Vah Emeklim Vah!

Uzun yıllar çalışmış, ülkesinin geleceği, kalkınması ve zenginliği için ter dökmüş bir çalışan uzun yıllar süren bu çabasının ardından ne bekeler?

Doğru tahmin, evet günü geldiğinde emekli olmak gençlik yıllarında kısıtladığı hayatının kalan kısmını dilediğince yaşamak, eşiyle, çocuklarıyla, torunlarıyla kalan ömrünü bir parça “oh” diyerek tamamlamak ister.
Normal koşullar altında da böyle olması gerekiyor. Ancak bu ülkemiz için ne yazık ki, mümkün görülmüyor. Biliyorsunuz; temmuz ayında SSK ve Bağ-Kur emeklilerine yüzde 16.67 zam yapıldı. Bu zamla birlikte en düşük emekli maaşı 14 bin 469 liradan 16 bin 881 liraya yükseldi. Ancak yapılan bu zam, Türk-İş’in hesapladığı 28 bin liralık açlık, 91 bin 109 liraya ulaşan yoksulluk sınırının fersah fersah gerisinde kaldı.
Bende, eşimde bu ülkede yaşayan ve emekli maaşı alan iki vatandaşız. İkimizin aldığı emekli maaşı toplamda açlık sınırının bir parça üstünde, yoksulluk sınırının ise bir hayli gerisinde kalıyor. Ben bu ülkeye, 1976 yılından emekli olduğum yıla kadar onlarca yıl tavan ücretten vergi ve SSK primi ödedim. Öyle ki, zaman geldi, çalıştığım iki ayrı kurumdan SSK primi ödemek zorunda kaldım. Toplamda, 12 bin iş gününün üzerinde prim ödemişim. Eşimde fiilen 30 yıla yakın devlet memurluğu yaptı. Geldiğimiz nokta, yoksulluk sınırının altında bir gelir düzeyi. Allahtan yemeyip, içmeyip çalıştığımız süre içinde başımızı sokacak bir ev satın almışız.
Bunca lafı niçin ettik. Şimdi gelelim bunun açıklamasına.
Emeklilik dönemini huzur ve güven içinde bir yaşam kalitesiyle geçirmek isteyenler için en uygun ülkelerin belirlendiği Natixis Global Retirement Index 2025’e göre; ülkemiz, 44 ülke arasında sondan 5’inci sırada kendine yer bulabildi. Asgari ücretin altındaki maaşlarıyla, torununa harçlık veremez duruma gelen, market market, pazar pazar indirim kovalayan, sofrasından kırmızı eti, sütü, ekmeği bulamayan emeklilerimiz, Afrika ülkeleriyle aynı yaşam standardında yaşadıkları ortaya çıktı.
Araştırmada, 44 ülkede yaşayan emeklilere sunulan yaşam koşulları değerlendirmeye alındı. Listenin zirvesinde Norveç yer alırken, onu İrlanda ve İsviçre izliyor. Hollanda ve İzlanda diğer sıraları paylaşıyorlar. Türkiye ise listenin sonlarında yer alıyor. Rapora göre, ilk 10’da yer alan ülkelerin neredeyse tamamı Avrupa ülkeleri oluşturuyor.
Avrupa dışından ilk 10’a girebilen ülkelerden Avustralya altıncı, Yeni Zelanda ise onuncu sırada yer alıyor.
Gelelim bizimde içinde yer aldığımız ülkeler klasmanına. Türkiye 40. sırada. Bizi Çin Halk Cumhuriyeti, Hindistan, Kolombiya ve Güney Afrika izliyor.
Türkiye; yaşam kalitesi, sağlık hizmetleri, gelir ve emeklilik sistemleri gibi alt kategorilerde puanlanırken, özellikle finansal güvenlik ve yaşlı refahı göstergelerinde kötü notlar alarak, sondan beşinci olmaya layık görüldü.
Emeklinin durumu böyle de asgari ücretlinin, günü birlik yaşayanların, dul, yetim engelli maaşı alanların, dar gelirlilerin ve yoksulların durumları çok mu farklı ?
İyi diyebilecek tek bir kişinin çıkacağını sanmıyorum. Her gün 206 işletme kapısına kilit vuruyor. Yıl başından bu yana sekiz ayda 18 bin 482 firma ticaret hayatından çekildi. Esnafların durumu ise tam bir perişanlık sergiliyor. Orada da binlerce esnaf ticaret hayatından çekilerek kepenk indirmiş. Kapısına kilit vuran her işletme, her dükkan ardında binlerce işsiz bırakıyor. Çalışabilecek durumda olan her üç kişiden biri işsiz.
Ekonominin her geçen gün kötüye gittiğini söyleyenlerin oranı sadece CHP’li seçmenler tarafından değil AK Partili ve MHP’li seçmenler tarafından da ifade ediliyor. CHP’li seçmenlerin yüzde 94’ü kötüye gidiyor derken, AK Partili seçmenlerin yüzde 66’sı, MHP’li seçmenlerin yüzde 63 kötüye gittiğini belirtiyorlar. İyi Partili seçmenlerin yüzde 95’i, DEM Partili seçmenlerin yüzde 89’u ve diğer partilerin seçmenlerinin yüzde 86’sı aynı görüşü paylaşıyorlar.
Özetle;
Cuma günü eylül ayı enflasyon rakamları açıklandı. An itibariyle, geride kalan üç ay üst üste, enflasyon eksi çıksa bile hedeflerin tutmayacağı belli oldu. Bunun böyle olacağını bizlerde günlerce önceden belirtmiştik. Şimdi, ülkeyi yönetenler çok önemli bir karar almak zorundalar. Emeklileri, asgari ücretlileri ve memurları daha fazla perişan etmeyecek yeni maaş düzenlemelerini yapmaları artık şart olmuştur. Bundan kaçınmak, “kaynak yok” bahanesi kabul edebilecek noktayı aşmıştır.