Sayın Bayraktar’ı benimde paylaştığım bu son derecede doğru tespitlerinden dolayı tebrik ediyorum.
Bu yazımda bu takoz ve iklim meselesini biraz genişleteceğim, umarım bu yazı Selçuk beye ulaşır ve belki de bir çay, kahve sohbeti yapar ve bu konular üzerinde daha detaylı fikir alış verişinde bulunuruz.
Çok ama çok uzun yılar önce toplumlar arasındaki gelişmişlik, zenginlik ve güç farklarının neden ve nasıl ortaya çıktığını, siyasi, askeri ve ekonomik dengeleri nelerin etkileyerek, değiştirdiğini araştırmaya başladım.
Bu noktada toplumsal iklimi etkileyen ve gelişmenin önüne takozlar koyan birçok unsur olduğunu fark ettim, gelişmeyi başaran toplumların hepsi bu takozları ayıklamayı başaran toplumlar olmuştu.
İşin ilginci bu takozlardan birçoğu kültürel tabanlıydı, hani bizde “başımıza yeni icat çıkarma”, “eski köye yeni adet getirme” gibi sözler var ya işte bunlar yeniliğin ve gelişmenin önündeki en ciddi engellerdi.
Biat kültürü, merak ve sorgulamanın yasaklanması, yaratıcılığın ötelenmesi gibi kültürel unsurlarda önemli takozlar olarak ortada durmaktadır.
Yoksulluğun erdemi ve tüketimin kötülenmesi üzerine inşa edilmiş, bölüşümde adaletin sağlanabilmesi için tüketimin kısıtlanması gerektiğini vazeden inanç ve ideolojiler ise uygarlığın motorunu durduran en önemli takozlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Üretim teknolojilerinin değişebileceğini, üretimin bu yolla artabileceğini düşünemeyenler, mevcut üretimin herkese yetebilmesi ve daha eşitlikçi olarak bölüşülebilmesi için tüketimi kötüleyen, tüketimin kötü olduğuna inanılan bir toplumsal iklim oluşturmuşlardır. Bu iklim topluma hâkim olunca “bir lokma bir hırka” görüşü geçerlik kazanıyor, toplum tüketmeyince arz tarafı kendini zorlayarak geliştirmeye, yeni üretim yol ve yöntemleri keşfetmeye gerek duymuyor, tüketim düştükçe üretim daha da içe kapanıyor ve sonuçta uygarlık çöküyor ya da duraksıyor.
Toplumsal iklimi yaratan inanç ve ideolojiler gereği bilim, sanat ve spor gibi faaliyetler kötülenip, yasaklanınca toplumun gelişmesi kaçınılmaz olarak duruyor. Bilim ve sanat yasağı gelişmenin önündeki en büyük ve önemli takoz olarak ortaya çıkıyor.
Bir örnek vermek gerekirse; malum Amerika’nın keşfi Avrupa’ya çok büyük bir servet aktarılmasına yol açmıştı. Amerika’yı ilk keşfedip ve istila edenler İspanyol ve Portekizlilerdi. Üstelik İspanyol ve Portekizliler Maya, Aztek ve İnka toplumları tarafından biriktirilmiş altın, gümüş ve kıymetli taşları ilk yağmalayanlar da olmuştu. Servet burada biriktiği halde gelişme Fransa, İngiltere ve Almanya gibi bu ilk yağmaya katılamayan ülkelerde ortaya çıktı.
Bu ülkeler de Amerika’yı istila ettiler, lakin ancak böyle bir birikmiş servetin olmadığı hatta iklim koşullarının çok daha zorlu olduğu Kuzey Amerika’yı işgal ettiler.
Buna rağmen İspanya ve Portekiz sanayi devriminde başarılı olmadı, sonradan çok geride kaldılar. Sadece İspanya ve Portekiz değil onların işgal ettiği, onların kültürel ikliminin egemen olduğu Latin Amerika da gelişemedi, Kuzey Amerika’da bulunan ABD ve Kanada gibi muazzam bir ilerleme sağlayamadı. Bu olgu kültürel iklimin ne kadar etkili olduğunun çok açık bir kanıtıdır.
İspanya ve Portekiz Fransa, Almanya ya da İngiltere gibi bir aydınlanma devrimi yaşamamış, koyu Katolik bir kültürün vesayetinden kurtulamamıştı, takozları çekemeyince demek ki gelişme de olmuyor. Aydınlanma devrimi işte bu takozları çeken düşünce hareketidir.
Aydınlanma devrimi doğu toplumlarına çok sonra intikal etti. Doğu toplumları arasında aydınlanma hareketinin en önemli lideri Mustafa Kemal Atatürk’tür ve bu gün Türkiye nispeten de olsa gelişmiş bir toplumsa bu aydınlanma devrimini kısmen de olsa yaşayabildiği içindir, Selçuk Bayraktar’a bu hususu da hatırlatmak isterim.