O tarihlerde önümüzde çok önemli 3 seçim vardı.
Birincisi 30 Mart 2014 tarihinde yapılacak yerel yönetimler seçimi…
İkincisi Cumhurbaşkanlığı seçimi…
Üçüncüsü de 2015’de yapılacak olan genel seçimler…
Bu seçim tarihlerine kadar RTE ile ekibi, Fethullah Gülen ile ekibi arasındaki vuruşmaların süreceği iyice anlaşıldı.
Bir mütareke imzalanır mıydı?
Ben sanmıyorum.
Mütarekenin imzalanabilmesi için taraf arasındaki iktidar çıkar ilişkilerinin ortaklaşa paylaşılması konusunda uzlaşmaya varılması gerekiyor.
Böyle bir uzlaşma ufukta görünmüyor.
RTE ve ekibi yeni deyimi ile “Hizmet Hareketini” AB’ne anlatmak için “Paralel Devlet Yapılanmasını (PDY)” ortaya attılar.
Yoksa AB, RTE’nin sözde “ileri demokrasinin fos çıktığına” inanacaklardı.
Bunun için Ankara’da toplantıya çağrılan AB ülkeleri büyük elçilerine yargıdaki PDY’nın anlatılması için şu aşamaların anlatılmasını istediler.
Birinci aşama: PDY, Yargıç ve Savcı Adaylığı sınav sorularının temin edilip kazanması istenilen adaylara ezberletilmiştir.
İkinci aşamada ise PDY, Adalet Akademisindeki yapılanmanın devreye girip örgütün devşirdiği adayları mülakatta akladığı ortaya çıktığı anlatılmalıydı.
Bunun için 7 kişilik mülakat komisyonuna sızan PDY kendileri ile ilişkisi olmayan adayları sudan sebeplerle elediği ifade edilmeliydi.
Daha sonrada istedikleri gibi kadrolaşıp yargıç ve savcıların yetiştirildiği sistemi ele geçirdikleri, HSYK'nın yapısında da önemli bir rol üstlenen akademiye acil müdahalenin yapılmasının koşul olarak yapılması AB ülkelerinde görev yapan büyük elçiler kanalı ile PDY anlatılmalıydı.
Büyük elçiler, Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük elçileri değil de AKP’nin büyük elçileri gibi yönetilmek isteniyordu.
Bunun için RTE ve yandaşları AB ülkelerine “17 Aralık 2013 operasyonunu” kirli bir operasyon olarak nitelediler.
PDY’nin, MİT TIR'larına müdahale dahil birçok skandal olayı organize ettiği vurgulandı.
MİT ve Polis istihbarat birimleri tarafından Başbakanlığa gönderilen ve Adalet Bakanlığı'yla da paylaşılan bilgi notuna göre, PDY'nin ÖSYM'den Adalet Akademisine uzanan geniş bir alanda kadrolaştığı, 2 aşamalı bir plan dahilinde yargı kadrolarına hakim ve savcı yerleştirdiği Türkiye ve dünya kamuoyuna duyuruluyordu.
Gülen-RTE vuruşuyor.
Atatürk’ün kurduğu devlet rezil ediliyor.
Esnaflar tezgâha alınıyor.
Gülen’den “icazet almayanların malını satmayız” diyen esnaf lobileri oluşturuluyordu.
Tüm bunları yazarak gerçekleri halka anlatmak isteyen yazar ve çizerler, ulusal bağımsızlıktan yana olan güçler, hangi meslek dalında olursa olsun, RTE iktidarı tarafından bir tertip olarak kurulmuş olan Özel Yetkili Mahkemeler kanalıyla ceza ve tutuk evlerine dolduruluyorlardı.
O zaman RTE ne diyordu?
Hak, hukuk adalet… Vuruşmaya başladılar… RTE halka ne diyor: “Bunlar haşhaşılar, inlerine gireceğiz! Devlet içinde paralel devlet kurmuşlar”
Onlar iktidar için vuruşurken halk iş ve ekmek peşinde koşuyordu.