Yasaklar…Yasaklar…

Hayatımızda ne kadar çok yasak var değil mi? Sağımıza dönsek, solumuza dönsek hep bir yasakla karşı karşıya kalıyoruz. İşin garibi, yasaklarla yaşamaya o kadar çok alıştık ve kanıksadık ki, artık “bu yaptığınız yasak” denildiğinde sadece “öyle mi?” deyip geçiyoruz.
Devekuşu Kabere’nin günümüzde bile kasetleri ilgiyle izlenen en güzel oyunlarından biriydi Yasaklar. Kandemir Konduk’un yazdığı, rahmeti Zeki Alasya’nın yönetmenliğini yaptığı, Metin Akpınar, Nevra Serezli, Ayşen Gruda, Sema Yunak, Selim Naşit gibi onlarca sanatçının rol aldığı ve ilk olarak 1984 yılında seyircileriyle buluşan Yasaklar, 12 Eylül darbesinin ardından gelen özgürlük ortamının ilk eserlerinden biriydi. O yıllarda çok büyük bir seyirci kitlesiyle buluşan oyunun sadece teyp kasetleri bile yüz binlerce eve ulaşmıştı.


Bizim yasaklarla tanışmamızın tarihi Osmanlı’ya kadar uzanır. Mesela, 2. Selim döneminde, Eyüp’teki kaymakçı dükkânları, kadınların erkeklerle buluşmalarına veya tanışmalarına olanak sağlayınca din hocaları bu durumu “kıyametin yaklaştığı” ve “dinin elden gittiği” şeklinde yorumlayınca, 1573 yılında kadınların kaymakçı dükkânlarına girişleri yasaklanmış.


Yasakların en çok bilineni, IV Murad dönemini kapsar. IV. Murad döneminde yatsıdan sonra fenersiz dışarı çıkmak yasaklanmıştı. Zaman zaman kıyafet değiştirerek yatsıdan sonra sokakları gezen IV. Murad, dışarıda fenersiz gezenlerle karşılaştığında onları ölümle cezalandırılmıştı. IV. Murad döneminde tütün ve içki de yasaklanmış, tütün içenler ölümle cezalandırılmıştı. Osmanlı’daki dini ve siyasi bir hareket olan Kadızadeliler, tütün ve kahvenin haram olduğunu ileri sürmüşler, Kadızadelilerin görüşlerinden cesaret alan IV. Murad, kıyafet değiştirerek şehir ve köyleri dolaşıp, tütün veya kahve içenleri tespit ettiğinde onları cezalandırırmıştı.


İbrahim döneminde de ilginç yasaklara şahit oluyoruz. 17. yüzyılda Osmanlı Padişahı İbrahim tarafından İstanbul’da halkın araba ile dolaşması yasaklanmıştı. Padişah İbrahim bir üfürükçüye giderken karşısına çıkan arabaya sinirlenmesi üzerine bundan sorumlu tuttuğu Salih Paşa’yı üfürükçünün evine çağırtıp orada kuyu ipiyle boğdurduğu tarihin sayfaları içinde yer alır.


1666 yılında Mevlevilerin yaptığı Sema ve Halveti dervişlerinin “tahta tepmek” olarak adlandırılan ayinleri, IV. Mehmed tarafından yasaklanmış, Padişahı etkileyen Kadızadelilerin karşı çıktığı kabir ziyareti de, 1667 yılında IV. Mehmed’in emriyle yasaklanmıştı.
Yine, I. Mahmud döneminde, Özellikle yaz aylarında mesire yerlerine açık sayılan giysilerle giden kadınlar, tepki çekmesi üzerine,1750’lerin başında bir ferman yayınlanarak kadınlara yasak getirilmişti. Fermanda yasak, “Bundan böyle kadınların oralara arabalarla gitmeleri yasaktır. Giden kadınlar ve kadınları götüren arabacılar şiddetle cezalandırılacaklardır” şeklinde duyurulmuştu.
Yasaklar içinde en ilginç olanı II. Abdülhamid döneminde yaşanmış. 2 Nisan 1892 tarihinde belden bağlanmış siyah çarşaf giyen Müslüman kadınların matem tutan Hıristiyanlara benzedikleri ve güvenlik bakımından sorun yaratacağı gerekçesiyle II. Abdülhamid, kadınların çarşaf giymesini yasaklamıştı.

Elbette ki yasaklar bunlarla sınırlı değil. Mesela Fatih zamanından 2. Abdülhamid zamanına kadar kadınların erkekler kayık içinde uygunsuz davranışlarda bulunabilecekleri düşünülerek bir yasak konulmuştu. Hamamlarda, Müslüman kadınlarla, gayrimüslüm kadınları ayırt etmek amacıyla nalın yasağı konulmuştu.
İşte size tarihimizden seçtiğimiz bazı ilginç yasaklar böyle. Osmanlıda yasaklar böyleyken, Avrupa’da farklı mıydı. Onlarda da öyle çok yasak vardı ki, yazmakla bitmez.


Özetle;
Yasakçı zihniyet tarihin her döneminde aynı mantıkla çalışıyor. Çoğu kez, toplumları sindirmek amacıyla kullanılıyor. Yasaklarla bir yerlere varmak elbette ki, dün olduğu gibi bugün de mümkün değil. Ama yasakçı zihniyet, bu hevesinden asla vazgeçmiyor. Yine bildiğini okuyor.
Bugünlerde bazı şarkıcılara getirilen yaz konserlerine ilişkin yasakları konuşuyoruz. Bu yanlışı akılla, mantık açıklamak mümkün değil ne yazık ki. Çağımız bilgi ve iletişimin en yoğun olarak kullanıldığı bir çağ. Sen engellemeye kalktıkça, cep telefonlarıyla, internet ağlarıyla evlerin baş köşelerine kadar gidip yerleşiyor.
Her yasak, peşinden bir cazibe noktası oluşturuyor. Merak dürtüsü ortaya çıkıyor, sonra da “neden” sorusu gündeme geliyor. Bilmeyenlerde bu yolla neyin yasaklandığını öğrenmiş oluyorlar.
Evet, yasakçı zihniyete önerimiz, bildiğiniz yolda devam edin.