<strong>Bir maçtan çok daha fazlası…</strong>

1999 Gölcük depremini Yalova’da yaşamış birisi olarak, inanın 6 Şubat 04.17’den, bilgisayarımın başına oturduğum şu anlara...

1999 Gölcük depremini Yalova’da yaşamış birisi olarak, inanın 6 Şubat 04.17’den, bilgisayarımın başına oturduğum şu anlara kadar yaşadıklarım gerçek mi, yoksa bir kâbus mu bilemiyorum. Birisinin beni dürtüp, “Uyan artık, gördüklerinin hepsi kötü bir karabasandan başka bir şey değil” demesini bekliyorum.

Ancak, ne yazık ki yaşananların tümü bir gerçek ve bu gerçeği ne kadar acı da olsa kabullenmek zorundayız…

Ve bu kabullenişle birlikte, hayatın devam ettiği ve güncel yaşamımızın da sürmek zorunda olduğu somut bir gerçek…

Evet, depremle birlikte nokta koyduğumuz spora, Trabzonspor’un Basel’le oynadığı UEFA Konfederasyon Kupası son 16 turu eleme maçıyla yeniden merhaba demek durumunda kaldık. Açık söylemek gerekirse bu maç, geçmişte binlercesini izlemek durumunda kaldığımız bir futbol maçından çok daha önemliydi. Bir başka deyişle, bir futbol maçından çok daha fazlasıydı. Çünkü, tarihte ilk kez Trabzon tribünlerinde Bordo Mavi bayraklarla birlikte Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray ve daha birçok kulübün bayraklarıyla birlikte, taraftarlarını hep birlikte ve omuz omuza gördük. Yalnızca taraftar değil, kulüp başkan ve yöneticileri de tribünde yan yana dostluk ve dayanışma mesajları vererek karşılaşmayı izledi.

Açıkçası, beni Trabzonspor’un rakibini 1-0 yenmesinden, yani sonucundan çok, maç öncesi ve sonrası ortaya konan birlik ve beraberlik tablosu ilgilendirdi. Tabi ki, Trabzonspor’un kazanarak, ikinci maç için avantaj elde etmesi, içinde bulunduğumuz şu sıkıntılı dönemde yüzümüzde hafif bir tebessüm sağladı. Ancak inanın ki, futbolu ve sonuçlarını düşünemeyecek kadar yıkık bir haldeyim. Tıpkı depremin ağır yaralar verdiği 11 ilimiz gibi.

Hani tüm depremlerde duymaya alışageldiğimiz, “Sesimi duyan var mı” sedası var ya, buradan tüm ülkeye, yaşadığımız zorluklarda elele verip, tek yumruk olduğumuz insanımıza seslenmek istiyorum; Rekabet ve yarışmak başarıya ulaşma yolundaki en önemli itici güç tabi ki. Lakin, rekabetle düşmanlığı, yarışmakla itişip kakışmayı birbirine karıştırmak aynı şeyler değil ki…

Eğer biz acıda, kederde ve zor bir durumda yan yana gelip, can cana verebiliyorsak, yarışırken bunu neden yapmayalım?

İşte bu noktada, “Her hayırda bir şer, her şerde bir hayır vardır” hadisi şerifinden yola çıkarak avazım çıktığı kadar haykırmak istiyorum; “Sesimi duyan var mı?” eğer varsa, -ki olduğundan eminim- ne olur, yaşadığımız bu felaketten ders alarak, birbirimizi düşman değil, her zaman elele tutuşabileceğimiz bir dost gibi görelim. İnanın çok zor değil bu.

Son olarak, asrın felaketinde ülkemizde ve Suriye’de yitirilen tüm canlara bir kez daha Allah’tan rahmet, yaralılara şifa ve tüm ulusumuza ise baş sağlığı diliyorum.

Kalın sağlıcakla…