Temassız aşk filmi!

Galiba içinden geçmekte olduğumuz Pandemi koşulları yeni bir sinema türü oluşturdu. Temassız ödeme oluyor da, temassız aşk filmi neden olmasın? Sorusunun yanıtını sadece sanat filmleri gösteren sinemalarda “Paris’te Bahar/Spring Blossom” diye bir filmde buldum. Aslında pek Paris’te değil..

Büyük ölçüde bizim Ertekin’in Paris yıllarında oturduğu evin hemen altındaki Cafe de Theatre’da geçiyor. Ertekin Türkiye’ye geldiğinde Ortaköy’de ayni isimde mekân açmıştı.. Işıklar içinde yatsın.16 yaşında kızı oynayan 21 yaşındaki Suzanne Lindon hem senaryoyu yazmış hem filmi yönetmiş.. Ebeveynleri: Sandrine Kiberlain ve Vincent Lindon, Fransız sinemasının şu anki büyük yıldızları.. Z kuşağının yeni nesil aşkının filmi…Ritmik senkronize pandomim dans karışımı figürasyonla cinsellik soyutlanmış.. Hülya Avşar’ın Sinan Çetin yapımı Berlin in Berlin filmindeki dillere destan haldır haldır mastürbasyon sahnesini yeni nesil 21 yaşındaki oyuncu/yönetmen Suzanne’in 30 sene sonra nasıl rafine bir sekansla düşünsel tatmine dönüştürdüğüne tanık oluyoruz..

Minimalist, yani “Az çoktur” türü oyunculuk hâkim karakteri filmin.. Woody Allen filmlerinde de örneğin pek fazla temas yoktur ancak orada Allen bütün aşkı diyaloglarında anlatır. Bu film de o’da yok neredeyse kimse konuşmuyor. Bu sütunlarda yazdığım (https://sonsoz.com.tr/tabular-yikilarak-duz-anlatilan-ters-yasamlar/) “Süpernova” filmi de romantik “bir yol hikayesi” ile “zor bir karar anı” anlatılıyordu…Sam ve Tusker, 20 yıldır birlikte olan bir çiftir. Ailelerini ve arkadaşlarını ziyaret etmeye karar veren çift, bu yüzden eski karavanlarıyla İngiltere turuna çıkar.

Çift, Tusker’a iki yıl önce erken demans teşhisi konulduğunda, sahip oldukları en değerli şeyin birlikte geçirdikleri zaman olduğunu fark ederler. Ancak çıktıkları bu yolculukta ortaya çıkan sırlar, onların aşklarının büyük bir teste tutulmasına neden olur. Sam ve Tusker, birbirlerine olan sevgilerini sorgulamak zorunda kalır. Kendisine erken başlangıçlı demans teşhisi konulan ve o nedenle de yazma becerisini yitirmeye başlayan Tusker ile uzunca bir süredir sahneye çıkmadığı için elleri paslanmış olan Sam’ın kendine özgü yolculukları anlatılan, düz dünyanızın dev aktörleri Colin Firth ve Stanley Tutci’nin mükemmel oynadıkları ilginç filmde,

belli belirsiz bir iki öpücük dışında cinsellik ve seks içeren bir sahne yoktu…

Paris’te Son Tango’daki genç kız, olgun adam arasında yaşanan gerilimli, vulgar, tereyağlı, sert seks sahnelerinin esamisi yok bu yeni gerçekçi, “yepyeni dalga” a la française bir aşk filminde.. Bana sorarsanız, görülmeye değer!