TER ve LİRİKLER : BİR UYGUR ORHAN ŞİİRİ

Bugünlerde şiir kitaplarını daha çok okumaya başladım. Bunlardan biri de yeni çıkan Uygur Orhan’ın “Ter ve Lirikler” kitabı. Orhan bu şiirlerinde yaşamın içinden çıkarıp yoğurduğu emeği ve emekçi çocukları bizimle paylaşıyor.

 Devrim Yardımcı, Uygur Orhan’ı tanımlarken, “Sanatı, insanları düşünmeye sevk eden, görünmeyeni görünür kılan toplumun kendi gerçekliği ile yüzleşmesini sağlayan bir araç olarak tanımlar. Sanatın sanat için değil, toplum için, toplumun sorunlarına değinerek, egemen olan sermayeye hizmet eden iktidarın karşısında ezilenden, işçi sınıfından yana taraf alarak gösterir. Hayatı bir emek, bir direniş, bir isyan olarak tanımlayan sanatçımız, bireyin toplumsallaşmasının, sınıfsal bir bilincin ve eylemin bileşiminden geçtiğini, bu perspektifin eserlerinin oluşmasında biçimlenmesinde, önemli bir temel oluşturduğunu belirtir.” diyerek, Orhan’ı böyle güzel bir anlatımla tanıtıyor.

Abdullah Nefes, bir yazısında, “Şiir dünyanın nabzıdır hiç durmadan atan ve şair de bu nabzın damarı olabilir.” diyerek şairi tanımlıyor. Uygur, bu tanımlara uyan ve şiirin damarı olarak sürekli üreten bir şair.

Uygur Orhan, 1963 yılında Harput’ta doğdu. Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdikten sonra çeşitli okullarda edebiyat öğretmenliği yaptı. Edebiyat öğretmenliği yaptığı günlerde ona yakın tiyatro oyunu yönetti. Aynı zamanda yaratıcı yazarlık atölyeleri de yönetti. Şair, ressam, heykeltraş ve karikatürist olan Orhan, şiirleriyle çeşitli ödüller aldı. “Roboski Ölüleri” adlı şiir dosyasıyla Adnan Yücel şiir yarışmasında birincilik ödülüne layık görüldü. “Dudak Okuma Notları” Kemal Özer şiir yarışmasında jüri özel ödülü, “Kuşluk Vakti Ekmekleri” dosyasıyla Sennur Sezer Emek ve Direniş jüri özel ödülünü aldı. Resim ve heykel çalışmalarını halen Teşup Sahaf Kültür Sanat Atölyesi’nde sürdürmekte olup aynı zamanda sokakta portre ressamlığı yapmaktadır.

“Nourtami’ye” şiiriyle başlayan “Ter ve Lirikler” kitabında 10 tane şiir var. Bunlar sırasıyla, “Nourtami’ye”, “Ter ve Lirikler”, “Yüzelli Yıllık Bir Büyüye Dans Adımları”, “Küpür Şiirler”, “Bir Rüyaya Çeşitlemeler”, “Akıl Lekeleri”, “Yaylı Hayaller Konçertosu”, “Bir Kuşun Eskiz Defteri”, “Yağmur Yoldaşları” ve “Mesut Akatay’a”

Mesut Akatay, kitabın arka kapağına alınan yazısında; “ Dünya yerelleştikçe Uygur Orhan genişliyor. Dünyanın bütün proleterlerini yüreğine sığdırıyor. O uslanmaz bir çocuk işçidir bütün kitaplarında. Yeni şiir kitabında, insanlığın ortak acılarına ve sevinçlerine derin bir duyarlılıkla yaklaşarak okuru düşünsel bir yolculuğa davet ediyor. Kitap katledilen maden işçisi Vezir Mohammad Nourtami’nin ağıdıyla başlıyor ve bütün dünya emekçilerinin sesini de sesine katarak lirik bir ağıt, öfke ve söylem ile kendi deltasını arıyor. Şair, kelimeleriyle sınırları aşarken, evrensel temaları yerel motiflerle harmanlayarak özgün bir dil yaratıyor.” diyor.

Orhan, zaman zaman atasözlerine,  güzel sözlere ve halk türkülerine şiirlerinde yer veriyor. “bir of çeksem karşıcı maviler yırtılır asma katında göğün” (s.81) “o güzel çocukları vurdular ve kanlı atlara binip gittiler/kemal usta yaşar bağışla beni/yok yok gitmediler içimizdeler/katillerin üzengisine yapışmış bir de türküyü boğuyorlar” (s.62)

 “Küpür Şiirler”e tekstil asansöründe ölen Ahmet’le başlıyor Orhan. “ölümle çevrili makineler ve on iki yaşında haskiro Ahmet/tekstil asansörü canavarında sıkışmış…iki bin yirmi üç’ün eylülünden, eylülüne iki bin yirmi dördün…tam altmışaltı çocuk değil, değil/soyut asalsayılardadeğil!/duydunuz mu?/metaltarımsanayihizmet inşaat”

Doğaya da duyarsız kalmıyor Orhan, “Küpür 5” şiirinde. “…günde yakılan dört yüz altmış hektar can çınar/akciğer kan arıyor biricik dallarına ülkenin” (s.42)

Bundan sonraki şiirleri tadımlık olarak paylaşacağım. Orhan’ın bu kitabını okurken zaman zaman hüzünleneceksiniz, çünkü işçi çocukların dünyasına gireceksiniz. Böylesine güzel şiirleri bizimle paylaştığı için Uygur’a teşekkürler.

 “Bir gülüş üfle/tozu gitsin yalnızlığımın/başım gözüm üstüne kalbin/kim bir rüyayı kovalamaz öpüştükten sonra/şiir bitince sokağa çıkalım mı” (s.50)

“…vişne dersem çık ayva dersem çıkma kınalı kör çocuk/sokakta gül ve ekmek cumhuriyeti kutlamaları var desem/ her zaman çık sokağa/sorulacak sorular var da/yanına şiir almayı unutma şu grevde” (s.60)