SÖZYÜZÜ

Günümüzde dergicilik her ne kadar internet ortamında yaşamaya başlasa da halen bazı köklü ve popüler dergiler direnmeye devam ederek okurlarıyla buluşuyor.

Günümüzde dergicilik her ne kadar internet ortamında yaşamaya başlasa da halen bazı köklü ve popüler dergiler direnmeye devam ederek okurlarıyla buluşuyor.

Durum böyleyken zor bir işe girerek kendini var etmeye çalışan Sözyüzü dergisiyle tanıştım.

Sözyüzü, kurucuları arasında tanıdıklarımın da olduğu mütevazı, sessiz ve emin adımlarla ilerleyen bir dergi. Çıkış noktası Çukurova olmasına rağmen daha ilk sayısında geniş kitlelere ulaşabileceğinin sinyalini veriyor.

Dergi yayın kurulu ve dergi etrafında toplanan Sözyüzü dergisi gönüllüleri, bulundukları ortamda bir ilki gerçekleştirerek kültürü, sanatı sokağa taşıyarak bir dergiden beklenenden daha çok özveri ve güvenle hareket ediyorlar.

Sözyüzü dergisi, sokakta, sahilde, alışveriş merkezlerinde şiir ve türkü geceleri düzenliyor, sanatı müziği okurun ayağına götürüyor ve bütün etkinliklerini hiçbir ücret almadan düzenliyor. “Sandalyeni şiirini al gel”, söylemiyle insanları sanata çağırıyor.

Sözyüzü dergisinin şehre ve topluma karşılıksız değer katan ve sanatın çıtasını yükselten bir noktada yerini alacağından asla kuşkum yok.

“Şiir sokakta”, söylemini fiilen gerçekleştiren arkadaşlar, Roma döneminde sokaklarda dolaşarak şiir okuyan filozofları takip ediyor olmalılar.

Kendilerine küçük kentin, sokağın şairleri gibi sıfatlarla tanıtan bu genç ve birikimli arkadaşların yaptıklarından çok açık ve net anlaşılıyor ki Sözyüzü dergisi aracılığıyla herkese açık bir sanat ortamı yaratmak istiyorlar. Hem çevrelerinde gelişen kültür ve sanat hareketliliğini takip ediyor hem de dergide ötekileştirilenlere sayfalarını açıyorlar.

Sözyüzü dergisi Türkçe’nin dışındaki dillerde de eser kabul edildiğini söyleyen arkadaşlar, ilk sayısında Kürtçe ve Farsça eserlere yer verdiklerini, ikinci sayısında Çerkezce ve Arapça’ya da yer vereceklerini söylüyorlar. Bundan da anlaşılıyor ki Sözyüzü dergisi ülkemizin ve Çukurova’nın zengin kültürlerine yer vermeyi amaç ediniyor. Çukurova ile bütünleşen ve kültürel mozaiğin bir parçası olan Yaşar Kemal dosyası da hazırlayan arkadaşlar, ilerki sayılarımızda başka değerlerimizi de Sözyüzü dergisi aracılığıyla okuyucularıyla buluşturmayı amaçlıyorlar.

Birinci sayıyı incelediğimizde evrensel değerleri kırmızı çizgi edindiklerini ve bu çerçevede kadına, çocuğa, gençliğe sayfalar ayrıldığını görüyoruz. Sayfalarda ilerledikçe Eren Keskin’in mevcut halimizi gözler önüne seren tespitleriyle kadının mücadelesine, Alihan Demir’in ‘’Bir Mermiyim Ben’’ öyküsüyle ataerkil toplum eleştirisine uzanan bir pencere görüyoruz. Daha sonra Jana Med İnanç’ın şiirinde kendinizle yüzleşip Erdal Dalgıç’ın kısa ama vurucu şiiriyle sarsılıyorsunuz. Sözyüzü dergisi bir anlamda Çukurova havası estiriyor ve masmavi rengiyle bizi Akdeniz’e götürüyor.

Sözyüzü dergisin sayfaları arasında gezindikçe toplumun her katmanını kültüre ve sanata katmayı amaçlayan bir hedefleri olduğunu görüyoruz. Herkesin sanat yapabileceğine dair cesaret verici bir iddia böyle bir amaca dair çalışmayı desteklememek elde değil.

Ortaokul öğrencisinin yazısının da yayımlandığını gördüğümde, Yaşar Kemal’in “Çocuklar insandır” sözünü hatırlamadan edemiyorum ve Aziz Nesin’in çocuk duyarlılığını…

Bu temelde ilerleyen ve manifestosuna sınırsız, sınıfsız ilkesini koyan bu arkadaşları ve emeğini selamlıyorum. Daha nice sayılar göreceğini umut ediyorum.

Yayın politikasının merkeze sanatı, kültürü, şiiri, müziği, tiyatroyu, sinemayı koyup, vermek istediği mesajı bu kanalla verebilen. Propagandadan uzak durup, en etkili mesajı verebilen herkimse her daim kalıcı olmuştur.

Sözyüzü dergisinin tüm ekibini ve dergiye emek veren herkesi kutluyorum. Okurlarımızdan da dergiyi sosyal medyadan takip etmelerini, ilgilerini eksik etmemelerini ve eserlerini göndermelerini öneriyorum. Sanat, toplum onu istedikçe yaşar yoksa kuruyan bir ağaç gibi verimsizleşir.