YANDI GÜLÜM KETEN HELVA

Yandı gülüm keten helva deyimi genelde kaçırılan bir fırsatı ifade etmek için kullanılır fakat bu deyim aynı zamanda bir yönüyle ehliyet ve liyakat vurgusudur da.  Bu deyim ehliyet ve liyakat vurgusudur çünkü liyakat ehli olmayan kişilere emanet edilen her işin kavrulurken yanan helva gibi ziyan olmaya mahkûm olduğunu anlatır. Helva meselesine nereden geldin derseniz cevabı basit liyakatsiz ellerde uygulanan saçma sapan ekonomi politikaları ve en nihayetinde doları faizi tutalım, enflasyon ile mücadele edelim derken yanıp tutuşan piyasalardan geldim bu meseleye. Bakın Türk-İş her ay yaptığı gibi eylül ayı sonunda da açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasının sonuçlarını yayınladı, bu sonuçlara göre:


-MUTFAK ENFLASYONU AYLIK % 9,31 ON İKİ AYLIK % 84,04, YILLIK ORTALAMA %106,82 ORANINDA ARTTI.

-DÖRT KİŞİLİK AİLENİN AYLIK GIDA HARCAMASI TUTARI (AÇLIK SINIRI) 13.334 TL OLDU.

-GIDA İLE BİRLİKTE DİĞER TÜM TEMEL HARCAMALARI İÇİN HANEYE GİRMESİ GEREKEN TOPLAM GELİR TUTARI(YOKSULLUK SINIRI) İSE 43.433 TL’YE ULAŞTI.

-BEKÂR BİR ÇALIŞANIN AYLIK YAŞAMA MALİYETİ 17.336 TL‘YE SEVİYESİNE KADAR ÇIKTI.

-2021 Ocak’tan 2023 Eylül ayına 4 kişilik ailenin aylık gıda harcaması tutarı tam 5 katına çıktı!

Bu verilerden de görüldüğü gibi enflasyon durmuyor, jet hızı ile yükseliyor, mutfaklar resmen alev alev, eve giren para artık mutfak masrafına bile yetmiyor…

Türk-İş açıklamasında: “Başta iktisaden dar ve sabit gelirlileri olmak üzere, toplumun tüm kesimlerini etkileyen ve halkın en temel sorunu olarak nitelenebilecek enflasyon, resmi verilerin ötesine geçen bir gerçeklikle günlük yaşam üzerinde etkili olmaya devam etmektedir. Türkiye’de yaşanan yüksek enflasyonun önümüzdeki kısa vadeli dönemde de etkili olacağı öngörülmektedir.

TÜRK-İŞ çalışmasının ortaya koyduğu gibi, bilhassa son iki yıl içinde aşırı yükselen gıda fiyatları bireyleri ve aileleri çok olumsuz etkiledi. Gıda fiyatlarının artmasında öncelikle yetersiz üretimin olması, tarımsal üretim girdilerinde maliyet artışları ile üretim, tedarik ve satış zinciri içerisinde orantısız fiyat değişimleri önemli rol oynadı. 

Kuşkusuz emeğin milli gelirden aldığı payın giderek gerilemesinin bir sonucu olarak yoksul daha da yoksullaştı. Bu süreçte, artan ücret gelirine rağmen devam eden yüksek fiyat artışları hayat pahalılığını dayanılmaz noktalara taşıdı. Özellikle dolaylı vergilerdeki artış, gelir vergisinde bu aylarda giderek yükselen oranlar ücretli çalışanların gelirlerini daha da aşındırdı. Uygulanması gereken gelir politikasında esas olması gereken, gelirlerin gerçek enflasyon seviyesinden daha fazla artması ve insana yakışır yaşam koşullarını sağlayacak düzeyde harcamayı karşılayacak seviyede refahın adil paylaşılmasıdır.” Demektedir.

Bu söylenenler aslında Türkiye’de son dönemde yaşanan yoksullaşma ve yoksunlaşmayı açık ve net olarak ortaya koymaktadır.Enflasyon ile mücadele tamam ve lakin enflasyon ile mücadelenin tüm yükünü dar gelirli, ücretlilerin sırtına yüklemek hiçbir şekilde kabul edilemez.İktidardan bu yükü daha adil ve dengeli dağıtmasını talep etmek hayat pahalılığı karşısında ezilen tüm emekçilerin hakkıdır…