Zihin Ne Ekerse, Hayat Onu Biçer

Hepimiz Yeniden Doğmalıyız


George Bernard Shaw’un şu sözüyle başlamak istiyorum:
“Hepimiz yeniden doğmalıyız, sonra bir daha ve bir daha.”
Dr. Norman Doidge’in Kendini Değiştiren Beyin adlı kitabı da bu fikri bilimsel zemine oturtuyor. İnsan beyninin sabit değil, değişebilir olduğunu anlatıyor. Plastisite kavramıyla tanışıyoruz: Beynin şekil değiştirebilir, yeniden yapılanabilir doğası…
Ve şu güçlü tespit geliyor ardından:
“Düşüncelerimiz neyse, biz oyuz.”


Göz Gördüğünü Yazar, Beyin Gördüğünü Şekillendirir


Dr. Doidge’in aktardığı sayısız deney gösteriyor ki; beyin, neyle beslendiyse ona dönüşüyor. Felçli hastaların yeniden yürüyebildiği, psikolojik travmaların silindiği vakalar yalnızca birer istisna değil.
Ancak bu bilimsel gerçeği hayata geçirme konusunda çoğumuz zorlanıyoruz.
Kendi adıma örnek vermem gerekirse:
İdeal kiloma ulaşmak istiyorum, yöntemleri de biliyorum. Ama bir yandan yemek videolarını izlemekten vazgeçemiyorum! Yani, zihnimi ters yöne kodlarken doğru bir sonuç bekliyorum.
İşte Dr. Doidge’in uyarısı burada yankılanıyor:
“Ne izliyorsan, neyle meşgulsen, beynin ona göre şekillenir.”
Hayal Gücünün Dönüştürücü Gücü
Paleolitik dönemde insanlar, avlamak istedikleri hayvanların resmini önce duvara çizerdi. Yani önce hayal eder, sonra uygularlardı.
Bugün de farklı değil.
YouTube’da Storybox gibi platformlarda, “Önce hayal ettim” diyen girişimcileri izliyoruz. Onlar için kıvılcım hep zihinde çakmış.
Hayal edip harekete geçmek kolay mı?
Elbette değil.
Ama “Hayal ediyorum ama olmuyor” diyorsanız, belki de farkında olmadan zihninizde bir direnç duvarı örüyorsunuzdur.


Zamandan Mektup: Mehmet Ali Birand’dan Hayata Bakış


Rahmetli Mehmet Ali Birand’ın kitabını okurken, hasta yatağından gelecek zamandaki kendisine yazdığı bir mektuba rastladım. Şöyle diyordu:
“Şu an, beline kadar alçı içerisinde, yapayalnız ve bilmediğin bir memleketteyim. Sen ise belki, gündelik olaylara sinirleniyorsun, iş yerinde bir arkadaşına kızıyorsun ya da sevgiline püften bir sebeple gönül koyuyorsun. Sakın yapma ve hayatını yaşa.”
O mektuptaki cümleler, sadece bireysel değil, toplumsal bir uyanış çağrısı gibi. Çünkü gerçekten de çoğu zaman, elimizdeki hayatın kıymetini ancak geriye dönüp baktığımızda anlayabiliyoruz.
Evet, ben de Birand gibi uzun yıllar bacağımla ilgili sorunlar yaşadım.
Liseye, tutamaçlarında hayaller taşıyan koltuk değnekleriyle başladım.
O koltuk değnekleriyle radyo programı yaptım, küçük bir ilçede o program için sponsorlar buldum.
Alçılarla birlikte, geleceğime imzalar attım.
Bugün zaman zaman fazlasıyla işle meşgul olduğumu hissetsem de…
Ayaktayım. Ve devam ediyorum.


Beyin Bir Hazine: Doğru Kodlarsan Işık Saçar


Zihnimiz, ister hastalığı yenmek için isterse hayatı değiştirmek için çalışabilir.
Ama onu neyle kodladığımız önemli.
Dizi bağımlılığı, sosyal medya tüketimi, sürekli olumsuz haberlerle zihni beslemek… Tüm bunlar beyin haritamızı karartan faktörler.
Oysa aynı zihin, başarıyı da huzuru da yeniden kodlayabilir.


Sonuç: Önce Hayal, Sonra Değişim


Zihnimiz çok güçlü. Bu gücü nereye yönlendirdiğimizse tamamen bizim elimizde.
Ve o yüzden;
Zihin ne ekerse, hayat onu biçer.
Haydi…
Yeni bir yaşam için önce zihinde tohum atalım. Sonra meyvesini birlikte görelim.