TÜRKLÜK SORUNU(!)

Kim ne der, kim eleştirir bilmem ve açıkçası da umursamam, dolayısıyla yekten söyleyeyim; bu ülkede hiçbir zaman Kürt sorunu olmadı. “40 yıldır ne yaşıyoruz kardeşim?” derseniz eğer onu da söyleyeyim. Yaşadığımız şey terör sorunudur.

Kürt kökenliler tarafından kurulan, yönetilen ve en azından en başında, 80`lerin ortasında, o bölgelerde eylem yapmaya başlayan, nicedir de birileri tarafından büyütülen bir TERÖR sorunumuz var.

NOT: Kulağının dibinden mermi geçmemiş adamlar bu sorunu tartıştıkça da bir adım yol alamayız, ki alamıyoruz.

Ben demiyorum ki Kürt kökenli vatandaşlar fıstık gibi bir hayat yaşıyordu ama Allah aşkına elinizi vicdanınıza koyun kim bu ülkede 80`lerin ortasında şahane bir hayat yaşıyordu? Türk`ler, Çerkes`ler, solcular, sağcılar, muhafazakârlar, sekülerler falan dert üstü murat üstü müydü?

Daha önce de yazdım yine yazayım, pkk denen bebek katilleri, önce eoka`nın, sonra asala`nın devamı olarak türedi ve gerekli önlemler alınmadığı için büyüyüp bu günlere geldi.

Kürt sorunu varsa eğer, Diyarbakır`la arasında 1418 km olan İzmir`de bu kadar Kürt kökenli vatandaş nasıl güvenle yaşıyor? Başkent Ankara`da bürokrasinin ve siyasetin her alanında neden bu kadar çok Kürt kökenli vatandaşımız var? İstanbul ticaretinin (hem meşru hem de gayr-ı meşru) büyük çoğunluğu ellerinde değil mi? Midyecilikten inşaatçılığa kadar her türlü ticarette Kürt kökenli vatandaşlarımız hâkim değil mi?

Ben demiyorum ki o zamanki adıyla DEP`li milletvekillerinin meclisten yaka paça götürülmesi hem hukuki hem de doğruydu, ben demiyorum ki Nevruz`da kendi halinde sadece halay çeken vatandaşların bir nefret objesi olarak algılatılması doğruydu (bu arada Nevruz öz be öz bir Türk bayramıdır, isteyen sosyal medya hesaplarımda açıkladığım videolarıma bakabilir) ben demiyorum ki, Kürt kökenli vatandaşlarımıza “keko, hırbo…vs” muamelesi yapılması doğruydu.

Yine elinizi vicdanınıza koyun, bu ülkede 100 – 200 öğrenci bir araya gelince polis onları toplamıyor mu? Kürt kökenli olmadığını bildiğimiz milletvekilleri meclisin ortasında dayak yemiyor mu? Roman vatandaşlarımıza çeşitli lakaplar takılmıyor mu? Sokakta hangi Türk kökenlinin yüzü gülüyor, ekonominin psikolojik etkilerinden hangi vatandaş etkilenmiyor? Narkotik maddeler, küçük yaşta evlendirilen kızlar, toplumda ayyuka çıkan ahlaksızlık kimin sorunu değil? Şehitlere, gazilere girmiyorum bile…

Demem o ki, bu ülkede hiçbir zaman etnik kimlikten kaynaklı bir sorun olmadı. Var olan sorunların kaynağında bazı etnik kimliklerin çoğunluğu olabilir ama bunu bir ırkla ilişkilendirmek ayıptır. Ayrıca kimin kimden daha zengin olduğu, aşiret düğünlerinde takılan takılara bakılarak anlaşılabilir.

Gelelim başlıktaki ibareye; Türkiye Cumhuriyeti Devletinde alenen bir Türk sorunu(!) yaratılmaya çalışıyor. Bayrağına, toprağına, suyuna, değerlerine, demografisine, havasına bağlı insanlar, alenen ikinci sınıf vatandaş gibi görülmeye başladı. Beğenirsiniz beğenmezsiniz ama ülkenin “kendince” selameti açısından görüş bildiren isimler hem tutuklanıyor hem eziliyor. “Türkiyeli” diye saçma bir kavram pompalanıyor. Görüşlerini eleştirmek elbette demokratik haktır, bir suç işlemişlerse Yüce Türk yargısı gereğini de yapacaktır ona şüphe yok ancak “Türk” kavramını öne çıkartan ve bunu göğsünü gere gere yapan insanların gördüğü muamele ne haktır ne de revadır… Bu paragraf sayfalarca uzar ama siz benim ne demek istediğimi anladınız.

Yazıyı affınıza sığınarak, akademik bir ukalalıkla bitireyim. Ben bir etnoloğum dolayısıyla etnik kökenler konusunda eğitim aldım ve bir etnolog olarak söylüyorum ki, bazı ufak kabileler haricinde saf bir ırk dünyada kalmamıştır. Sizin de benim de DNA analizimizde belki de nefret ettiğimiz etnik kökenlerden büyük izler vardır, dolayısıyla söylediklerim kuru bir kafatasçı zihniyetin ürünü değildir. İsyanım anayasal bir isyandır, kendini Türk hissedenlerin isyanıdır.

Ne Mutlu Türküm Diyene…