yaklaşımının çığır açan olayları:
* İnsan Genomunun Haritalandırılması çalışması (2003),
* Yaklaşık 25.000 genimiz olmasına rağmen gen yapımızda 3 milyondan fazla varyantlar yani kişiye özel hastalık duyarlılıkları oluşturan ‘’ Single Nucleotide Polymorphism / SNPs ‘’ lerin olduğunun keşfedilmesi
Doğru beslenme yolu ile genetik yapımızın çok büyük oranda değişebileceği gerçeği (Nutrigenomi / Genetik Beslenme Bilimi) Kanıtlara dayalı bu çalışmaların ışığında Genetik mirasın, uzun yaşam üzerinde yaklaşık yüzde 20–25 oranında bir payı olduğu, geri kalan yüzde 75–80’lik pay ise, çevresel ve yaşamsal faktörlerin etkisiyle şekillendiği gerçeği artık temel doğrulardan olmuştur. Örneğin, aile öykünüzde kalp hastalığı veya diyabet varsa; düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme, stres yönetimi, güçlü sosyal bağlar ve mental iyileştirmelerle bu genetik dezavantajı önemli ölçüde dengeleyebilirsiniz. Dolayısıyla fonksiyonel tıp anlayışıyla yapılan kapsamlı analizler ve kişisel planlamalar, uzun ve konforlu yaşam hedefinizi gerçeğe dönüştürmeye yardımcı olacak.