GONCAGÜL KONAŞ
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İkinci Başkanı Mehtap Ercan Bilgen, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun etkisiz kaldığını belirterek, Türkiye’nin tarım arazisi varlığının net olarak bilinmediğini ve bu durumun ciddi bir risk oluşturduğunu vurguladı. Bilgen, kurul kararlarıyla tarım dışı taleplerin kolayca onaylandığını, maden ve enerji yatırımları uğruna verimli toprakların feda edildiğini söyledi. “Toprağımızı kaybediyoruz ama neyi kaybettiğimizi bile bilmiyoruz” uyarısında bulunan Bilgen, etkili veri, denetim ve uygulama eksikliğinin altını çizdi.
“KURULLARDAN GEÇEN TALEPLER TEPKİ ÇEKİYOR”
Bilgen, “2005 yılında çıkan 5403 sayılı kanun ilk toprak kanunumuz değil ama salt toprağın korunmasına yönelik olması nedeniyle bizde heyecan yaratmıştı” diyerek yasanın çıkış sürecine dair değerlendirmelerde bulundu. Ancak zamanla kanunun uygulanmasında birçok sorunla karşılaştıklarını dile getiren Bilgen, “O kadar aksak yönleri var ki, artık bir savunma durumundayız” ifadelerini kullandı.
Toprak Koruma Kurulları'nın işleyişine de değinen Bilgen, “Kurulda 9 temsilci yer alıyor. Vali, il müdürü, STK’lar, fakülteler, belediyeler gibi kurumlar. Farklı kurumlar bir araya geldiği için her şeyin yolunda gideceği düşünülmüştü ama kuruldan her türlü tarım dışı talepler geçmeye başladı.” diye konuştu.
Özellikle büyük ova koruma alanlarında yaşanan uygulamaları eleştiren Bilgen, “Buralar mutlak tarım alanlarıdır, tarım dışında hiçbir şey yapılmamalı. Ancak Eskişehir Ovası üzerinde bir Alpu termik santrali yapılmak istendi. Bizim ve STK’ların mücadelesiyle durduruldu.” dedi.
“TARIM FAALİYETİ DIŞINDA BİR ÇİVİ DAHİ ÇAKILMAMALI”
Büyük ovalarda tarımsal yapı adı altında bazı inşaatlara izin verildiğini vurgulayan Bilgen, “Tarımsal yapı olarak değerlendirilip; hayvancılık tesisleri, seralar gibi inşaat gerektiren yapılarla alan tahrip ediliyor. Tarım faaliyeti dışında hiçbir şey yapılmaması, bir çivi dahi çakılmaması gerekiyor.” şeklinde konuştu.
“MADEN ŞİRKETLERİ BÜYÜDÜKÇE KURULLAR DAHA KOLAY ONAY VERİYOR”
Maden ve enerji yatırımlarının tarım alanlarına zarar verdiğini dile getiren Bilgen, “Bu sadece tarım alanını değil, bölgedeki halkı da etkiliyor.” dedi. Ayrıca çevresel etki değerlendirme (ÇED) raporlarına da değinerek, “Yanlış olan, ‘ÇED gerekli değildir’ raporlarının verilmesi. Oysa bu faaliyetler yeraltı sularına, toprağa, çevredeki köylere büyük zarar veriyor.”ifadelerini kullandı.
“ÇİFTÇİYE SORULMUYOR, SON PLANDA KALIYORLAR”
Tarım arazilerine yönelik yatırım taleplerinde çiftçilerin görüşünün alınmadığını belirten Bilgen, “Çiftçiye sorulmuyor. Çiftçiler eylem yapıyor, bize geliyorlar. ‘Su kaynaklarım, hayvanlarım, çocuğum zarar görecek’ diyorlar ama onlar son planda kalıyor.” dedi.
Ziraat Mühendisleri Odası olarak bu süreçlerde aktif rol aldıklarını vurgulayan Bilgen, “Biz hukuk firması gibi çalışıyoruz. 300’ün üzerinde davamız var ve çoğunu kazandık. Bilimsel gerekçelerle davaları açıyor ve çiftçinin yanında duruyoruz.” diye konuştu.
“DAVA SONUÇLANANA KADAR YATIRIM İLERLİYOR”
Kazandıkları davaların uygulamaya yansımadığını da kaydeden Bilgen, “Davalar devam ederken yatırım durdurulamıyor. Yatırım orada ilerliyor, talan ediliyor. Çünkü uygulamada davanın etkisi sınırlı kalıyor.” dedi.
“6537 SAYILI KANUNLA MİRAS YOLUYLA PARÇALANMA SINIRLANDI AMA DENETİM YOK”
15 Mayıs 2014’te yayımlanan 6537 sayılı kanunla yapılan değişikliklere de değinen Bilgen, “Asgari tarımsal alan büyüklükleri belirlendi. Ama yerel halk bu konuda yeterince bilgilendirilmediği için parçalanma devam ediyor. Uygulamada denetim ve caydırıcılık eksik.” şeklinde konuştu.
“TOPRAK SAYIMI YAPILMADI, NEYİ KORUYACAĞIMIZI BİLMİYORUZ”
Türkiye’de halen arazi toplulaştırmasının tamamlanmadığını ifade eden Bilgen, “Toprak varlığımızı bilmiyoruz. Toprak sayımı yapılmadı. Neyi koruyacağımızı bilmezsek nasıl koruyacağız?” dedi.
“TÜRKİYE BİR TARIM ÜLKESİYDİ, ARTIK ÇOK GERİDE”
Türkiye’nin tarım alanındaki durumuna ilişkin de değerlendirme yapan Bilgen, “Türkiye tarım ülkesi olarak geçiyor ama artık kaçıncı sırada olduğunu söyleyemiyoruz. Çünkü çok hızlı şekilde tarım alanlarını kaybediyoruz” dedi. Yanlış üretim tekniklerinin, iklim krizinin ve su kaynaklarının hatalı kullanımının da bu süreci hızlandırdığını ifade eden Bilgen, “Toprak varlığımızı kaybediyoruz.” diye konuştu.
“DOĞRU UYGULANIRSA POTANSİYELİMİZ ÇOK YÜKSEK”
Son olarak devlet politikalarının önemine dikkat çeken Bilgen, “Devlet etkin politikalarortaya koyar, yasaları etkin hale getirirse toprak varlığımızı koruyup daha da güçlendirebiliriz. Kurullarda her önüne gelen maden ve sanayi talebine ‘kamu yararı’ denilerek onay verilmemeli.” uyarısında bulundu.
“VERİ EKSİKLİĞİ VE DENETİMSİZLİK TEHLİKE YARATIYOR”
Bilgen, Ankara özelinde de sağlıklı bir veri altyapısının bulunmadığını, resmi kurumların verilerinin çelişkili olduğunu belirtti. “TÜİK’in ve bakanlığın açıkladığı veriler birbiriyle örtüşmüyor. Sahaya gittiğimizde, kayıtlarda yer almayan birçok durumla karşılaşıyoruz.”dedi.
“TARIM ALANI GİDİYOR, GIDA GÜVENLİĞİ TEHLİKEDE”
Pandemi ve iklim değişikliği etkilerinin tarıma yansıdığına dikkat çeken Bilgen, son yıllarda yaşanan don olaylarının üreticiyi vurduğunu, bunun da gıda fiyatlarını artırdığını söyledi. “Bir sezonda dört kez don yaşandı. Üretici borçla gübre alıyor, don vurunca borcunu da ödeyemiyor. Çiftçi iflasın eşiğinde.” dedi.
PESTİSİT KULLANIMI VE DENETİM EKSİKLİĞİ: “ÜRÜNLERİMİZ GERİ DÖNÜYOR”
İhracat ürünlerinin geri çevrilmesinin temel nedenlerinden birinin yanlış pestisit kullanımı olduğunu belirten Bilgen, “Tarım danışmanlığı sistemi çalışmıyor. Ziraat mühendisleri sahaya gidemiyor. Bu nedenle çiftçi denetimsiz, bilgisiz şekilde ilaçlama yapıyor. Olan hem üreticiye hem tüketiciye oluyor.” şeklinde konuştu.
“HER ŞEYE TARIM ALANI FEDA EDİLİYOR”
Kanunun ekonomik kalkınmayla tarım arazilerinin korunması arasında denge kuramadığını vurgulayan Bilgen, “Enerji, sanayi, maden gerekçesiyle birinci sınıf tarım alanları bile yapılaşmaya açılıyor. Bize diyorlar ki, ‘tarım her yerde yapılır.’ Ama bu doğru değil, toprak sınırlı bir kaynak. Tarım alanları geri gelmiyor.” dedi.
“UYGULAMA EKSİKLİĞİ EN BÜYÜK SORUN”
5403 sayılı kanunda ‘yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüğü’ gibi kavramların yer aldığını ancak uygulamada büyük sorunlar yaşandığını ifade eden Bilgen, “Arazi miras yoluyla bölünüyor, bu da üretimi parçalayarak tarımsal bütünlüğü yok ediyor. Ayrıca kamu yararı gerekçesiyle tarım dışı kullanıma izin veriliyor. Bu ülkenin geleceğini ipotek altına alıyor.”ifadelerini kullandı.