TALEBİ BASKILAMAK ENFLASYON SORUNUNU ÇÖZER Mİ?

Enflasyon ile mücadele dendi mi politikacıların ilk aklına ilk olarak talebi baskılamak ve bu şekilde arz talep dengesini etkileyerek fiyatların yükselmesini engellemek ve mümkünse gerilemesini sağlamak gelir.

Oysa akla uygun ve makul gelen bu çözüm yolu hem sağlıklı değildir ve hem de çoğunlukla beklenilen sonucu vermez.

Bu yola sapmanın temel nedeni ise enflasyonun doğasını anlamamak ve çoğu zaman arz talep dengeleri sonucu oluşan doğal fiyatlama davranışları ile karıştırıyor olmaktır.

Önce enflasyonun doğasını doğru anlamak için Nobel Ödüllü ünlü iktisatçı Milton Friedman’a bir kulak verelim, Friedman enflasyon hakkındaki görüşünü  “Enflasyon her zaman ve her yerde parasal bir olgudur” sözüyle ifade ederler.

Arz – talep kanunundan hareketle fiyat oluşumlarına dayalı olarak: talep artar arz eksik kalırsa mal ve hizmetlerin fiyatı artar, talep düşer ise mal ve hizmetlerin fiyatlarının düşeceği varsayılır.

Bu varsayımdan hareketle enflasyonla mücadele kapsamında politika yapıcılar çoğunlukla talebi baskılayıcı politikalar uygulamayı pek severler. Akılları sıra talep baskılanıp azalınca üreticiler fiyatları geri çeker ve buda ülkedeki fiyatlar genel seviyesini kontrol etmeye yardımcı olur diye varsayarlar…

Lakin kazın ayağı pek de öyle değildir bir kere üreticilerin talep düşüşüne vereceği cevap her zaman fiyat düşürme yönünde olmayabilir üreticilerin stratejileri fiyatları düşürmek yerine üretimi azaltarak karlılığı korumaya yönelik olabilir.

Çünkü tekelci girişimlerin engellendiği serbest rekabet ortamında fahiş kar ile bir mal ya da hizmeti satmak hemen hemen daima mümkün değildir. Kar edemeyen bir üreticinin talep düşünce fiyat düşürmesi ve zararına ticaret yapması ise rasyonel akla aykırı bir beklentidir ve çoğu zamanda bu beklenti gerçekleşmez.

Talep düştüğü anda üreticilerin stratejisi çoğu zaman üretimi azaltarak mevcut fiyatı korumak ve bu da olmazsa üretimi durdurmak yönünde olacaktır. Birçok üretici üretimi durdurduğu zaman oluşacak arz eksikliği ise fiyatların düşmesini engelleyecek ve hatta yükselmesine yol açacaktır. Dahası geniş kitleler ihtiyaçlarını karşılayamayacak ve yoksunluk hissine kapılacaklardır.

Ayrıca yüksek talep her zaman arz yönlü olumlu etki yaratır talep yüksek, piyasa sağlamsa öncelikle firmalar tam kapasite ile 7/24 çalışmaya başlar. Yüksek üretim birim başına düşen dolaylı maliyetleri aşağıya çektiği gibi yüksek kapasite ile üretim birçok doğrudan maliyeti de daha kolay kontrol etmeye neden olacak ve en nihayetinde enflasyonun kontrol altına alınmasına yardımcı olacaktır.

Sanırım ne dediğimi bir örnekle anlatmam anlaşılmam için daha doğru olacak:

Bir atölye düşünün aylık kirası 150 bin lira olsun. Bu atölyede doğrudan imalata katılmayan Müdürlük, muhasebecilik, sekreterlik ve benzeri görevlerde çalışanlara da her ay 300 bin lira maaş ödeniyor olsun reklam vs. ıvır zıvır toplam dolaylı maliyet deki 500 bin lira.

Şimdi bu fabrika her ay 10 bin birim mal üretirse:

500.000 / 10.000 = 50 TL birim başına maliyet düşer.

Şimdi yeterli talep olduğunu ve bu fabrikanın 10 bin birim değil de 50 bin birim üretim yapıp satabildiğini düşünün bu sefer:

500.000 / 50.000 = 10 TL birim başına oluşur değil mi?

Maliyet kaleminde oluşacak bu düşüşün rekabet ortamında fiyat gerilemesine yol açacağını ama firmanın bir kar kaybına da uğramayacağı finansal istikrarını koruyabileceğini düşünmememiz için bir sebep var mı?

Birde hesabı tersten yapalım ve talep daralması yüzünden firma ancak 5 bin birim mal üretip satabiliyor olsun:

500.000 / 5.000 = 100 TL birim başına oluşur değil mi?

Peki, sizce firma bu maliyet artışını fiyata yansıtmaz mı? Rekabet koşullarında fiyata yansıtamıyorsa üretimi durdurmaz mı? Böyle bir durumda ortaya çıkacak arz eksikliği fiyatları yukarı itmez mi?

Bu basit dört işlem hesaptan da görüleceği gibi ekonomide talebi baskılamak fiyatlar genel seviyesine her zaman olumlu yansıyacak diye bir şey yok tam tersi bir etkide yapabilir…