“ Her istediğini” vermişlerdi. Devletin tüm kurumları başta ordu olmak üzere, emniyet, jandarma, üniversiteler, dernekler say saya bildiğiniz kadar, Türkiye Cumhuriyeti devletini ele geçirmişlerdi.
Basını da ellerine geçirmişlerdi. Bugün, Meydan, Özgür Düşünce, Taraf, Yarına Bakış, Zaman’ın da olduğu 45 gazete, aralarında Bugün, Can Erzincan, Samanyolu’nun da olduğu 16 Televizyon kanalı; Nokta, Sızıntı, Aksiyon’un da olduğu 15 dergi, Cihan Haber Ajansı’nın da olduğu 3 ajans; 23 radyo ve 29 yayınevine sahiplerdi.
Kendilerine “tarikat” diyenleri uydurma suçlarla suçluyorlardı. Kendilerine “cemaat” adını takmışlardı.
İktidar erkini AKP’den alıp iktidar olmak istiyorlardı.
Aynen İran’da olduğu gibi bir darbeyle iktidara gelen Humeyni gibi yapacaklardı.
ABD destekli, AKP’ye askeri darbeyi yaptıktan sonra Türkiye’ye gelecek olan Fettullah Gülen, davul ve zurnalarla karşılanacaktı. Gülen tarikatı askeri darbenin düğmesine bastığında tarih 15 Temmuz 2016’yı gösteriyordu.
Ama Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin temelleri o denli sağlam atılmıştı ki halk 251 şehit verdi. Ama Fetö darbesine izin vermedi. Ne oldu?
15-28 Temmuz 2016 tarihleri arasında Türkiye sınırları içinde Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edildi. Kanun Hükmünde Kararname (KHK) cemaate aidiyeti, iltisaki ve irtibatı olduğu iddiası ile 16 televizyon, 3 haber ajansı, 23 radyo, 45 gazete, 15 dergi ve 29 yayınevi kapatıldı. Kapatılanlar arasında daha önce kayyımın yönettiği Kanaltürk, Bugün TV, Zaman Gazetesi, Cihan Haber Ajansı, Samanyolu ve Samanyolu Haber gibi kurumların olması dikkat çekti.
KHK kapsamında cumhuriyet savcıları, “yakalama, askeri alanlarda arama ve el koyma, dinleme, şüpheliyi avukatla görüştürmeme, avukatlara dosya sınırı koyma, avukatlık bürolarında arama” gibi çok geniş yetkilere sahip olacaktı.
RTE’nin Başbakanlığı döneminde ikinci Bakanlar Kurulu toplantısının ardından 2. Kanun Hükmünde Kararname 0 gece Resmi Gazete’de yayımlandı.
Kapatılan gazete ve dergiler, yayınevi ve dağıtım kanalları ile özel radyo ve televizyonların taşınırları ve mal varlıkları, alacakları, Hazineye bedelsiz olarak devredildi. Kararnamede yer almayan gazete, radyo, televizyon, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları da komisyonun teklifi ve bakanın onayı ile kapatılabilecekti.
Ayrıca TCK’ da tanımlanan “Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar, Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar”, “Millî Savunmaya Karşı Suçlar” ve “Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk” suçları ile ilgili olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı tarafından yakalama emri düzenlenebilecekti.
Suç tanımı da genişletilmişti. OHAL kapsamında yapılacak soruşturma ve kovuşturma işlemlerinde ilk KHK’da olduğu gibi ikinci KHK’da da suç tanımı geniş tutuldu. Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak, düşmanla işbirliği yapmak, devlete karşı savaşa tahrik, düşman devlete maddi ve mali yardım, Cumhurbaşkanına suikast ve fiili saldırı, devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme, açıklama, siyasal ve askeri casusluk, gizli kalması gereken bilgileri açıklama, uluslararası casusluk, yasaklanan bilgilerin casusluk maksadıyla temini, açıklanması gibi suçlar OHAL KHK’sı kapsamında sıralandı.
20 bin civarında Fetö’cü ceza evlerine dolduruldu. Peki, Türkiye Fetöcülerden temizlendi mi? Hayır. Temizlenmedi. Nedeni gayet açıktır. CHP gibi muhalefet partileri “Fetöcülerin siyasi ayağı araştırılsın!” önergeleri AKP ve MHP’nin oyları ile Mecliste reddedildi.
Şeri devlet düzenini savunan AKP ve MHP’de kimi Fetöcüler siyaset yapmaya devam ediyor. Fetö’nün kökü duruyor. Yaprakları temizlendi. Değil mi?