Gündem

“Adli kontrol; alternatif tedbir mi, yeni bir cezalandırma aracı mı?”

İmza yükümlülüğü ve yurtdışı yasağı gibi adli kontrol tedbirleri, yurttaşların seyahat, eğitim ve çalışma haklarını kısıtlayıp cezalandırma aracına dönüşüyor.

EBRU APALAK

Bir ceza muhakemesi tedbiri olan ve yargılama devam ederken verilen adli kontrol kararları, cezanın kesinleşmediği aşamalarda uygulanıyor. Adli kontrol kararı, tutuklama nedenleri bulunsa bile şüpheli ya da sanığın tutuklanmadan denetim altına alınmasını sağlıyor. Hâkim, tutuklama yerine adli kontrol uygulayarak kişiyi serbest bırakabiliyor. İmza yükümlülüğü ve yurtdışına çıkış yasağı gibi tedbirler, idari yollarla denetim sağlıyor. Bu kararlar yalnızca ceza mahkemeleri tarafından veriliyor.

Türkiye’de son yıllarda adli kontrol kararlarında belirgin bir artış görülüyor. Adalet Bakanlığı Denetimli Serbestlik Daire Başkanlığı’nın 31 Temmuz 2022 tarihli Yetişkin Hükümlü Verilerine göre 113 bin 380 kişi hakkında adli kontrol kararı verilmişti. Adli kontrol kararlarının kapsamı giderek genişliyor; özellikle imza yükümlülüğü ve yurtdışına çıkış yasağı gibi tedbirler uzun süre devam ettiriliyor.

Ankara Barosu Başkan Yardımcısı Kemal Binici, adli kontrol kararlarının temel hak ve özgürlükler açısından barındırdığı riskleri SONSÖZ’e değerlendirdi.

İmza yükümlülüğü ve yurtdışına çıkış yasağının temel hak ve özgürlükler açısından kişilerin seyahat hakkı başta olmak üzere, eğitim ve öğrenim hakkı, çalışma hakkını kısıtladığını belirtti. Binici, birçok müvekkilinin işlerini kaybettiğini, eğitim olanaklarından yararlanamadığını şöyle anlattı:

“İmza yükümlülüğü olan günler dışında yükümlülük altında bulunanlar seyahat edemez hâle geliyor, kısa ve orta vadeli eğitim amaçlı gezilere gidemiyor, çalışma hakkı açısından ciddi sorunlarla karşı karşıya geliyorlar. Birçok müvekkilim yurtdışı yasağı yüzünden eğitim haklarını ve iş imkânlarını kaçırıyor. Çalışmaları esnasında yurtdışına çıkış yasağı yüzünden seyahat edemediğinden iş kaybeden dahi oluyor.”

“CEZALANDIRMA ARACI OLARAK KULLANILIYOR”

Türkiye'de özellikle siyasi davalarda tutuklamanın değil, adli kontrolün “cezalandırıcı” bir araca dönüştüğü yönünde eleştiriler söz konusu. “Yeni bir baskı mekanizması” diye tanımladığı kararların cezalandırma aracına dönüştüğünü ifade etti:

“Hiçbir şekilde adli kontrol kararı verilmemesi gereken birçok soruşturmada bu kararlar veriliyor. Uzun süren soruşturma ve kovuşturma süreçleri boyunca kaldırılmayarak, esasında bir cezalandırma aracı olarak kullanılıyor.”