1844 yılında İstanbul’da doğan Ahmet Mithat Efendi babasını küçük yaşta kaybedince 10 yaşında Vidin’de bulunan ağabeyi Hafız Ali Ağa’nın yanına gönderilir. Eğitimine Vidin’de başlar. 1857 yılında ailesi ile birlikte İstanbul’a döner. Mısır Çarşısında bir aktarın yanında çırak olarak çalışmaya başlar. Bu arada ağabeyi Mithat Paşa’nın yanında çalışmaya başlamıştır. 1861 yılında Niş Valiliğine atanan Mithat Paşa Ahmet Mithat efendiyi ve ağabeyini de yanında götürür. Burada Rüştiyeyi bitiren Ahmet Mithat Rusçuk’ta Tuna Vilayeti kalemine memur olarak girer. Çalışkanlığı ile göz dolduran Ahmet Mithat Efendi Mithat Paşayı da etkiler. Ahmet olan adına paşa tarafından Mithat eklenir ve bundan sonra Ahmet Mithat Efendi olarak bilinir. Kalemde çalışırken özel ders alarak Fransızca’sını ilerletir ve çevirmen olarak çalışmaya başlar. 1866 yılında Sofya’da evlenir.
Tuna vilayetinde çıkan Tuna gazetesine başyazar olur. 1869 yılında Mithat Paşa ile Bağdat’a giderek burada vilayet matbaası ve vilayetin resmi gazetesi olan “Zevra”nın müdürü olarak çalışır. İlk eseri olan “Hece-i Evvel” adlı ders kitabını yazar. 1871 yılında ağabeyi Hafız Ali Ağa vefat edince İstanbul’a döner.
Tahtakale’de evinin altında bir matbaa kurup kendi kitaplarını basmaya başlar. Aynı zamanda “Basiret” gazetesine yazılar yazmaya başlar. 1872 yılında Namık Kemal ile tanışır. “Devir” ve “Bedir” adında iki gazete çıkarır. Bu gazeteler yönetim tarafından kapatılınca “Dağarcık” ve “Kırkambar” dergilerini çıkarır. Burada çıkan yazıları yüzünden Namık Kemal ve Ebüzziya Tevfik ile Rodos’a sürgüne gönderilir. (Bu sürgüne gönderilmesinde dönemin güçlü adamı Hoca İshak Efendi’yi eleştirdiği bir yazı neden olmuştur. Zaten Ebüzziya Tevfik Ahmet Mithat Efendi’yi Namık Kemal’le tanıştırdıktan sonra kendisini izlemeye başlamışlar. Hoca İshak Efendi’yi eleştiren yazı da tuzu biberi olmuştuır.) 3 yıl sürgün olarak kaldığı Rodos’ta “Medrese-i Süleymaniye” adlı bir okul açarak burada dersler verdi. V.Murat’ın affetmesiyle 1876 yılında tekrar İstanbul’a döner.
İstanbul’a dönünce “İttihat” gazetesini yayınlamaya başlar. Artık muhalefeti eskisi gibi sert değildir. 2.Abdülhamit’e yakınlaşmaya başlar. Bu yakınlıktan dolayı devletin resmi gazetesi olan “Takvim-i Vakayi” ve basımevi “Matbaa-i Amire”nin müdürlüğüne atanır. Bir zamanlar hamisi olan Mithat Paşa davasında paşanın aleyhinde tanıklık yapar. 1878 yılında Sarayın desteği ile “Tercüman-ı Hakikat” gazetesini kurar. 1888’de İsveç’te doğulu milletlerin din,dil,edebiyat,tarih ve kültürlerini inceleyen Müsteşrikler Kongresine katılır. 1895 yılında Meclis-i Umur-ı Sıhhıye ikinci başkanı olur. Aynı yıl “Sabah” gazetesinde yayınlanan “Dekadanlar” başlıklı yazı ile “Servet-i Fünun”u eleştirir. Bu sanat ve edebiyat çevrelerinin tepkisini çektiğinden yazarlığı bırakmak zorunda kalır. Bundan sonra 28 aralık 1912 yılında ölene kadar Darülfünun’da tarih ve dinler tarihi dersini verir.
Ahmet Mithat Efendi’ye zamanın yazarları ve edebiyat çevresi “Kırk beygir kuvvetinde bir makine” adını takmışlardır. Çünkü sürekli üreten bir yazardır. Roman ve öykü alanında bir çok eser vermiştir. Eserlerinde halkı bilgilendirmeye çalışmış ve bunda da biraz da olsa başarılı olmuştur. İlk romanlarında Fransızca bilmesi nedeniyle batılı yazarları örnek almıştır. Geniş halk kitlesini göz önüne alarak didaktik eserler vermiştir. Bu yüzden kendisne “hâce-i evvel” ünvanı verilmiştir. (Hace-i evvel” çeşitli bilgileri, halkın anlayabileceği bir dil ile yazan kişi anlamına gelmektedir.) Eserlerinde dili zamanına göre oldukça sadedir. Yazdıklarında ders verme amacı taşıdığından eserlerinin sonuna “kıssadan hisse” eklemeyi de unutmaz. Okuyucularına sık sık “Ey kari!” “Ey karie” diye hitap eder. Okuyucularına anlattığı olay hakkında bilgi verir, görüşlerini söyler ve onların fikirlerini sorar. Bu meddahların kullandığı bir yöntemdir. Ahmet Mithat Efendi meddahlar gibi okuyucunun dikkatini anlatılan konu üstüne toplamak için onlarla diyalog kurma yönünü seçmiştir.
28 Aralık 1912 tarihinde İstanbul’da vefat eden Ahmet Mithat Efendi arkasında 40 roman, 24 öykü, 7 oyun, 7 makale, 6 tarih, 2 psikoloji ve 1 dil kitabı bırakmıştır.
Gelelim konumuza başlık yaptığımız “Zindanda Bir Eğitimci” konusuna. Ahmet Mithat Efendi Rodos’a sürgün gönderildiği zaman önceleri biraz acemilik çekmiştir. Ama buraya alışınca hapishanede görev yapan Teğmen Ahmet Ağa isimli subayın yeğeni 11 yaşındaki Mustafa’ya dersler vermeye başlar. Ders verdiği günlerde Mustafa’nın ilerlemesi konusunda notlar tutmaya başlar. Bu notlar daha sonra yayınlanmamıştır. Ama eserlerinde bu notların izi vardır. Teğmen Ahmet Ağa görevden alınınca Mustafa’nın dersleri de biter.
Dersler bittikten sonra Rodos’ta yukarda belirttiğim okulu açar ve burada İstanbul’a dönene kadar dersler verir. (Kendisi İstanbul’a döndükten sonra da bu okul uzun süre açık kalmış ve burada eğitime devam edilmiştir. İkinci Dünya Savaşının sonunda okul başka bir amaçla kullanılmak için kapatılmıştır.) İstanbul’a döndükten sonra da yazarlığı bırakınca Darülfünun’da ders vermeye başlamıştır.