Terör Finansmanı ve Kara Para Aklama

Birleşmiş Milletlerde pek çok ülkenin devlet başkanı ülkelerini ilgilendiren, bölgelerini hatta tüm dünyayı tehdit eden unsurları dile getirdiler. Uluslararası haber ajansları belki de haklı olarak Ukrayna’nin istilası ve Rusyanın başlattığı savaşın nasıl sona erdirilebilecegi üzerine odaklandı.

Uluslararası ilişkilerde kuşkusuz toprak bütünlüğü olmazsa olmaz prensiplerden bir tanesidir. Keşke dünyadaki tek sorun bu olsa. Daha neleri var. Pek bahsedilmeyenlerin arasında kara para aklamayı önleme kontrolleri ve şeffaflık yoluyla güvenli ve şeffaf yatırımlar da var.

Günümüzün küresel finans piyasası, salt likidite ve sermaye hareketinden çok daha fazlasını gerektirmekte; istikrar, yatırım güvenliği ve öngörülebilir bir iş ortamı şart. Piyasa istikrarsızlığının veya oynaklığının varlık değerini yok edebileceği veya sermaye akışlarını bir gecede aksatabileceği bir dönemde, yatırımcıların net oyun kuralları, şeffaf bir düzenleyici çerçeve ve finansal sistemi korumak için etkili mekanizmalar sağlayan ülkelerde faaliyet göstermeleri hayati önem taşımakta. Müşterileri adına milyarlarca dolar yöneten kurumsal ve uluslararası fonlar, güvenin erozyona uğraması, öngörülemeyen siyasi kararlar veya yasal yaptırımlar riskinin asgaride tutulduğu yargı bölgelerini tercih etmektedir.

Bu bağlamdaki temel zorluklardan biri kara para aklama ve terörizmin finansmanı olmaya devam etmekte. Bu olgular yalnızca finansal sistemin bütünlüğünü baltalamakla kalmıyor, aynı zamanda ülkenin ve pazarında faaliyet gösteren yatırımcıların itibarını da doğrudan tehlikeye atıyor. Güçlü ve tutarlı bir şekilde uygulanan kara para aklama/terörizmin finansmanıyla mücadele çerçevesine sahip olmayan ülkeler, "yüksek riskli yerler" olarak belirlenme riskiyle karşı karşıya kalıyor. Bu durum, ciddi yatırımcıları otomatik olarak caydırıyor ve uluslararası kısıtlamaları tetikleyebiliyor. Bu nedenle, Avrupa Birliği ve küresel finans kuruluşları, yüksek riskli yargı bölgeleri listelerini düzenli olarak güncellemekte.

Ne yazık ki, AB içinde bile, kara para aklamayla mücadele kontrollerinin ve kripto para piyasası denetiminin yetersiz kaldığı İtalya, Malta ve Bulgaristan gibi bazı ülkeler bu alanda büyük zorluklarla karşı karşıya kalmaya devam ediyor. Uluslararası standartların daha yavaş uygulanması ve daha zayıf kurumsal koordinasyonla mücadele eden Kuveyt ve Suudi Arabistan gibi bazı Körfez ülkelerinde de benzer bir durum görebiliriz.

İtalya, Malta ve Bulgaristan, AB üyeleri olmalarına rağmen finansal istikrar hedefleri ile kara para aklama kontrolü ve kripto para piyasası düzenlemelerinin getirdiği pratik zorluklar arasında denge kurmaya çalışırken, Birleşik Arap Emirlikleri ve Karadağ tam zıt bir yol izlemiş ve saygın yatırımları çekmek için ekonomik ve düzenleyici çerçevelerini proaktif bir şekilde şekillendirebilmişler. Kuveyt ve Suudi Arabistan gibi Avrupa ve Körfez ülkeleri bazen uluslararası standartları uygulamada geride kalsa veya bürokratik engellerle boğuşsa da, bu iki ülke modern ve güvenilir bir iş ortamının örnekleri olarak öne çıkmakta.