Einstein'ın erken yaşları pek de parlak bir zeka belirtisi göstermiyordu. Hatta konuşmaya geç başlaması ailesini endişelendirmişti. Ancak meraklı ve sorgulayıcı yapısı, onu doğanın sırlarını keşfetmeye yöneltti. Özellikle beş yaşındayken babasının hediye ettiği pusula, onda fiziksel dünyaya karşı ömür boyu sürecek bir hayranlık ortaya çıkarttı.
EĞİTİM HAYATI
Eğitim hayatına Münih'te başlayan Einstein, disiplinli okul ortamından hoşlanmadı ve İsviçre'ye taşınarak eğitimine burada devam etti. 1900 yılında Zürih Politeknik Okulu'ndan matematik ve fizik öğretmeni olarak mezun oldu. Ancak akademik bir pozisyon bulmakta zorlanan Einstein, 1902 yılında Bern'deki İsviçre Patent Ofisi'nde teknik uzman olarak çalışmaya başladı. İşte bu göreceli olarak sakin geçen dönemde, Einstein'ın dehası ortaya çıkmaya başladı.
PARLAMAYA BAŞLAYAN ZEKA
1905 yılı, fizik tarihinde "mucize yıl" olarak anılır. Bu yıl Einstein, dört çığır açan makale yayımladı. Bunlardan ilki, ışığın tanecikli yapısını açıklayan fotoelektrik etki üzerineydi ve bu çalışması ona 1921 yılında Nobel Fizik Ödülü'nü kazandırdı. İkinci makalesi, Brownian hareketini açıklayarak atomların ve moleküllerin gerçekliğini kanıtladı. Üçüncü makalesi özel görelilik teorisini ortaya koyuyordu. Zaman ve uzayın mutlak olmadığını, gözlemcinin hareketine bağlı olarak değiştiğini öne süren bu teori, Newton fiziğinin temel varsayımlarını sarsıyordu. Dördüncü makalesi ise özel göreliliğin bir sonucu olarak kütle ile enerji arasındaki ünlü E=mc2 ilişkisini açıklıyordu. Bu denklem, atom enerjisinin ve nükleer silahların temelini oluşturacaktı.
Einstein'ın çalışmaları bilim dünyasında büyük yankı uyandırdı ve kısa sürede akademik çevrelerin dikkatini çekti. 1909 yılında Zürih Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı ve ardından Prag ve Berlin'de profesörlük yaptı. Berlin'deki Kaiser Wilhelm Fizik Enstitüsü'nün direktörlüğünü yaptığı dönemde genel görelilik teorisini geliştirdi. 1915 yılında tamamladığı bu teori, yerçekimini uzay-zamanın eğriliği olarak tanımlayarak evren anlayışımızda devrim yarattı. Genel görelilik teorisi, kara delikler, kütleçekimsel dalgalar ve evrenin genişlemesi gibi birçok olgunun anlaşılmasına olanak sağladı.
NAZİLERE KARŞI
1933 yılında Nazi Partisi'nin Almanya'da iktidara gelmesiyle birlikte Einstein, Yahudi kökenleri nedeniyle hedef haline geldi. Nazilerin baskısından kaçarak Amerika Birleşik Devletleri'ne göç etti ve Princeton Üniversitesi'nde İleri Araştırmalar Enstitüsü'nde çalışmaya başladı. Hayatının geri kalanını burada geçiren Einstein, bilimsel çalışmalarına aralıksız devam etti ve birleşik alan teorisi üzerine yoğunlaştı.
Einstein sadece bir bilim insanı değildi, aynı zamanda derin bir insani bilince sahipti. Barışsever ve pasifist bir dünya görüşünü benimsemiş, nükleer silahların tehlikelerine karşı sürekli olarak uyarılar yapmıştı. İkinci Dünya Savaşı sırasında atom bombası geliştirme projesi olan Manhattan Projesi'ne başlangıçta destek vermiş olsa da, sonrasında bu kararından pişmanlık duymuş ve nükleer silahların kontrol altına alınması için çaba göstermiştir.
Einstein, bilimsel dehasının yanı sıra sıra dışı kişiliği, esprili yaklaşımı ve sosyal konulardaki duyarlılığıyla da tanınıyordu. Çocuklara olan sevgisi, müzikle olan ilgisi ve sade yaşam tarzı, onu sadece bir bilim ikonu değil, aynı zamanda sevilen bir figür haline getirmişti.
SON YILLARI VE MİRASI
18 Nisan 1955'te Princeton, New Jersey'de hayata veda eden Albert Einstein, ardında modern fiziğin temel taşlarını oluşturan devasa bir miras bıraktı. Görelilik teorileri, kozmolojiden parçacık fiziğine kadar birçok alanda bilim insanlarına yol göstermeye devam ediyor. Einstein'ın merakı, azmi ve sorgulayıcı ruhu, gelecek nesil bilim insanlarına ilham kaynağı olmaya sürüyor. Onun "Hayal gücü bilgiden daha önemlidir, çünkü bilgi şu anda bildiğimiz ve anladığımız şeylerle sınırlıyken, hayal gücü tüm dünyayı kucaklar, ilerlemeyi teşvik eder ve evrimi doğurur" sözü, bilimsel keşiflerin ve insanlığın ilerlemesinin temelini oluşturan düşünce yapısını özetliyor. Albert Einstein, sadece yirminci yüzyılın değil, tüm zamanların en büyük düşünürlerinden biri olarak hatırlanmaya devam edecek.