İkinci Dünya Savaşı'nın en çalkantılı dönemlerinde, Nazi Almanyası'nın dışişleri bakanı Joachim von Ribbentrop'un Ankara'daki İngiliz Büyükelçiliği'nde görevli özel uşaklarından biri olan Elyesa Bazna (d. 1909 – ö. 1970) gibi tarihin en ünlü casuslarından birinin doğum günü.
"Cicero" kod adıyla bilinen Bazna, 1943-1944 yılları arasında Müttefiklerin sırlarını Almanlara satarak, Soğuk Savaş dönemine bile uzanacak bir istihbarat skandalına imza attı.
Onun hikayesi, casusluk romanlarını aratmayan maceralar, az bilinen detaylar ve popüler kültürdeki derin izleriyle, ihanetin ve paranın karanlık cazibesinin bir portresidir.
BİR UŞAĞIN YÜKSELİŞİ
Elyesa Bazna'nın casusluk kariyeri, onun şaşırtıcı gözlem yeteneği ve fırsatçılığı sayesinde başladı.
- Erken Yaşam ve Farklı İşler: 1909 yılında Priştine'de (o dönemde Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı, şimdiki Kosova) doğan Elyesa Bazna, Arnavut kökenliydi. Gençlik yıllarında çeşitli işlerde çalıştı; marangozluk, otomobil tamirciliği ve nihayetinde diplomatik misyonlarda uşaklık gibi. Bu işler ona, uluslararası ilişkilerin ve gizli bilgilerin kalbine sızma fırsatı sunacaktı.
- Ankara'daki Diplomatik Görevler: Bazna, 1942'de Ankara'daki Yugoslavya Elçiliği'nde şoför olarak çalışmaya başladı. Ardından İngiltere, Almanya ve ABD büyükelçiliklerinde de çeşitli pozisyonlarda görev aldı. Bu görevler, ona diplomatik çevreyi yakından tanıma, alışkanlıkları gözlemleme ve nihayetinde casusluk potansiyelini keşfetme imkanı sağladı.
- İngiliz Büyükelçiliği'nde Uşaklık: 1943'ün sonlarında Ankara'daki İngiliz Büyükelçiliği'nde, Büyükelçi Sir Hughe Knatchbull-Hugessen'in özel uşağı olarak işe başladı. Bu pozisyon, Bazna için bir dönüm noktası oldu. Büyükelçinin günlük rutinleri, alışkanlıkları ve en önemlisi, gizli belgeleri sakladığı kasasına erişim imkanı, onun casusluk hayallerini gerçeğe dönüştürecekti.
İlginç Bir Bilgi: Bazna, İngiliz Büyükelçisinin çok düzenli ve alışkanlıklarına bağlı bir insan olduğunu fark etti. Büyükelçi, gizli evraklarını bir çantada tutuyor ve her akşam yatmadan önce yatağının yanındaki özel bir kasaya kilitliyordu. Kasanın anahtarını ise genelde yastığının altına veya ceketine koyuyordu. Bazna, bu detayları titizlikle gözlemledi.
'CİCERO' DOĞUYOR
Bazna'nın gözü pek planı, gizli belgeleri çalmak ve bunları en yüksek fiyata satmaktı.
- Kasanın Sırrı ve Fotoğraf Makinesi: Bazna, bir anahtar uzmanından Büyükelçinin kasasının bir kopyasını yapmasını istedi. Daha sonra kasanın içindeki belgelere erişmek için minyatür bir Leica fotoğraf makinesi edindi. Akşamları, Büyükelçi uyuduktan sonra, kasayı açıp belgelerin fotoğraflarını çekiyordu. Bu fotoğrafları hızla geliştirip Almanlara satıyordu.
Az Bilinen Bir Bilgi: Bazna, Büyükelçinin kasasından çıkan belgelerin orijinal kopyalarını değil, sadece fotoğraflarını çekiyordu. Bu sayede belgelerin kaybolduğu fark edilmeyecek ve kendisi de şüphe çekmeyecekti. Bu yöntem, son derece profesyonelce düşünülmüş bir eylemdi.
- Almanlarla İlk Temas ve Kod Adı "Cicero": Bazna, Alman istihbaratıyla ilk temasını Ankara'daki Alman Büyükelçiliği aracılığıyla kurdu. Alman büyükelçisi Franz von Papen ve istihbarat şefi Ludwig Moyzisch ile görüşerek, Müttefik sırlarını satmaya hazır olduğunu belirtti. Almanlar, bu kaynağın güvenilirliğini sorgulasalar da, Bazna'nın getirdiği ilk belgeler karşısında şaşkına döndüler. Almanlar ona, Romalı hatip Cicero'dan esinlenerek "Cicero" kod adını verdiler.
- Satılan Belgelerin İçeriği: Cicero'nun sattığı belgeler, Müttefiklerin savaş planları, Churchill ve Roosevelt arasındaki yazışmalar, Türkiye'nin Müttefiklere katılma olasılığı, İkinci Cephe'nin açılacağı tarih ve yer gibi son derece kritik bilgileri içeriyordu. Bu belgeler arasında, "Overlord Operasyonu" (Normandiya Çıkarması) olası tarihleri ve detayları da bulunuyordu, ancak Alman istihbaratı bu bilgilerin tamamına inanmadı veya yanlış yorumladı.
İlginç Bir Bilgi: Cicero, Almanlardan ödeme olarak genellikle İngiliz sterlini banknotları alıyordu. Aldığı paralar o kadar fazlaydı ki, bunları valizlerle taşıyordu.
ALMANLARIN İHMALİ VE CİCERO'NUN SONU
Cicero, Almanlara kritik bilgiler sağlamasına rağmen, bu bilgilerin Alman savaş çabalarına etkisi sınırlı kaldı.
- Alman İstihbaratının İnançsızlığı: Alman istihbaratı, Cicero'nun sağladığı bilgilerin doğruluğundan şüphe ediyordu. İngiliz Büyükelçisi'nin özel uşağı gibi önemsiz bir pozisyondaki birinin bu kadar önemli bilgilere erişebileceğine inanamıyorlardı. Ayrıca, Alman istihbarat birimleri arasındaki koordinasyon eksikliği ve bürokratik engeller, bu bilgilerin etkin bir şekilde değerlendirilmesini engelledi.
Az Bilinen Bir Gerçek: Alman istihbarat şefi Ludwig Moyzisch, daha sonra yazdığı anılarında, Cicero'nun getirdiği bilgilerin o kadar önemli olduğunu, bu bilgilere inanmakta zorlandıklarını ve bilgilerin doğruluğunu teyit etmek için zaman harcadıklarını belirtmiştir. Bu gecikmeler, Almanların stratejik avantaj elde etmesini engelledi.
- Paranın Laneti: Cicero, casusluktan kazandığı devasa serveti (yaklaşık 300.000 sterlin, bugünün parasıyla milyonlarca dolar) İsviçre'deki bankalara yatırdı. Ancak bu paraların çoğu, Alman sahte banknotlarıydı. Savaşın sonunda, Almanya'nın kaybettiği anlaşılınca, Bazna bu sahte paralarla dolandırıldığını fark etti.
İlginç Bir Bilgi: Bazna, savaş sonrası kazandığı bu sahte paralarla ilgili İngiliz hükümetine dava açmaya çalıştı! Kendi isteğiyle casusluk yaptığını ve buna karşılık sahte para aldığını iddia ederek tazminat talep etti. Bu dava, onun ne kadar küstah ve pervasız bir karakter olduğunu gösterir.
- Savaş Sonrası Hayatı: Savaşın sonunda, dolandırıldığını anlayan Bazna, yoksulluk içinde yaşamaya başladı. Bir süre İstanbul'da otel işletti, ancak başarılı olamadı. Hayatının son yıllarını Almanya'da sefil bir şekilde geçirdi ve 1970 yılında Münih'te yoksulluk içinde öldü.
POPÜLER KÜLTÜRDE YERİ
Elyesa Bazna'nın hikayesi, casusluk edebiyatına ve sinemasına ilham veren önemli bir figür haline geldi.
- "Five Fingers" Filmi (1952): Bazna'nın hayatı, 1952 yapımı ünlü casusluk filmi "Five Fingers" (Beş Parmak)'a ilham verdi. Joseph L. Mankiewicz'in yönettiği ve James Mason'ın başrol oynadığı film, Bazna'nın casusluk faaliyetlerini ve onun Almanlara bilgi sızdırma sürecini dramatik bir şekilde ele alır. Film, casusluk türünün klasiklerinden biri olarak kabul edilir.
- "Operation Cicero" (Operasyon Cicero) Kitabı:** Alman istihbarat şefi Ludwig Moyzisch, savaş sonrası yazdığı "Operation Cicero" adlı kitabında Bazna ile olan ilişkilerini ve casusluk faaliyetlerini detaylı bir şekilde anlatmıştır. Bu kitap, olayın en önemli kaynaklarından biridir.
- Casusluk Romanlarına İlham: Bazna'nın hikayesi, birçok casusluk romanına ve popüler bilim eserine konu olmuştur. Onun karakteri, "efendi-uşak" ilişkisi içindeki manipülasyonu, gözü pekliği ve talihsiz sonuyla dikkat çekici bir örnektir.
- Türk İstihbarat Tarihindeki Yeri: Cicero olayı, Türkiye'nin İkinci Dünya Savaşı sırasındaki tarafsızlık politikasının ve istihbarat ağlarının karmaşıklığını gösteren önemli bir vaka olarak Türk istihbarat tarihinde de yerini almıştır. Ankara, savaş döneminde casusluk faaliyetlerinin yoğunlaştığı önemli bir merkezdi.
- Ahlaki İkilem: Bazna'nın hikayesi, casusluğun etik boyutları, vatana ihanet, para hırsı ve bilgilerin doğru kullanımı gibi konularda bir dizi ahlaki ikilem sunar. O, ideolojik bir motivasyonla değil, tamamen maddi kazanç uğruna casusluk yapan tipik bir "çift taraflı ajan" veya "serbest çalışan casus" profili çizer.
Elyesa Bazna "Cicero", İkinci Dünya Savaşı'nın en merak uyandıran figürlerinden biri olmaya devam ediyor.
Onun hikayesi, sadece savaşın gizli cephelerini değil, aynı zamanda insan doğasının zaaflarını ve tarihin beklenmedik kahramanlarını (veya anti-kahramanlarını) nasıl yarattığını da gözler önüne seriyor.
Casusluk dünyasının tozlu raflarında, "Cicero"nun adı, paranın ve ihanetin acı tadıyla birlikte her zaman hatırlanacaktır.