UCUZ EMEK, UCUZ SİYASET

Recep beyin Çin’e özenmesi Türkiye’de emeğin ucuzlaması ile sonuçlanacak ucuz bir siyasettir!

Recep beyin Çin’e özenmesi Türkiye’de emeğin ucuzlaması ile sonuçlanacak ucuz bir siyasettir!

AKP siyaseti iktidarda olduğu yaklaşık yirmi yıl boyunca Cumhuriyet’in inşa ettiği üretici kurumları üç otuz paraya bedava denecek kadar ucuz fiyata yabancılara sattı mı sattı. İnanmaz da örnek isterseniz Türk Telekom dosyası derim, Tank Palet Fabrikası derim, kimse cevap veremez…

Sadece üretici kurumlar mı satıldı? Elbette hayır rant yaratacak bir çok arsa arazi de satıldı, bu arsa arazi rantını arttıracak yatırım ve harcamalar ise kamu kaynakları ile yapıldı. İnanmaz da örnek isterseniz Recep beyin çılgın projesi, İstanbul boğazına paralel kazılacak beton kanal derim…

AKP’nin bu eylemleri aklıma hep çok bilinen bir fıkrayı getirir, Ahmet ile Mehmet uzun süredir görüşmeyen iki arkadaş bir gün yolda karşılaşmışlar, üç beş hoşbeş ettikten sonra Mehmet “yahu Ahmet epeydir görüşmedik ne iş yapıyorsun, neler ile uğraşıyorsun?” Diye sormuş.

Ahmet “ vallahi mobilya işine girdim, bu aralar bu işle uğraşıyorum” yanıtını vermiş.

Mehmet “ Maşallah, maşallah peki, işler nasıl gidiyor?” Diye sorunca.

Ahmet “Şimdilik iyi de evdeki halı mobilya bitince ne yapacağım onu düşünüyorum” diye yanıtlamış.

AKP iktidarının durumu da buna benziyor birçok kıymetli kurum ve arsa araziyi sattılar şimdi sıra EİAŞ, Aselsan, Roketsan ve Havelsan gibi kurumlar ile elde kalan üç beş araziye geldi, yani kazanın dibini kazıyorlar ama daha para lazım.

Satacak ne kaldı diye düşünen bazı cingöz akıldaneler Türk emekçisinin emeğini ucuza satarsak döviz gelir, bu değirmen döner dediler, istikamet Çin oldu.

Siyasi yaşamına Amerikancı ve Neoliberal çizgide başlayan AKP siyasi yaşamının sonunda Çin’ci oldu devlet kapitalizmine rota kırdı.

Çin çok büyük bir ekonomik, askeri ve teknolojik güçtür ama aynı zamanda bürokratik bir diktatörlüktür, Çin’de uygulanan ekonomik sistem ise komünizm değil devlet kapitalizmidir. Çin’de insan hakları ve demokrasinin zerresinden bile eser yoktur. Çin çevreye önem veren bir politika izlemez. Çin’de patent ve marka hakları ayaklar altındadır insanların marka ve tasarımlarını çalmaktan, kopyalamaktan imtina etmez.

Demokrasi ve özgürlük istiyoruz Avrupa Birliğine üye olacağız diye yola çıkıp Çin’e özenen Çin’e benzemeye çalışan bir AKP görüyoruz.

Sanırsınız ki AKP’nin içine Perinçek kaçmış…

AKP’nin küçük Çin olma hayali beyhudedir, büyük bir hayal kırıklığı doğuracaktır, çünkü hem özendikleri Çin’in ne olduğunu anlamamış durumdadırlar ve hem de nasıl Çin olunacağını bilmiyorlar.

Birinci hayal kırıklıkları şu olacaktır; Çin modelini incelemeye başladıklarında en önemli rol modellerinden birinin Mustafa Kemal Atatürk olduğunu göreceklerdir. Mustafa Kemal’in ülkesinde Mustafa Kemal ve onun devrimleri ile kavga eden AKP kadroları için bunun ne kadar büyük birçok ve hayal kırıklığı olacağını varın siz tahmin edin.

Çin’de aynı Türkiye gibi önce çok büyük bir aydınlanma devrimi yaşamış ve arkasından rasyonel akla ve bilimsel yönteme dayalı müthiş bir kültür ve eğitim devrimi yaparak feodal bir tarım toplumunda çağdaş bir sanayi toplumu yaratmaya çalışmıştır.

Türkiye Menderes devri iktidarında başlayan karşı devrim süreci ile Amerika’ya yanaşıp neoliberal politikalar benimserken Çin girdiği yolda devam etmiş, kültür ve eğitim devrimini sürdürerek ileri götürmüş nitelikli işveren ve nitelikli işgücü yetiştirmeyi başarmıştır.

Bu dönemde elbette çok büyük fedakârlıklar da yaşanmıştır, lakin yeterli nitelikli insan gücü oluşup planlı ve bilinçli bir ekonomik kalkınma sürdürülünce bu günkü seviyesine gelmiştir.

Yani sığ bir kahve kültürü çerçevesinde Çin’de ucuz iş gücü var bu yüzden gelişti büyüdü zannetmek son derecede yanlıştır.

Demedi demeyin; bizde Türkiye’de emeği ucuzlatır yabancılara ucuza satarsak döviz kazanır, yırtarız hayali boş iştir…