Emeklilere ödeme yapılması onların zamanında ödemiş oldukları sigorta primlerinin karşılığıdır, bir iktidar mensubunun çıkıp bak işte bu kadar ödeme yapacağız diye övünmesi işin açığı son derecede tuhaf bir durumdur.
Hani Yunanistan’da olduğu gibi Euro ile ya da eskilerde olduğu gibi altın ya da gümüş ile ödeme yapıyor olsan da bak işte altın ve euro bulmakta zorlanmadım, emekli maaşlarını ödeyebildim desen anlarım, bir manası olur. Yahu ödediğin altı üstü kağıt para, gerekirse çalıştırır banknot matbaasını basar basar ödersin ne var bunda?
Emekli maaşları ile övünebilmek için dağıtılan maaşların emeklilerin geçimini sağlaması, onları namerde muhtaç etmemesi gerekir.
Peki gerçekler böyle mi?
Erdoğan’ın paylaştığı rakamlar üzerinden basit bir dört işlem hesabı yapayım:
Erdoğan Temmuz ayında 38 milyar liralık ödeme gerçekleştireceğiz diyor. Bunun 12,3 milyar lirasının ise Kurban Bayramı ikramiyesi olduğunu söylüyor. Toplam ödemeden bu bayram ikramiyesini çıkaralım geriye 12,7 milyon emekliye ödenen 25,7 milyar emekli maaşı kalır. 25,7 milyar emekli maaşını bölelim 12,7 milyon emekliye adam başı 2023 lira düşer….
12,7 milyon emekli aylık ortalama 2 bin lira ile yaşamak, barınmak karnını doyurmak zorunda demektir.
Peki bu mümkün mü?
TÜRK-İŞ Araştırmasının Haziran 2021 ayı sonucuna göre;
Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı; açlık sınırı 2.864,82TL’dir!!!
Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise; yoksulluk sınırı 9.331,67TL’dir
Bekâr bir çalışanın ya da emeklinin; ‘yaşama maliyeti’ ise aylık 3.473,37 TL’dir.
Güya zamlı ortalama 2 bin liralık temmuz ayı maaşı bile haziran ayı açlık sınırının altında, yoksulluk sınırının nerede ise beşte biri seviyesinde ve lakin Erdoğan kalkıyor böyle bir maaşı dağıttığı için birde “ulufe dağıtıyor” edasıyla övünüyor…
Bakın, demedi demeyin, emeklilerini bu kadar düşük bir seviyede maaşla geçinmeye mahkum ettiği için utanması gereken iktidarın övünmesi emeklilerde ve onların aile bireylerinde çok derin bir öfke yaratmaktadır. İktidarın sandıkta bu öfke dalgasının altında kalması artık kaçınılmazdır.
Özellikle gıda fiyatlarında ve genel olarak temel mal ve hizmet ürünlerindeki fiyat artışı, çalışanların ve bir bütün olarak iktisaden dar ve sabit gelirli kesimlerin geçim şartlarını son derecede olumsuz bir şekilde etkiliyor.
Gelir artışının sınırlı, elde edilen gelirin de temel ihtiyaçları karşılamaktan uzak olması sonucu yaşam şartları ücret ile geçinen kesim için daha da ağırlaşıyor.
İktidarın TÜİK tarafından açıklanan ve piyasa gerçekleri ile örtüşmeyen enflasyon rakamlarına paralel zam yapması emekli ve emekçi kesimin hayat pahalılığı altında ezilmesine sebep olmaktadır.
Önce enflasyonu siyasetten ari olarak bilimsel yöntem ve tarafsız gözle doğru ölçmek, sonra ücret zammı ve benzeri konulardaki kararları ona göre almak gerekmektedir.
Unutmayın, vatandaş daima TÜİK’in açıkladığı enflasyonu değil kendi yaşadığı hayat pahalılığını dikkate alır.
Vatandaş devlet kesesinden yaşayan siyasi ya da bürokratlara benzemez; pazar filesi, market arabası kaça doluyor, doğal gaz, elektrik, su faturası kaç lira geliyor, araba ne kadar mazot yakıyor, dolmuşa otobüse kaça biniliyor çok iyi bilir enflasyon ile ilgili görüşlerini de buna göre oluşturur, bu yüzden de vatandaşı lafla, sözle kandırmak mümkün değildir…