Dünya’da bir sorun varsa, nedeni insan, toprağın üstünde sorunsuz bir yer, kadın ve erkeğin huri ve nuri olarak adlandırılmadığı bir yerde cennet varsa, nedeni yine insan…
Evimiz Türkiye’nin, hatta Dünyanın sorunlarını, Sonsöz Gazetesi’nin “Dost Dili” bölümünde kelimelerle tanımlarken, “yüzyüze, gözgöze iletişim, insan haklarına ve yasalara uygun siyasal parti, sendika, baro, oda, dernek, federasyon, konfederasyon, girişim, vakıf, kooperatif, şirket….. gibi örgütlenme, demokrasi, adalet ve güvenlik…” diyorum. Bu kavramların tümü de birbirlerini etkiler.
Eğitim ve sağlık gibi iki temel alanı da ekleyebilir veya yukarıdaki kavramların içinde de alt başlıklar halinde yazabilirsiniz.
Tüm içtenliğimle söylüyorum, insan soyu, uzak bir gelecekte olsa bile, insana, hayvana, çevreye, kısaca canlı cansız varlıklara yönelik her türlü şiddeti sonlandıracak. Bir düşüncem de şu. Evrende, Dünya üstündekiler dahil, kuru kum, kuru yaprak bile, cansız değil, canlı…
İnsan soyu, bir gün gelecek, eğitim ve sağlık hizmetlerini, tüm canlılar yararına, parasız sunacak. Paralı eğitim ve sağlık hizmetlerinin ürettiği haksızlıkları, adaletsizlikleri ve geniş anlamdaki şiddet örneklerini buraya sığdırmak olanaksız. Kaldı ki, siyasetçiler, araştırmacılar, bilim insanları, yazarlar, gazeteciler, hukukçular,… konuşmalara, demeçlere, kitaplara, dizi yazılarına, belgesellere, … sığdıramıyorlar.
Türkiye’deki eğitim ve sağlık hizmetlerinde çekilen sıkıntıları, eşitsizlikleri, yarattığı olumsuz sonuçları, yaşadığımız her alanda görüyoruz. Hatta çoğumuz yaşıyoruz. Etkileri, yaşantımız boyunca bizimle birlikte. Yeteneklerimiz, ilgilerimiz ve hayallerimiz arasında uyumdan çok uyumsuzluk vardır genelde. Uyumsuzluk, aynı veya belki de daha olumsuz ortamlarda yetiştirilmiş aile büyüklerimizin, öğretmenlerimizin ve çevremizin bizlere verebildikleri ile de ilgili. O kadar verebildiler, o kadarını veya birazını alabildik. Topluma da o kadarını yansıtabildik.
Bilim insanları şiddetin öğretildiğini söylüyorlar, yazıyorlar. Çocuklara, başka insanları, başka ülkeleri, başka din ve inançları “düşman” üst başlığı ile anlatırsanız, geleceğe sevgiyi, hoşgörüyü, saygıyı, dostluğu taşıyamazsınız. Yalanı, üstelik korkutarak ve özgüveni yok ederek, eğitim kapsamında, daha küçücük yaşlarda, hatta aylarda gerçekmiş gibi işlerseniz, geleceğe akıl ve vicdan sorunları nedeniyle şiddet üretenleri hazırlarsınız. Şiddet de, daha doğmamış çocukların kanı, daha doğmamış annelerin, babaların gözyaşları demek. Bu anne ve babalar, bugün yarın birimizin, özellikle yalan, iftira, hakaret ve tehdit üretenlerin anne ve babaları olabilir.
Birçok ülkede, gizli örgüt ve girişimlerde, belki de devlet kurumlarında, insana daha küçücük yaşlarda ve aylarda, yalan, düşmanlık, gavürluk, dinsizlik, imansızlık öğretiliyordur. İntihar bombacıları utanç verici bir örnek.
Sağlık ve eğitim, herkes için parasız olduğunda, yeterli eğitimci, öğretmen, doktor, uzman ve hemşire yetiştirildiğinde, insanlar, iletişimi, demokrasiyi, adaleti ve güvenliği sağlamada bugünkü kadar zorlanmayacaktır.
Türkiye, köylerde, okullarda; flamaların ile ülkemizin bayrağının dalgalandığında, öğretmenlerin ve çocukların seslerinin ormanlara ve tarlalara yayıldığında, yukarıda birkaç kelimeye sığdırmaya çalıştığım, tümü de, çağdaş, inançların ve özgürlüklerin güvencesi olan laik ve bilimsel eğitimle “iyi”leştirilmesi gereken insanların ürettiği olumsuzlukları yaşamayacaktır.
Örgütlü ve demokratik hale gelen ülkelerde ve toplumlarda, iletişimin kurulması, uzlaşının sağlanması, herkesin güvende olması, böyle bir ortamın sürdürülmesi daha kolay olacaktır.
Çağdaş ve bilimsel eğitimle güçlendirilmiş, sağlıklı insanlar çoğaldıkça, ekonomik şiddet yaşanmayacaktır. Adalet sağlanacaktır. Ailede, ev içinde, okullarda, işyerlerinde şiddet, kadın cinayetleri, tacizler, tecavüzler, gazetecilere, siyasetçilere, sanatçılara, diğer takım sporcularına saldırılardan söz edilmeyecektir. Çünkü, bunlar artık insanın işleyeceği suçlar olmaktan çıkacaktır. Savcıların, yargıçların, infaz memurlarının, bürokratların işleri azalacaktır. İşleri kalmayabilir mi? Neden olmasın. Yeterki kimse işsiz olmasın, değil mi?
İnsanlar, böyle bir dünyayı gerçekleştirdiklerinde ulusal yasaların ve uluslararası sözleşmelerin tek bir niteliği kalacaktır. Ne olur ne olmaz, güvence.
Uluslararası barış örgütleri? Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğerleri…İnsana, hayvana ve çevreye yönelik şiddete karşı mücadelede daha etkin olmalılar. Üyeleri silahlı olsa da, benim için silahsız barış örgütleri anlamı taşıyan bu uluslararası yapılar varken, savaşlar veya savaş tehlikeleri, insana, hayvana ve çevreye şiddet örnekleri yaşanmamalı.
Ancak, bunları yazmak, hayal etmek çok kolay. Uygulanması? İşte, başta anneler olmak üzere, tüm insanlar, sahalarda veya masalarda farketmez, siyasal görüşlerin ve dinsel inançların doğal zenginlik olduğunu kabullenerek köylerden kentlere kadar, siyasal partilerde ve gönüllü kuruluşlarda (dernek ve diğerleri) de birlikte olurlarsa, uygulanması, çok zor gibi görünsede, her geçen gün hedefe yaklaşılacaktır.
Farklılıklar, Tanrıdan, yaradılıştan gelen zenginlikler olarak algılanacak, yanyana, birlikte veya çok yakın yaşanacak, kimse aç, yoksul, sağlıksız, korku içinde olmayacaktır. Kitaplarımda, yazılarımda dile getirdiğim gibi, herkes yine ağlayarak doğacak, ancak huzur içinde, belki de gülerek ölecektir. Savaşlarda, şiddet girişimlerde, insanların neden olduğu kazalarda kimse ölmeyecek, kan ve gözyaşı akmayacaktır.
Ne mutlu, benim olmayacağım uzak yıllarda, böyle bir “Dünyada” ve “Evrende” yaşayacaklara…
Ne mutlu bana ki, böyle bu umudu taşıyor, yazabiliyor ve paylaşabiliyorum.