İklim değişikliğinin sel, toprak kayması, orman yangınları, kuraklık, aşırı yüksek sıcaklıklar gibi doğal afetlerin gerçekleşme sıklığıyla görüldüğünü belirten Prof. Dr. Önder Çalmaşur, dünya küresel yüzey sıcaklıklarında önemli artışlar yaşandığını bildirdi. Gerçekleşen küresel sera gazı emisyonunun bu artışa neden olan en önemli faktör olarak ön plana çıktığını söyleyen Prof. Dr. Çalmaşur, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı'nda (UNFCCC) 2040 yılında, en üst sınır olarak belirlenen 2 derecelik artış senaryosuna ulaşılacağını 2100'de ise bu artışın 4,3 derece olmasının öngörüldüğünü bildirdi.
YÜZDE 3 İLE 16 ARASINDA DÜŞECEK
Tarımsal üretim sektörünün, iklim değişikliğinden olumsuz yönde etkilenmeye en açık sektör olduğunu belirten Prof. Dr. Çalmaşur, "Suya erişim ve iklim koşullarındaki olumsuz değişiklikler gibi etmenler verimliliği olumsuz etkileyerek, önemli kayıplara neden olabilmektedir. İklim değişikliği, dünya genelindeki gıda üretimini doğrudan etkilemektedir. Dünya tarımındaki ürün kaybının büyük bir bölümünün kuraklık, ani seller, zamansız yağmurlar, dolu, don ve fırtına gibi hava ve iklim etkilerinden kaynaklanmaktadır. İklim değişikliği neticesinde 2080 yılında dünya tarımındaki toplam üretimin yüzde 3 ila yüzde 16 arasında düşeceği öngörülmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde önemli ölçüde verim kaybı meydana gelmesi beklenirken, Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde artan yağış ve sıcaklık nedeniyle tarımsal üretimde artış meydana gelmesi beklenmektedir" diye konuştu.
Yağış rejimindeki değişkenlik, sıcaklık artışı gibi değişimler nedeniyle, küresel ölçekte ve Türkiye'de tarımsal ürün verimliliğinde düşüşler yaşanacağına dikkat çeken Prof. Dr. Çalmaşur, şunları söyledi:
"Uluslararası ve ulusal ölçekteki politik süreçlerle tarımdaki dönüşümler ekolojik tahribatları derinleştirmiştir. Türkiye tarımı da iklim değişikliğinden olumsuz etkilenen bir faaliyet durumundadır. Yapılan bir çalışmada oluşturulan sentez haritalarında; altlık olarak Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün 2050'li ve 2080'li yıllara yönelik sıcaklık ve yağış projeksiyonları kullanılarak, literatürden elde edilen büyük ovalar ve bölgesel buğday, mısır ve ayçiçeği verim senaryoları irdelenmiştir. En yüksek verim düşüşü: 2050'li yıllarda; buğdayda yüzde 7,4 ile İç Anadolu; mısırda yüzde 13,6 ile Doğu Anadolu; ayçiçeğinde yüzde 7,7 ile İç Anadolu Bölgesi’nde, 2080'li yıllarda ise; buğdayda yüzde 11,85 ile Güneydoğu Anadolu; mısırda 19 ile Doğu Anadolu; ayçiçeğinde yüzde 13,5 ile İç Anadolu Bölgesi’nde beklenmektedir."
'KURAKLIK VE SICAK HAVALARIN YOĞUNLUĞU İLE SÜRESİ ARTACAK'
Türkiye'nin de içerisinde bulunduğu Akdeniz Havzası iklim değişikliği etkilerinin yaşanacağı önemli bölgelerden birisi olacağını vurgulayan Prof. Dr. Çalmaşur, son 25 yılda Akdeniz Havzası genelinde yağışların yüzde 20 oranında azaldığının gözlendiğini söyledi. Farklı iklim modellerine göre Akdeniz'de havza bazlı yağış oranlarında azalma; Türkiye'nin Akdeniz ve Ege kıyılarında kuraklık, Karadeniz kıyı şeridinde ise nemlenmede artış olacağının ön görüldüğünü ifade eden Prof. Dr. Çalmaşur, "Türkiye geneline bakıldığı zaman, özetle iklim değişikliğine bağlı olarak şu değişikliklerin gerçekleşmesi beklenmektedir. Türkiye'nin tüm bölgelerde her mevsim için sıcaklığın artması, fakat bu artışın kıştan daha çok yaz mevsiminde görülmesi, yıllık yağış miktarının ülkenin güneyinde düşmesi, kuzeydoğu bölgelerinde ise artması, daha yoğun yağış olayları, nehir baskınları ve yağmur selleri riskinin artması ve beraberinde toprak kaymalarının yaşanması. Kuraklığın ve sıcak havaların yoğunluğunun ve süresinin artması, deniz suyu seviyesinin yükselmesi, delta nehir bölgelerinde ve kıyı şehirlerinde sel riskinin artması. Türkiye'nin şimdiden artan sıcaklık ve değişen yağış trendinin olumsuz sonuçlarıyla karşı karşıya kaldığı görülüyor. Önümüzdeki yıllarda bu durumun daha da artacağı bekleniyor" diye konuştu.