UZAYA YOLCULUK

AKP Genel Başkanı Erdoğan Kabine Toplantısı’ndan sonra yapmış olduğu açıklamada “evet artık o vakit geldi. Milli uzay programımız çerçevesinde 1 Türk vatandaşımızın uzay istasyonuna gönderilmesi sürecini resmen başlatıyoruz.” dedi.

AKP Genel Başkanı Erdoğan Kabine Toplantısı’ndan sonra yapmış olduğu açıklamada “evet artık o vakit geldi. Milli uzay programımız çerçevesinde 1 Türk vatandaşımızın uzay istasyonuna gönderilmesi sürecini resmen başlatıyoruz.” dedi.

Görevin tanım ve detayları ise daha sonra açıklandı açıklanan bilgilere göre bu görevi gerçekleştirmek için Türk vatandaşları tarafından yapılan başvurular arasından 2 (iki) aday belirlenecek ve astronot eğitimlerini başarıyla tamamlayan adaylardan biri yaklaşık 10 gün sürecek uzay görevini gerçekleştirmek üzere Uluslararası Uzay İstasyonuna gönderilecekmiş.

Bu girişimin bilimsel ve teknolojik yönünden ziyade propaganda yönünün ön plana çıkarılmasından korkuyorum. Bu işin sonunda çok büyük bir olasılıkla Kartal İmam Hatip Lisesi mezunu, üstüne mühendislik tahsil etmiş türbanlı bir kızcağız seçilir ve “Bakın türbanlı bacımızı uzaya bile çıkardık” ya da “İmam Hatipliler uzayı fethediyor” propagandalarında kullanılır.

Latife bir yana bu gün itibariyle uzaya seyahat artık parayı basan milyonerlerin turizm faaliyetine dönüşmüştür.

Teknolojik gelişmeler uzay yolculuğunu özel sektör firmalarının bile yapabildiği rutin bir operasyona dönüştürmüş, işin 1960 ve 70’lerdeki büyüleyiciliği kalmamıştır.

Uzay çalışmaları elbette çok önemli iktidarın bu çalışmalar için irade beyan etmesi, istekli olması ve yatırım yapmayı göze alması bence de çok önemli lakin bu uzay çalışmalarını gerçek anlamından koparıp bilimsel bilgi edinme çabasını boş verip bir algı operasyonu ve propaganda faaliyetine dönüştürmek doğru değildir.

Rusya, ABD, AB ve Çin gibi büyük ve egemen güçler arasındaki çatışmanın uzaya da taşınacağı önümüzdeki günler çok büyük ve hızlı teknolojik gelişmeleri ortaya çıkartacaktır.

Uzay askeri, teknolojik ve ekonomik yeni bir savaş alanına dönüşmektedir ve artık uzayda üstün ve söz sahibi olmayan bir gücün yeryüzünde başat bir güç olması mümkün değildir. Her türlü stratejik harita artık üç boyutlu yapılmalı gökyüzü denildiği zaman ise sadece atmosfer tabakası ile yetinilmemeli hesabın içine uzayın derinlikleri de katılmalıdır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün “istikbal göklerdedir” sözünün önemi 2. Dünya savaşında çok iyi anlaşılmış, 60’lı yıllarda başlayan uzay yarışı bu sözün mana ve önemini derinleştirmiştir.

Bu yüzden sakın yanlış anlamayın, ben uzay çalışma ve araştırmalarını eleştirmiyorum! Eleştirdiğim husus bu işin sadece bir propaganda aracı olarak düşünülmesi, ciddiye alınmaması, gerekli olan ekonomik ve bilimsel yatırımların yapılmaması.

Bir toplum zenginliğini bilgiye borçludur, bilimsel araştırma ve keşifler sahip olunan bilginin çoğalmasına, teknolojik bilginin gelişmesine yol açar. Bu sayede toplumun üretim kapasite ve gücü artar ürettiklerine talep oluşur.

Birçok defa yazı ve sohbetlerimde Osmanlı’nın çağının bilimsel, teknolojik ve coğrafi keşiflerini ıskaladığını, bu yüzden üretim gücünün düştüğünü, rekabet şansının kalmadığını, önce ekonomik ve sonra da siyasi bağımsızlığını yitirdiğimi anlatmışımdır.

Bütün bu yaşananları iyi bilen, analiz ederek ders çıkaran Cumhuriyet’in kurucu kadroları Türkiye’de bilim ve teknolojiyi geliştirmek üretim biçimimizi çağdaş ülkeler ile rekabet edebilecek şekilde değiştirmek için olağan üstü bir çaba göstermiş ve çok başarılı işler yapmışlardı.

Türkiye 50’li yıllardan sonra bilim ve üretime olan ilgisini kaybetti, ithalat ve ranta dayalı bir ekonomi modeline geçti. Kuruluşu sonrasında örnek olarak gösterilen model ülke olarak tanıtılan Türkiye bu gün küme düşmüş bulunmaktadır.

Her ne kadar hafif latifeye vurarak eleştiriyor olsam da Türkiye’nin bilim ve teknolojiye yeniden ilgi göstermeye başlaması hele hele bu ilginin birde muhafazakâr İslamcı siyasetten gelen politikacılar tarafından gösteriliyor olması bir değişimin işareti ise son derecede olumludur.

Netice olarak bu siyasi köken hala dünyanın düz olduğuna ve güneşin dünyanın çevresinde döndüğüne inanan, uzaya asla çıkılamayacağını savunan bir görüşten gelmektedir. Bilime ve hatta teknolojiye yaklaşımları ise son derecede mesafelidir. Türk siyasetinde bu kesimin bilim ve teknoloji ile buluşması geleceğimiz açısından son derecede önemlidir diye düşünüyorum.