Bir ülkede kredi kartı talebi her ay bir milyona yakın artıyor ve vatandaşlar bu kartları alıp kullanıyorlarsa, bu işte bir terslik yok mu? Yani, insanlarımız bu kadar zenginleştiler de, bankalar böyle bir fırsatı değerlendirip, peynir-ekmek dağıtır gibi kredi kartı dağıtıyor olabilir mi? Ya da çaresizlik insanlarımızı iyice borç batağına gömmeye devam mı ediyor?
Elbette ki, bu durum sağlıklı bir ekonominin göstergesi olamaz. Hep söylüyoruz, ekonomi denilen bilim de temeli matematiğe dayanan, sosyal olgularla desteklenen, hayatımızın bir parçasıdır.
Bakın bu yılın yedi aylık döneminde kredi kartı sayısı 6.5 milyon artarak 137 milyon sınırına dayandı. Net rakam 136 milyon 700 bin. Bugün, kredi kartı kullanabilecek özelliklere sahip her vatandaşımızın cebinde ortalama 3-4 kredi kartı bulunuyor. Daha net konuşursak, ülkemizde 20 yaş ve üzeri nüfus 61 milyonun biraz üzerinde. Yani, yaşlıları ve kredi kartı kullanamayacak olanları düşersek 3-4 sayısı size de abartılı gelmeyecektir diye düşünüyorum.
Makarayı biraz daha geri saralım. Çok değil bundan beş yıl önce, yine temmuz ayı verilerine göre, ülkemizdeki kredi kartı sayısı sadece 72 milyon 315 binmiş. Aradan geçen süre içinde yüzde 85’lik bir artış oranıyla bugünkü rakama ulaşmış.
Bu kadar kredi kartı nerede kullanılıyor diye soracak olursanız, hemen cevaplayalım en çok AVM’lerde ve marketlerde kullanılıyor. 250 milyar liraya dayandığı hesaplanan bu harcamaların ağırlık noktasını ise gıda harcamaları oluşturuyor.
Size yine B Düzenleme ve denetleme Kurumu verilerinden hareketle, vatandaşların kredi kartı harcamaları karşısındaki durumlarını da özetleyelim.
Geçtiğimiz ayın sonu verilerine göre, bankaların takipteki alacakları 470 milyar 395 milyon liraya ulaşmış. Sadece takipteki bireysel kredi kartı tutarı 101 milyar 956 milyon lira. Kabaca, 102 milyar diyebiliriz. Bankaların takipteki alacakları içinde yer alan, ihtiyaç kredilerinde tutar ise 95 milyar 952 milyon lira. Bankaların, konut kredilerinde takipteki alacağı 980 milyon lira. Taşıt kredilerinde 297 milyon, ticari ve diğer kredilerde de 271.2 milyar liralık bir alacak görülüyor.
Genel tablo böyle. Kısacası bankalara borcu olmayan vatandaşımız hemen hemen kalmadı. Herkes şöyle veya böyle bankalara borçlu. Borçlu olmakla da kalmayıp, önemli bir kısmı da takibe düşmüş, icra kıskacı içinde.
Bankaların bu durumu tolere etmesi, bugünkü şartlarda oldukça güç. Bankaların karlılık oranları kağıt üzerinde iyi görülse de, reelde durum o kadar parlak görülmüyor. Bankalar tahsil edemediği her liranın peşine de düşemiyor. Bu nedenle de takibe düşmüş olan alacaklarını Varlık Yönetim Şirketlerine satıyor. Nitekim ödenemeyen takipteki 22 milyar liralık alacak, her bir liraya karşılık 16 ila 35 kuruş arasında Varlık Yönetim Şirketlerine devrediliyor. Varlık Yönetim Şirketleri bu yolla 135.2 milyar liralık ana para alacağını bankalardan satın almış durumda. Yedi milyondan fazla borçlu bu yolla Varlık Yönetim Şirketlerine borçlu durumda.
Devredilen borçların yüzde 42’lik kısmını ticari alacaklar oluştururken, yüzde 58’lik kısmını bireysel kredi ve kredi kartı olacakları oluşturuyor.
Özetle;
Önümüzde, çok daha sıkıntılı günlerin bizleri beklediğini hemen belirtelim. Borçları Varlık Yönetim Şirketlerinin eline geçmiş olan vatandaşlarımız bankalardan sonra çok daha acımasız ellerin kucağına düşmüş durumda.
Bankalar için bir sıkıntı yok elbette. Onlar hem sırtlarındaki yüklerden kurtulmuş, hem de yüksek faizler nedeniyle içine düştükleri nakit sıkıntısı problemini tek kalemde aşmış oluyorlar.
Varlık Yönetim Şirketleri, bankalardan topladıkları bu alacakları elbette ki, vatandaşlardan bağırta bağırta tahsil edeceklerdir. Tabirimizi mazur görün ama yaşanacak olanlar tamda böyle olacaktır. Bankaların gösterdiği esnekliği, bu şirketlerin göstermesini beklemek saflıktır. Asıl alınması gereken tedbirler bundan sonrası için olmalıdır.