Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Tarih Bölümü Uzmanı Prof. Dr. Önder Duman, “Çerkesler Osmanlı'ya yaptığı göç sırasında pek çok gemi ve tekne ile ya batmış ya da kapasitelerinin çok üzerinde insan taşıyarak sefere çıkmıştır. Bu da beraberinde çok büyük can kayıplarını getirmiştir. Arşiv kayıtları, bu göç sürecinde 500 bin insanın daha Osmanlı topraklarına ulaşamadan hayatını kaybettiğini göstermektedir” dedi.
Samsun Büyükşehir Belediyesi Sanat Merkezi'nde 'Çerkes Soykırımı ve Sürgünü' konulu bir söyleşi düzenlendi. Etkinlikte ilk olarak Tarih Bölümü uzmanı Prof. Dr. Önder Duman, 'Sürgün Günlerinde Çerkesler ve Samsun' başlıklı sunumuyla tarihsel süreci anlattı. Ardından sanatçı ve modacı Zeki Beştepe, 'Diaspora Çerkeslerinin Kültür, Sanat ve Edebiyatı'nda Sürgün' başlıklı konuşmasında, toplumsal hafıza ve sanatın travmalar üzerindeki etkisini vurguladı. Osmanlı’ya yapılan göç hareketinde Çerkeslerin büyük bir çoğunluğunun denizden geldiklerini söyleyen Prof. Dr. Önder Duman, “Bu yolculuk çok ciddi sorunları da beraberinde getirmiştir. 1859'dan itibaren bu insanlar, Rusya tarafından adeta belli kıyı bölgelerine sürülmüşlerdir. Osmanlı Devleti’nin deniz vasıtalarıyla bu insanları kısa sürede taşıma imkânı oldukça sınırlıydı. Bu da çok dar alanlarda çok yüksek sayıda insanın uzun süre bir arada beklemek zorunda kalmasına neden oldu. Bu durum ise beraberinde pek çok salgın hastalığı getirmiştir” diye konuştu.
‘BU GÖÇ SIRASINDA 500 BİN KİŞİ, OSMANLI TOPRAKLARINA ULAŞAMADAN HAYATLARINI KAYBETTİ’
Çerkeslerin Osmanlı’ya yaptıkları göç hikayesini anlatan Prof. Dr. Duman, “1859'dan itibaren çok ciddi bir Çerkes nüfusunun Osmanlı coğrafyasına gelmeye başladığını görüyoruz. Bu göçler çoğunlukla deniz yoluyla gerçekleşiyor. İncelediğimizde, Çerkeslerin sahil bölgelerinden Osmanlı topraklarına ulaşmaya çalıştıklarını görmekteyiz. Buna karşılık, Osetler ve Kabartaylar arasında ise daha çok kara yoluyla, Batum ve Kars üzerinden Osmanlı topraklarına ulaşıldığını arşiv kayıtlarından anlıyoruz. Dolayısıyla gelenlerin tamamının deniz yolunu kullandığını söylemek mümkün değil. Tabii, deniz yolculuğunun kolay bir yolculuk olmadığını da özellikle vurgulamak gerekir. Bu tablo karşısında Osmanlı Devleti, 1862, 1863 ve 1864 yıllarında bazı vapur şirketleriyle anlaşarak Karadeniz sahillerine gemiler gönderme yoluna gitmiştir. Ancak bu gemiler ne yazık ki yetersiz kalmıştır. Vapur şirketleri ve gemi sahipleri çok yüksek ücretler talep etmiş, insanlar bu paraları ödemekte büyük zorluklar yaşamıştır. Durumu gören bazı yerel görevliler ya da aracılar, örneğin Trabzon ve Rize taraflarında, Karadeniz sahillerine giderek oradaki Çerkesleri Anadolu'nun iç bölgelerine taşımak üzere bir kazanç kapısı olarak bu işe yönelmişlerdir. Fakat bu yolculuk, yine kolay bir yolculuk değildir. Kış şartları, Karadeniz'in sert dalgaları, gemi ve teknelerin yetersizliği gibi pek çok faktör bu süreci zorlaştırmıştır. Osmanlıya yapılan göç sırasında pek çok gemi ve tekne ile ya batmış ya da kapasitelerinin çok üzerinde insan taşıyarak sefere çıkmıştır. Bu da beraberinde çok büyük can kayıplarını getirmiştir. Arşiv kayıtları, bu göç sürecinde 500 bin insanın daha Osmanlı topraklarına ulaşamadan hayatını kaybettiğini göstermektedir. Bu göçü anlatırken gerçek anlamda bir trajediden söz ediyoruz” ifadelerini kullandı.
‘İLK GÖÇTE SAMSUN'A 11 BİN ÇERKES GELMİŞTİR’
Çerkeslerin Samsun’daki ilk yerleşme hikayesinden bahseden Prof. Dr. Önder Duman, “Samsun özelinde bakacak olursak, Osmanlı kayıtlarına göre Eylül 1860 ile Şubat 1861 arasında, yani beş aylık bir dönemde Samsun'a 11 bin Çerkes gelmiştir. Bunların 516'sı Ankara'ya, 590'ı Konya'ya, 976’sı ise Sivas'a gönderilirken, geri kalanları Samsun ve Amasya taraflarına yerleştirilmiştir. Bir başka kayıtta ise, 15 Mayıs 1864 tarihinde Samsun merkezdeki Çerkes muhacir sayısının 60 bin olduğu belirtilmektedir. Aynı dönemde Samsun merkezdeki yerli nüfus ise yaklaşık 10 bin civarındadır. Yani yerli nüfusun en az altı katı kadar bir Çerkes nüfusu Samsun merkezde beklemektedir. Bu insanlar iç bölgelere sevk edilmeyi beklemekte ya da karaya çıkanlar ölülerini gömebilmek için burada kalmaktadır” dedi.
‘ÇERKESLER SOSYOLOJİK OLARAK ÇOK BÜYÜK BİR TRAVMA YAŞADILAR’
Çerkeslerin savaş ve göç sonrası yaşadıkları travmaları anlatan sanatçı ve modacı Zeki Beştepe, “Düşünün, tam 300 yıl boyunca savaşıyorsunuz ve bu travmayı kuşaktan kuşağa aktarmaya devam ediyorsunuz. Ardından hiçbir şey olmamış gibi, dünyanın diğer toplumları gibi normal bir hayat sürdürmeniz bekleniyor. Bu sanırım hiç de kolay değil. Çerkesler sosyolojik olarak çok büyük bir travma yaşadılar. Üstelik bu travmayı sadece yaşamakla kalmadılar, oğullarına kızlarına, onlar da torunlarına aktardılar. Bireylerin yaşadığı travmalar, onların yaşamlarının sona ermesiyle birlikte bitebilir. Ama toplumların yaşadığı travmalar hiçbir zaman tamamen sona ermez, yüzyıllarca nesilden nesle aktarılır. Belleklerde, hafızalarda canlı bir şekilde yaşamaya devam eder. Bu nedenle biz Çerkeslerin travmasından söz ederken, aslında bu hikâyenin en uzak geçmişine baktığımızda, Moğol istilalarından itibaren aktarılan derin acıların bugüne kadar miras kaldığını görürüz. Peki sanatçılar sanat yoluyla bu travmaları iyileştirebilir mi? Bir travmanın sağlıklı bir şekilde yönetilebilmesi, yönlendirilebilmesi için çeşitli sanat ve kültür etkinlikleri bir çıkış yolu olabilir. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki bunlar çoğunlukla geçici çözümlerdir” diye konuştu. (DHA)