4 Mayıs Pazar günü sabah saatlerinden itibaren tüm televizyon ekranları, DEM Partili TBMM Başkan Vekili Sırrı Süreyya Önder’in cenaze törenine kilitlenmişti. İktidarı, muhalefeti, Kürdü, Türkü, Alevisi, Sünnisi, özellikle Önder’in kızı Ceren Önder Kandemir’in, babasının tabutu başında kendi sesinden dinlettiği “Allı turnam ne gezersin havada” türküsü ile göz yaşlarına boğuluyordu.
Cenaze töreni sırasında ülkede şok etkisi yaratan CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yapılan saldırı, Alparslan Türkeş’in kızı İYİ Parti Milletvekili Ayyüce Türkeş’in, babasının mezarını ziyareti sırasında şiddete uğraması, aynı sıralarda Kuzey Irak’tan Pençe Kilit Operasyonu bölgesinden gelen şehit haberlerine geçmeden önce cenaze töreninden kısaca söz edeceğim.
Cenaze töreni sırasında tv ekranlarında Sırrı Süreyya Önder’in anıları ve esprili sözleri sıralanıp duruyor. Hiç unutamayacağım bir kaç sözü şöyle:
“Bir Kürt ilinde (Adıyaman) bir Türk ana babadan doğdum...”, “Evlatlarımıza, torunlarımıza barış içerisinde bir ülke bırakmak zorundayız...”, “Şu an 38 kat ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla yargılanıyorum...”, “Barışın kaybedeni olmaz, bunu hiç aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor...”, “Bana kimin hakkı geçmişse helal olsun, bugüne kadar hiç kimseye hakkım haram olsun demedim...”, “Bir gün Meclis Başkan Vekili, bir gün tutuklu, bir gün mahkum, bir gün barış elçisiyim...”, “Hedefimiz terörsüz Türkiye...”
Sırrı Süreyya Önder, 1978 yılında Adıyaman Lisesi’nde öğrenci iken Kahramanmaraş olaylarını protesto ettiği için tutuklanarak cezaevine girmiş. İlk çözüm sürecinde İmralı ile İktidar arasında bağlantıyı sağlayan ekibin başındaydı, Dolmabahçe Mutabakatında yine o vardı, Abdullah Öcalan’ın barış çağrısı yapan mektubunu Türkçe olarak okuyan oydu. Gezi eylemlerinde ön saflardaydı. Son kez MHP lideri Devlet Bahçeli tarafından gündeme getirilen ve yeniden başlatılan Barış Süreci’nde İmralı ile iktidar arasında mekik dokuyan barış elçisiydi.
Tüm haber ve yorumlarda, hiç bir tarafa, hiç bir kimseye kötü söz söylemediği, fiziksel saldırıda bulunmadığı, kendisini barışa adamış insan olduğu anlatıldı; hatta Sırrı Süreyya Önder’in, Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmesi gerektiğini ifade edenler oldu.
Barış Elçisi’nin cenazesi, Zincirlikuyu Kabristanına defnedilmek üzere tören salonundan çıkarılırken, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yapılan yumruklu saldırı, bir anda gündemi allak bullak etti. Yumruk, Özel’e değil, sanki Barış Süreci’ne yapılan hain bir saldırı idi. Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere tüm muhalefet partilerinin liderlerinden ve iktidar sözcülerinden Özgür Özel’e geçmiş olsun telefonları açıldı.
Ancak DEM Parti’den yapılan açıklama çok sertti; “Bu saldırı, esas itibariyle Sırrı Süreyya Önder’in şahsında barış ve demokratik toplum arayışına yönelik bir provokasyondur; cenaze erkanına, partimizin barış ve kardeşlik politikalarına yöneliktir...” deniliyordu.
Bu da yetmedi, akşam üzeri, Alparslan Türkeş’in kızı İYİ Parti Milletvekili Ayyüce Türkeş’in, babasının mezarını ziyareti sırasında bir grup tarafından saldırıya uğradığı, babasının kabrine sokulmadığı haberleri gündeme girdi. MHP’nin kurucu lideri, Ülkücü hareketin mimarı Alparslan Türkeş’in kendi kızı, ülkücü olduğunu ifade eden eylemciler tarafından saldırıya uğruyor, babasının kabrine yaklaştırılmıyordu.
Son günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, güçlenen muhalefeti sert sözlerle eleştiren ve son olarak, “Cumhurbaşkanlığı hevesi yolunda bakalım daha kaç CHP’li telef olacak?” şeklindeki sözleri tartışılıyor, bu tehditten cesaret alan ve bir takım karanlık hesaplar peşinde koşanların, bu tür eylemlere kalkışabileceği öne sürülüyor.
Oysa, aynı gün Kuzey Irak’tan Pençe Kilit Operasyonu bölgesinden Uzman Çavuş Önder Özen’in de şehit olduğu haberi geliyordu.
Her geçen gün bir öncekinden daha karanlığa sürükleniyoruz. Sırrı Süreyya Önder’in dediği gibi, “Evlatlarımıza, torunlarımıza barış içerisinde bir ülke bırakmak zorundayız...”
Aksi yönde hareket eden ve eylemler üretenlere yazıklar olsun!