Doğada hiçbir hayvan kendi kilosundan fazla değildir. Yani hayvanların hepsi ideal kilosundadır. Fakat dediğimiz gibi doğada…
Obez kedi, köpek, kuş gibi durumları sadece insanların beslediği hayvanlarda görebiliriz. Gün batımını izlerken karnı tok ama yine de atıştıran bir kaplana rastlamak mümkün değildir. Kısacası insan dışında ihtiyaçlarından fazlasına yüz süren görmek mümkün değil.
İncil’de Yedi Ölümcül Günah içerisinde de olan oburluk ve açgözlülük insanlık tarihinin her dönem en büyük dertlerinden biri olmuş. Bakıyorum da şu an sanırım geçmişe oranla milyarlarca kez katlandı bu duygularımız. Aslında insan olarak sadece bir eve ihtiyacımız var. Çevresi ve üstü kapalı sağlam bir kutu aslında. Daha fazlası insanın ihtiyacı değil. Bir yerden bir yere götürmesi için günümüz ihtiyacı araçlar mesela. İkincisi ne için hayatımızda?
Aslında burada daha temel bir sıkıntı söz konusu. Bu ihtiyaçlar hiyerarşisini insanlar mı belirliyor? Ya da biz içgüdüsel olarak mı arabaya aşığız? Aslında hayır. Düzen bizi sürekli tüketmeye doğru itiyor. İş yükünün arasında yorulmuş insanlara verilen mesai dışı para harcama saatlerinde kendimizi paralıyoruz. Daha çok istiyoruz. Daha fazla kıyafet. hep en fazla kıyafet. Sonra bir sosyal medyada diş fırçalarken suyu kapatmamız ve dünyayı kurtarmamız gerektiğini söylüyoruz. Bir kot pantolonun tonlarca suyla üretildiğini bilmeden; aslında insanların kullandığı ihtiyaç sularının bunların yanında koca deryada bir damla olduğundan bir haber!
Tüketiyoruz. Hem kaynakları hem de ruh sağlıklarımızı. Sudan bir akrobasi hareketi için çıkmış ve toprağa çakılmış bir balık misali. Çırpınıyoruz. Ama yönümüz suya değil. Yönümüz yine toprağa.