YENİ DÜNYA DÜZENİ VE İSTANBUL

Hatırlayacağınız üzere,
Ayasofya imamının İstanbul’un Fethinin yıldönümünde Atatürk’e yönelik ağır hakaret içeren sözleri, Türkiye’yi derinden sarstı ve toplumda umulmadık bir tepkilere neden olmuştu. Ancak asıl Türkiye’yi şaşırtan ve üzen ise bu hakaretin T.C nin anayasası üzerine yemin eden Cumhurbaşkanının bulunduğu ortamda yapılmış olmasıydı.
Bu konuda sosyal medya tepki paylaşımlarının umulmadık ölçüde öne çıkması, Atatürk konusundaki toplumsal duyarlılığın en üst düzeyde olduğunu göstermişti.
Daha önceki Ayasofya imamının da T.C Anayasasına göre suç olan konularda tepki toplaması nedeniyle istifa ettirilmesi de hafızalardadır. Bu satırların yazarına göre Ayasofya’nın COVİD-19 koşullarında açılarak Cami yapılmasından bu yana sürekli gündemde olmasını tesadüf değildir. Hatırlarsanız 2021 Haziran ortalarında yapılan NATO zirvesinde Biden- Erdoğan görüşmesi sonrası, 2021 Haziran ayının sonlarına doğru temelinin atılacağı ilan edilmesinin Kanal İstanbul’ projesi ile ilişkili olduğunu düşünüyorum. Tabiki Haziran aylarında yapılan NATO toplantılarında, muhtemelen Yeni Dünya Düzeni’nin(YDD) Doğu Avrupa ya, Ortadoğu’ya ilişkin yeni askeri stratejileri ile terör tanımı tartışılmaktadır.

OSMANLI’NIN KOSTANTİNAPOLİS’İ, ATATÜRK’ÜN İSTANBUL’U

İstanbul Fetih’den sonra, yayınlanan Fatih’in Kanunnamesi ile adının ‘ilelebet Kostantiniyye olarak kalacağını’ emreder. Bu emir 1922 yılında Osmanlı çökünceye kadar devam etmiştir. Bu kanuna uyularak Abdülhamit devrinde 1880 yılında basılan 1 liralık banknot üzerinde Arapça, Yunanca, Fransızca ve Ermenice Latin harfleriyle ‘Costantinopol’de basılmıştır’ yazar. Ancak halk arasında ‘Stanboul’ tanımı kullanılmıştır. TBMM DE 28 MART 1930 TARİHİNDE KABUL EDİLEN YASA İLE KOSTANTİNİYYE ADI ‘İSTANBUL’ OLARAK RESMEN DEĞİŞTİRİLMİŞTİR.

Bu kapsamda yurtdışından gelen ‘Kostantinopol adresli mektuplar iade edilerek’ Dünya’ya kabul ettirilmiştir. Fatih Kanunnamesinde, ‘müslümanlar ile adı Türk olanların izinsiz İstanbul’a yerleşmesi’ de yasaktı.

İSTANBUL’U MÜSLÜMAN VE TÜRKLERİN YERLEŞİMİNE AÇAN YİNE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'TÜR

ABD ‘in yeni başkanı Biden,
2021 Yılındaki geleneksel 24 Nisan bildirisinde, çok dikkatli seçilmiş kelimelerle ilk defa ‘Ermeni sözde soykırımı’nı tanımakla kalmamış İstanbul’dan, ‘Kostantinopolis’ diye de bahsetmişti. O zaman soykırım tanımlamasına, MHP güçlü bir tepki gelirken, ‘Kostantinapolis’ tanımlamasına ne iktidardan, nede muhalefetten güçlü bir itiraz’ gelmemiştir. HDP ise soykırım tanımlamasına zaten itiraz etmemesi politika olarak benimsiyor.. Biden’in, 24 Nisan bildirisinde, İstanbul’a, ‘Kostantinapolis’ demesi, Atatürk dönemini paranteze alması tesadüf müydü? Bu koşullarda yemin ettiği Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını ve onun onurunu korumakla yükümlü Cumhurbaşkanının Haziran ayındaki NATO toplantısında Biden ile görüşmelerini iptal etmesi gerekmez miydi.

Ayasofya’nın açılırken ‘Fatih Kanunnameleri’ne referans verilmesi, Ayasofya cami imamlarının mevcut laik Türkiye Cumhuriyetinin Anayasasına aykırı söylemleri ve onun kurucu liderine, mevcut Cumhurbaşkanının önünde peş peşe hakarete varan ifadeleri NATO toplantısı öncesi ne anlama gelmektedir? Bu perspektifde geçtiğimiz yerel seçimlerde , ismi Kanal İstanbul’la özdeşleşmiş olan Murat Kurum’un adaylığının kendinin adaylığını saraydan önce ilan etmiş olması ve Murat Kurum’un Çevre ve Şehircilik Bakanlığına tekrar atanması dikkat çekicidir

ÜÇ NATO DENKLEMİ

Türkiye’nin 1952 yılında NATO’ya girmesi ile iç ve dış politikası derinden etkilenmiştir. Türkiye’nin iç politik faylarını keskinleştiren, 1955, 6-7 Eylül olayları ile 27 Mayıs 1960 , 12 Mart 1971, 1 Mayıs 1979 katliamı, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997, 27 Nisan 2007 ve 15 Temmuz 2016 askeri müdahalelerinde DERİN NATO nun rolü Türkiye’de çok açık olarak tartışılmamıştır. Bunun yerine, iç politikada siyasi liderler bu müdahaleleri rakiplerine karşı kullanmayı tercih etmişledir. Benzer şekilde bu savaşı isteyen ANGLOSAKSON DERİN NATO nun Güney Amerika’daki askeri müdahalelerinde rolü olduğu artık tüm Dünya’da bilinmektedir.
Soğuk savaş dönemi sonrasında, AB de Almanya’nın başını çektiği Avrupa’nın, özellikle doğalgaz anlaşmaları ile ‘Rusya ile barış içinde yaşama’ çabaları, ABD’ nin buna itirazlarını dikkate almaması, özellikle Merkel döneminde SAVAŞÇI ANGLOSAKSON DERİN NATO’ya direnen, Avrupa Ordusu ve stratejik özerkliğini savunan ÖZERK AVRUPA NATOSU nu zaman zaman Macron da ortaya koymaktadır. Buna karşı DERİN NATO’ nun, Ukrayna ve Doğu Avrupa’daki TURUNCU DEVRİMLERİ desteklemiş, sonunda Ukrayna’yı NATO ya alma bahanesiyle kışkırtarak Rusya’yı savaşa zorlamış ve Ukrayna’yı Rusya’nın önüne atmıştır. Geçmişte diktatör ve faşist yönetimlere göz yumması, Azor taburlarının Ukrayna’da katliamlarını desteklemiştir. Karadeniz devletlerinden Bulgaristan ve Romanya’ya ilaveten Finlandiya ve İsveç’inde NATO kafesine almasıyla , Karadeniz’e Donanma çıkarmak isteyen, ANGLOSAKSON DERİN NATO nun Rusya’yı kuşatma ve köşeye sıkıştırma politikaları devam etmektedir.
Ortadoğu’da ise, laik Suriye yönetimini devirmeye çalışarak, petrollerine el koyma yolunda olan ANGLOSAKSON DERİN NATO nun son hamlesi Suriye’nin ‘toprak bütünlüğüne’ saygı göstermeyerek, 120 bin kişilik ordusu olan (defacto) GARNİZON TERÖR DEVLETİ kurma ve NATO/BM nezdinde tanınması ve giderek daha fazla silahlandırma çabalarıdır. (Bugün Esad bu mücadeledeki kazanmıştır. Türkiye yanlış politikalarının bedelini 6 milyon Suriyeli sığınmacıyı içine alarak ödemiştir).
Bu iki NATO anlayışına karşılık, ‘Yurtta Barış, Dünya’da Barış’ diyen Türkiye Cumhuriyetini kurucu liderini ve üniter devletini paranteze alan ve İstanbul’a ‘Konstantinapolis’ diyerek, Osmanlı referansları ile atıfta bulunan ANGLO SAKSON DERİN NATO’un dayatmalarına karşı çıkan , başını Türkiye’nin çektiği bir Barışcı NATO vardır.
Barışçı NATO ‘da, Kıbrıs(1963), Kıbrıs(1974), PKK(1990), 1 Mart 2003 tezkeresi(2003), Gürcistan(2008), Ukrayna Karadeniz/Montrö(2014) ve S-400(2019) füzelerinin alım krizlerinde, egemen devlet aklını temsil etmektedir.
Zaman zaman, Almanya’nın da desteklediği, paktın içinde ikinci büyük ordusuna sahip BARIŞÇI NATO, İsmet İnönü, Bülent Ecevit , Onur Öymen’in tarafından ortaya konulmuş politikalarla, PKK/PYD tüm terör örgütleriyle NATO’ya üye devletlerin ilişki kurulmasını(tüzüğünde yazdığı gibi) itiraz etmektedir. Kişisel kanaatim tek kutuplu Dünya’nın devamını isteyen Derin NATO’nun ABD’yi iç politikalara daha dazla odaklamak isteyen Trump’a, geçtiğimiz aylarda suikast girişimi çok önemli bir mesajıdır. Bu nedenle ABD seçimlerin sonuçları ve bu üç NATO arasındaki ‘ilişkiler ve iç mücadele’ nasıl şekillenecek, ve dünya dengelerindeki karmaşık denklemler nasıl çözümlenecek ?
Tüm bu gelişmelerin Dünya politikalarına ve iç politikamızda yansıma ve saflaşmalarını önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz.