Her fırsatta aynı şeyden, kapitalizmden söz ediyor bazı sanat eserleri. Ölülerin dirilerden çaldığı şarkılar, filmler izleyip bu tarzda şeyleri okuyoruz. Bunlar belli bir zümrenin aslında normal hayatında rahatsız olmasa da takip ettikleri arasına aldıklarından.
Gün içerisinde kapitalist olsak dahi geceleri yataklarımıza kesinlikle bu şekilde girmiyoruz. Durum buraya geldiğinde hepimizin alışkanlıkları aynı yere bağlı fakat düşünceleri ise daha özgür mekanizmaları hayal eder durumda.
Bunları hayatımızdan çıkarmamız artık pek mümkün değil. Sosyal medya, kafeler, pahalı giyim markaları artık hayatlarımızın ortasına oturmuş durumda. Bunlardan vazgeçmek artık pek mümkün değil ne yazık ki. Artık bazı şeyler tam olarak ihtiyaçlar hiyerarşisine oturmuş durumda. Hala acısı süren ve neredeyse ömür boyu azalmayacak olan deprem felaketinde ne kadar anlamış olsak da bu dünyevi alışkanlıkları ve dönemsel tutkuları bırakmak pek mümkün değil. Köye yerleşip organik domates yetiştirmek bile artık bu segment dışında kalıyor. Alışkanlık ve rahatlıklar artık her yanımızı sarmış durumda. Film izlerken, müzik dinlerken hatta uyurken dahi en ergonomik olanı tercih ediyoruz. Böyle bir çerçevede artık karşıtı bir sabah uyandığımızda her teknolojinin kendini sıfırlaması haricinde imkânsız hale geldi. Artık dönem alışkanlıkları sadece törpüleyebileceğimiz bir dönem…