YÜZDE 50+.., DİĞERLERİNİN TEHLİKESİ DEĞİL, GÜVENCESİ OLMALI, YALAN, İFTİRA, HAKARET, TEHDİT VE SAHTECİLİK OLMAMALI…

Türkiye, 14 Mayıs 2023 Pazar günü, 13.Cumhurbaşkanı ve 28. Dönem milletvekillerini seçmek için oy kullandı.

Türkiye, 14 Mayıs 2023 Pazar günü, 13. Cumhurbaşkanı ve 28. Dönem milletvekillerini seçmek için oy kullandı.

Cumhurbaşkanı adayları, Cumhur İttifakı’nın adayı, halen Cumhurbaşkanı olan, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Millet İttifakı’nın adayı, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Sinan Oğan’dan hiçbiri, gerekli olan yüzde 50 oranını aşamadıkları için ilk turda Cumhurbaşkanı seçilemedi. Seçim, 28 Mayıs 2023 Pazar gününe, ikinci tura kaldı. Türkiye, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sonucu, ilk kez ikinci turda alacak.

Yüksek Seçim Kurulu, 3 Cumhurbaşkanı adayının oy oranlarını şöyle açıkladı.

Recep Tayyip Erdoğan yüzde 49,52 (27 milyon 133 bin 849), Kemal Kılıçdaroğlu yüzde 44,88 (24 milyon 595 bin 178, Sinan Oğan yüzde 5,17 (2 milyon 831 bin 239). Adaylıktan çekilmesine karşın Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce’ye de yüzde 0,43 (235 bin 783) oy verildi.

Sonuçlar kimilerini üzmüş veya mutlu etmiştir. Kimilerinin de umudunu artırmıştır.

Önemli ve asıl üzücü olan şu.

Bir ulusu ve seçmenleri kutuplara, cephelere ayırmaya ve neredeyse çatıştırmaya çalışan, yalanın, iftiranın, hakaretin ve tehdidinin inanılmaz boyutlara vardığı ilk seçim oldu, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, kanımca. Bu kanıya vardığını söyleyen çok sayıda siyasetçi, gazeteci, toplum bilinci ve yurttaş gördüm. Cumhur İttifakını ve Recep Tayyip Erdoğan’ı destekleyen televizyonlar başta olmak üzere yerel ve ulusal medyada gördüğüm ve okuduğum yalanlar ve iftiralar doğrusu beni çok korkuttu, utandırdı.

Ankara Rüzgarlı Sokakta yetişmiş bir gazeteci ve yazar olarak böyle bir duyguyu yaşamaktan dolayı korkum ve utancım daha da attı. Sosyal medyada yayınlanan, Muharrem İnce ve Kemal Kılıçdaroğlu’nu hedef alan uydurma, çirkinlik üstü, kurgu videolar, Millet İttifakını ve Cumhuriyet Halk Partisini karalamaya çalışan yalan afişler, yorumlar, sözde haberler, iftiralar, yalanlar ve tehditler, sadece üretenlere ve kullananlara değil, hepimize, bu topraklarda yaşayanlara nasıl yakışabilir. Nasıl bir vicdansızlık, nasıl bir kötü kişilik, nasıl bir korkusuzluk, nasıl bir utanmazlık!

Geçmişi, tasarlayanlar, yapanlar ve destekleyenler için değil, bizler için faili meçhul olan şiddet örnekleri, cinayetler, kıyımlarla dopdolu Türkiye Cumhuriyeti’nin “hukuk içinde temizleme” konuları ve görevleri daha da arttı bu seçimde. Bu kadar yürek, akıl ve dil kirliliği olabilir mi!

Seçim öncesindeki süreçte, sahte seçmen, boş evlerde, boş arsalarda ve yaşamadığı evlerde kayıtlı ve kimsenin tanımadığı yabancı! kişiler.

Güzel vatanım, güzel evim Türkiye nereye gidiyor veya götürülüyor? Hepimiz nereye gidiyoruz?

Kabul edilmemesi gerek bir konu da, kolayca Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olabilmek ve oy kullanma hakkını kazanabilmektir. Bu, acaba, Türkiye’yi bir yerlere doğru götürebilmenin yöntemlerinden birisi mi?

Oturduğumuz evlerin sakini gibi yazılanlar, tanımadığımız yabancılar, doğru ise sahte seçmenler, Millet İttifakı adaylarına atılan iftiralar, hakaretler, söylenen yalanlar, yazılanlar, kurgu videolar. Bunları tasarlayanlara, üretenlere, yayanlara ve kullananlara hukuktaki karşılığı verilmeyecek mi? Hakareti yapan veya iftirayı atanlar Cumhurbaşkanı adayları, parti genel başkanları, gazeteciler, siyasetçiler, seçmenler olabilir. Mutlaka hukukta bir karşılığı bulunmalıdır.

İdam cezasına karşı olan biriyim. Ancak bu suçların hukukta bir karşılığı bulunmalı, kimse dokunulamaz olmamalıdır.

Seçimlere, yakınımızda veya uzağımızdaki bazı devletlerin, bazı ailelerin, bazı zenginlerin de ilgi gösterdiği, bir tarafa maddi katkı yaptığı, kamuoyunun oluşturulmasında etkin olarak yer aldığı kanısı yaygın. Ben de iç ve dıştaki yabancıların, destek ve yönlendirme konularında etkin olduklarını düşünüyorum. Etkin olabilirler kanımca. Çünkü, Türkiye toplumu, örgütlenme, haberleşme ve iletişim konularında çağın gerçeklerine göre çok yetersizdir. Bu yetersizlik, “kötülerin” rahatça etkin olabilmelerini kolaylaştırabilir. Toplumun büyük sayılabilecek bir bölümü, bu yalanlara inanabilmektedir.

Türkiye ve Dünya artık yerin üstündeki cennet haline getirilmelidir. Bu satırların yazarı buna bir damla ile olsa da katkıda bulunmaya çalışıyor. Benden birkaç damla, sizlerden depolar, göller, denizler dolusu katkılar beklenir.

14 ve 28 Mayıs 2023 seçimleri, inanıyorum ki Türkiye ve Dünya kitaplığına bir çok yapıt kazandıracak. Sadece yalanlar, iftiralar, hakaretler ve tehditler bile ciltler dolusu, yazılı ve fotoğraflı yapıtlar kazandırabilir Türkiye ve Dünya kitaplıklarına. Çok da satılır ve okunur inancındayım.

Evet kazandırabilir dedim. Ne kazandırabilir? Sadece kitaplar, belki belgeseller, belki yıllar sonra filmler, diziler.

Sadece kazanç mı var? Hayır, ağır kayıplar var, dahası da olabilir. Türkiye’miz, huzuru, dostluğu, iç barışı, dış barışa katkıyı kaybediyor. Toprak ve toplumsal parçalanmamızı bekleyenlerin ellerini ovuşturmalarına da katkı koyuyor.

Verilen oyu eksik veya istediğine yazıyorsun. Sayıları, toplamları değiştiriyorsun, oturduğumuz evlere birilerini kaydediyorsun, yetmez, arsada bina varmış gibi bilinmez insanlara ikametgah uyduruyorsun. Belki de sahte seçmen yazıyorsun. Nerede Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve hükümetinin yetkilileri, savcıları, siyasal partilerin önderleri, …., nerede? Bunları yapanların ve yaptıranların tümü açığa çıkarılmalı ve hukuktaki karşılıkları mutlaka verilmelidir, mutlaka.

Açıklamalarımda ve yazılarımda, kimsenin bir başkasının tehlikesi değil, herkesin, diğerlerinin güvencesi olduğu bir Türkiye ve Dünya için vurgular yapıyorum. Evet, sen, benim tehlikem değil güvencem olmalısın. Ben de, senin için tehlike değil güvence olmalıyım.

28 Mayıs 2023 Pazar günü, Recep Tayyip Erdoğan ve Kemal Kılıçdaroğlu’dan biri Türkiye Cumhuriyeti’nin 13. Cumhurbaşkanı olacak. Eğer, oyların en az yüzde 50+1 kadarını alırsa. Yanlışlık, hata, sahtecilik olmazsa. Köylerde, mezralarda, mahallelerde, apartmanlarda, ailelerde, ibadet yerlerinde veya insanların bulunduğu herhangi bir yerde baskı olmazsa, buna halkın iradesi diyeceğiz. Hani, mahalle, köy baskısı gibi bir baskı olmazsa. Yanlış, hata ve sahtecilik yapılmazsa, oy çalınmazsa, oy eklenmezse, oy ve tutanaklar değiştirilmezse diyorum.

Ülkemizi ve Dünyayı yerin üstündeki cennet yapacağımıza, neden cehennem haline getirmeye çalışıyoruz. Yüzde 50+1, yüzde 49+99 için, hatta yüzde 45 veya 5 için neden tehlike olsun? 14 Mayıs’ta oy verenlerin sayısına bakar mısınız, biri 27 milyonu aşmış, diğeri 25 milyona yaklaşmış. Bu sayılardaki insanları ayırmayı, cepheleşmeyi başaramayacaksın, ey “iyi”leştirilmesi gereken kötülük. Bu sayıların içinden kötülük çıkar belki, örneğin bu yazıda dile getirilenleri yapan sen, iyilik senden çok daha fazladır, örneğin, iyilik, sevgi ve dostluk dolu ben.

Yalan, hakaret, iftira ve tehditten uzak bir Türkiye diliyorum. Çoğunluğun, daha az olanın tehlikesi değil güvencesi olduğu, şiddetsiz, sevgi, şefkat, saygı, hoşgörü ve dostluğun yaşandığı bir Türkiye ve Dünya.

Ey halkımız, cennet Türkiye hedefine sen de katıl. Cehennemde değil, yerin üstündeki cennet vatandan yana olanların yaşantılarında sahtecilik, oy, eşya veya para çalma, yalan, hakaret, iftira ve tehdit olmamasını dilerim. Diğerlerinin de “iyi”leşmesini, “iyi”leştirilmesini.

Canım vatanım, gerçek cennetim Türkiye’m, evim, kutsalım. İyi ki sende doğdum ve iyi ki sende yaşıyorum.