UĞUR MUMCU

Toprağa gömdüler zannettiler bedeniniAma gel gör ki,Fikirlerini yok edemediler.Gazetende boş kalsa da köşen,Işığına asla dokunmadılar.Yürüdük binler,...

Toprağa gömdüler zannettiler bedenini

Ama gel gör ki,

Fikirlerini yok edemediler.

Gazetende boş kalsa da köşen,

Işığına asla dokunmadılar.

Yürüdük binler, on binler arkandan

Yer gök Uğur Mumcu olduk.

Seninle yeniden, yeniden doğduk. (A. Yılmaz)

Pazar sabahı eşimle beraber yeni doğan kızımızı alıp Mamak’ta oturan annemlere ziyaret için arabamızla yola çıktık. Hava çok soğuk, her yer tıkır tıkır buz tutmuş. Annem bize telefonda “Gelecekseniz arabayı mahallenin yukarısında bırakın. Her yer buz, sonra buradan eve arabayla dönemezsiniz.” dedi.

Dediğini yapıp arabamızı mahallenin yukarısında bıraktık, düşe kalka annemlere ulaştık. Havada bir tuhaflık var ama ne olduğunu çözemedik. Eve girdiğimizde sıcacık sobanın ısısıyla biraz kendimize geldik. Sobanın üstünde çaydanlıkta fokurdayan çayın kokusu salonun içine sinmiş, insana huzur veren bir hava yaratmıştı. Televizyonda sıkıcı pazar gününü sohbetleri aniden kesildi “Son dakika haberi“ ile birden hepimizin gözü televizyon ekranına kilitlendi.

“Karlı Sokaktaki evinin önünde park halinde bulunan aracına yerleştirilen bombanın patlaması sonucunda araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu hayatını kaybetti.” Anonsu ile evde bulunan herkes tam bir şok yaşadı.

Her sabah Cumhuriyet gazetesinin ön sayfasında köşe yazılarıyla güne başladığım, artık evimizin bir üyesi olarak kabul ettiğimiz Uğur Mumcu’yu maalesef kaybetmiştik.

Gün boyu televizyon kanallarından canlı yayınlarla olayın sebebini öğrenmeye çalıştık. Aylar yıllar geçti ama maalesef 29 yıldır hâlâ bir sonuca varılmadığını öğrendik.

Cenaze törenine yüz binler katıldı. Evinin bulunduğu Karlı Sokaktan Cebeci Asri Mezarlığına kara, tipiye, yağmura aldırmadan sloganlarla yüzbinler kol kola yürüdük.

Hayat durmuş, herkes “UĞUR MUMCULAR ÖLMEZ” sloganlarıyla yeri göğü inletmişti. Nasıl bir sevgi seliydi. O günleri yaşamak ve orada Mumcuyla yürümek hem çok acı hem de büyük bir onurdu hepimiz için.

Uğur Mumcu’yu anlatan ”Selda Bağcan” imzalı ağıt o acı günü en güzel anlatan dizeler olarak belleklerde yerini aldı bu ezgiler bir marşa dönüştü.

Uğurlar Olsun (Uğur

Mumcu’ya Ağıt)

Bir pazar sabahıydı, Ankara kar altında

Zemheri ayazıydı, yaz güneşi koynunda

(Ucuz can pazarıydı kalemim düştü kana, kalemim düştü kana)

Zalımlar pusudaydı bedenim paramparça

(Ucuz can pazarıydı kalemim düştü kana, kalemim düştü kana)

Uğurlar olsun, uğurlar olsun

Hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun

Bir keskin kalem, bir kırık gözlük

Yürekli yiğitlere hatıran olsun

Çevirdim anahtarı apansız bir ölüme

Şarapnel parçaları saplandı ciğerime

(Ucuz can pazarıydı kan doldu gözlerime, kan doldu gözlerime)

İsimsiz korkuları katmadım yüreğime

(Bembeyaz doğruları yaşadım ölümüne)

Uğurlar olsun, uğurlar olsun

Hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun

Bir keskin kalem, bir kırık gözlük

Yürekli yiğitlere hatıran olsun

(Besteciler: Ali Çınar-Selda

Bağcan)