Siyasal partiler; kendi oluşturdukları ekonomik ve sosyal politikalarını halka anlatmak, halk nezdinde kabul görmesini sağlamak ve seçimlerde iktidar olmak için yarışırlar.
Bu ekonomik hayatta da böyle değil mi?
Rekabet koşullarının artması, pazardaki rakiplerin her geçen gün çoğalması, ürünlerin standartlaşması, işletmelerin markalarının tüketiciler üzerinde duygu uyandırmaya yönelik, yeni stratejiler geliştirmeye zorlar hale getirmektedir. Tüketicinin duygularına yönelik marka tanıtıcı reklamlar yapmak, marka sadakatini artırmak uzun vadede marka ile tüketiciler arasında duygusal bir bağın kurulmasını sağlamaktır.
Sosyal hayatta ise, insanın bir tanımı olarak söz vermesidir. Nietzche insanı tanımlarken “insan söz verebilen bir hayvandır” diyor. İşte bunun için hayvan değildir insan diyor. Nietzche, insanı hayvandan ayırmak için özce de söz vermede yoğunlaşmış. İnsan sözünü tutsa da tutmasa da söz vermeden edemez.
Söz vermekle iş bitmez derler. Söz vermekle bitmez diyenler aynı zaman da bir eksikliği, bir yetersizliği dile getirirler. Bir işi sonuca ulaştırmak için, çok şey yapmak gerekir. Söz vermek olsa olsa sadece bunlardan bir tanesi olabilir. Yaygın olarak söylenen sözler vardır ya. Söz verince işler bitti mi sanıyorsun? Söz vermek nerede iş bitirmek nerede?
Söz vermekle iş bitmez anlayışı başka bir şeye de çağrı yapmaktadır. İnsanın iş yapmasının yanında, söz vermenin biraz eksik kaldığı görünür hale gelir. Başka bir açıdan da bakılırsa iş bitirmek söz vermekle başlar. Peki, söz vermek neden iş yapmak kadar değerli değil. Neden söz bu kadar değersiz kılınarak kötüye kullanılmış. Her zaman her toplumda ve çevrede rastlanan, bazende çok çok rastlanan dönekler, söz vermeye beslenen güven ve saygıyı azaltmış.
Son genel seçimlerde bir partinin sloganı görsellikle donatılmış toplumun her kesimini kapsayacak şekilde biraz da duygusal bir melodiyle hem görsel, hem de işitsel duyu organlarımıza hitap eden “SANA SÖZ BAHARLAR GELECEK” sözüdür.
Bu sloganı kullanan partinin genel başkanı bütün ekonomik, sosyal alanlara ilişkin kendi çözüm önerilerini ifade edecek şekilde … son cümlesini “SANA SÖZ …” ifadesiyle bitecek bir işitsel duygu ile seçmenlerin hislerini uyandırmak ve onların harekete geçmesini sağlamak, pozitif bir ruh halinden, mutluluk güven gibi daha güçlü duygulara hitap etmek istemekteydi.
Verilen sözler de ekonomik ve sosyal hayatı etkileyecek, seçmenlerin yaşamına dokunacak vaatlerdi. Emekliye verilen 8.500 TL ikramiye, Depremzedeye ücretsiz konut, gençlere iş vaadi, çiftçiye ucuz mazot, hayvancılığa teşvik, çalışanlara geçinebileceği bir ücret, aile sigortası ve kadınlara tanınan ayrıcalık, gelir adaletindeki bozulmanın giderilmesi, yolsuzluk ve liyakatsizliğin giderilmesi, Hukukun üstünlüğü, bilimsel eğitim vb. gibi.
Partinin ve genel başkanın verdiği sözlerle asıl kimliğini bulma çabasının topluma verdiği sözlerle seçme çabasının bir ürünü olarak ortaya çıktı. Ancak yine bir eksiklik vardı ki bu asıl iş yapmanın bir göstergesi olan zaman. Söz verenin, zamana karşı savaşı. Zamana karşı savaşmak, geleceğe söz geçirmektir. Gelecek henüz var olmamıştır, umulmadık her şeyi kapsayabilir. Geçmişi olmadan da geleceğe söz geçirmek çok da kolay değildir.
Sadece, seçime endekslenmiş zamanlarda ortaya konulan “ sözler” yetersiz, bazen de kifayetsiz kalıyor. Zamanı iyi kullanmayan toplumsal süreçlerle doğrudan ilgili bağlar kurulamayan, yeterli örgütsel yetkinliğe sahip olunmayan, genel merkez ile yerel parti organlarını politika üretmede yeterli yaratıcılığı göstermeyen organizasyonlarla “sözün” yetersiz kaldığı bir kez daha kanıtlanmış oldu. Seçmenlerin büyük bir kesimini ikna edemedi.
Toplumsal bir nitelik verilen şey, sözdeki zorunluluktur. Sözü vereni bir borca sokar. Borç ise ödenmelidir. Söz vermek başkasından daha çok söz vereni bağlar. Sözünü tutmayan kendini yadsır. Verilen söz ya tutulmuştur ya da tutulmamıştır. Ancak bu başarıya götürecek yol için verilmiş ise bu söz tutulmamıştır.
Verilen “söz” den sadece o parti üyeleri kırılıp dökülmemiş, duyguları törpülenmemiş, aynı zamanda parti üyesi olmayan ancak ” söz” vermek duygusunu paylaşarak oy veren seçmenlerin dünyalarında, gelecek beklentilerinde bir duygusal parçalanma olmuştur. Şimdi bir bütün olarak parçalanan bu duyguları yeniden ayağa kaldırabilmektir.
Buna “söz” verenlerin biran önce bu çareyi bulmaları, sıkıntıları giderip yeni bir yol açmaları gerekli ve zorunlu gözükmektedir.
ANAHTAR KELİMELER: Sana söz baharlar gelecek, söz, eylem, insan, parti,