TÜRK TELEKOM SORUNU

İşin açığı bu Türk Telekom sorunu tamamı ile AKP iktidarının özelleştirme adı altında yaratmış olduğu talan, peşkeş ve yıkım düzeninin ortaya çıkardığı bir sorundur.

İşin açığı bu Türk Telekom sorunu tamamı ile AKP iktidarının özelleştirme adı altında yaratmış olduğu talan, peşkeş ve yıkım düzeninin ortaya çıkardığı bir sorundur.

Bu sorunu yaratan olayları beceriksizlik, basiretsizlik falan diye de tanımlayamayız, bir işi ilkokul çocuğuna versen yapılmayacak hataları koca koca adamlar yapıyorsa bu işin altında kast ve taammüt aramak gerekir.

Çoğunuz süreci biliyordur ama ben gene de kısaca tekrar hatırlatayım Türk Telekom özelleştirmesi 2005 yılında gerçekleştirilmiş ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük ve en önemli özelleştirmelerinden biri olmuştu.

Türk Telekom’un özelleştirilmesi kapsamında şirketin yüzde 55 hissesi, 2005 yılında 6,5 milyar dolar karşılığında 21 yıllığına Lübnanlı Hariri ailesine ait olan Saudi Oger’e bağlı Oger Telecom’un bu amaçla kurduğu Ojer Telekomünikasyon AŞ olan OTAŞ’a geçmişti. Bu aslında bir varlık satışı değil bir imtiyaz devriydi, sözleşme sonunda, yani 2026’da OGER, şebeke ve teçhizatı kullanılabilir halde ve şirketi de borçsuz bir şekildedevlete iade edecekti.

OGER hesapça yurt dışından kaynak getirecekti, lakin işler pek öyle yürümedi yaklaşık 7 milyar dolarlık kâr yurt dışına gitti ama krediler ödenmedi, borç vatandaşın sırtına kaldı.

OTAŞ, 2013 yılında, Türk bankaları ağırlıklı bir konsorsiyumdan 4,75 milyar dolar tutarında kredi almıştı.

OTAŞ 2016 yılının Eylül ayında bu kredi kapsamında yapması gereken 290 milyon dolar tutarındaki ödemeyi yapamadı ve daha sonraki iki ödemesini de yerine getiremedi.

Krediler ödenemeyince OTAŞ’ın hisseleri 2018’de özel amaçlı ortak girişim şirketine devredildi. Oysa özelleştirme ihalesinde hisselerin bankaya teminat olarak verilmesine yönelik herhangi bir hüküm yoktu, bu iş nasıl kotarıldı bir sır.

Kamu adına denetleme görevi olan kişi ve SPK gibi kurumlar bu dönem zarfında ne yaptı, bu konuda sorumlulukları nedir hiç konuşulmuyor.

Levent Yapılandırma Yönetimi AŞ olarak adlandırılan bu şirket, OTAŞ’a kredi veren bankalar olarak Türkiye İş Bankası, Garanti Bankası ve Akbank tarafından kurulmuştu. Bu şirkete Akbank tarafından yüzde 35,5, Garanti Bankası tarafından yüzde 22 ve İş Bankası tarafından yüzde 11 oranlarında iştirak etmişti.

Aslında işin buraya kadar olan kısmı çok yazıldı çizildi konuşuldu, işin açığı ortada çok garip ve kamu zararı yaratan işler ve kararlar olduğu halde bu işlere imza atan hiç kimse için dava bile açılmadı.

Normal şartlar altında bu şirketin hisselerinin kamuya 2026’da bedelsiz olarak devredilmesi gerekmekteydi.

Tam bu noktada daha da anormal bir olay ortaya çıktı!!!

Türkiye Varlık Fonu ile LYY Telekomünikasyon AŞ arasında, Türk Telekomünikasyon AŞ’nin toplam sermayesinin yüzde 55’ini temsil eden paylarını satın almak için Pay Satın Alım Sözleşmesi imzalandı. Türk Telekom tarafından Kamuoyu Aydınlatma Platformu’na yapılan açıklamada bu hisselerin karşılığı olarak Türkiye Varlık Fonu tarafından LYY’ye 1 milyar 650 milyon dolar ödeneceği belirtildi. Düzenleyici kurumların onayına bağlı olan anlaşma kapsamında LYY’ye 2021 temettü tutarı da ödenecek.

Şimdi bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü diye sormak gerekmez mi? Bu darlıkta Varlık fonu 4 yıl sonra bedelsiz olarak kamuya geçecek hisseler için neden 1 milyar 650 milyon dolar ödüyor?

Kimi bankalara destek olsun diye diyor ama öyle olsa bile Varlık Fonu bankalara destek olmak için kurulmuş bir kamu kurumu değil ki?

Bakın peşin peşin söyleyeyim hiç öyle derin derin düşünmeye, ne oluyor diye merak etmeye falan gerek. Bu özelleştirmenin ya da daha doğru adı ile talanın tadı AKP’lilerin damağında kaldı. Seçim geliyor 2026’da iktidarda olmayacaklarını biliyorlar fırsat elden kaçmadan bir tur daha özelleştirme ya da talan yapalım derdindeler, yani kaymaklı ekmek kadayıfını götürme peşindeler.