2022’nin ilk köşe yazımda yeni yılın tüm dünyada sağlık mutluluk ve barış getirmesi dileğimdir.
Her gün yatıp kalktığımızda elektrik, su, doğalgaz, motorine yapılan zam haberleri bize merhaba diyor. Geçim sıkıntısı sıkıntı olmaktan çıktı tam bir kabusa döndü artık. Bu kâbus nasıl azaltılır diye düşünürken kalorifer yerine sobaya mı dönsek diye düşündüm sobacılar çarşısına gidip soba fiyatlarını araştırdım.
Ankara’da sobacılar çarşısı sokağı Ulus’ta eski halin tam karşısında bulunur. Zaman buldukça sobacılar çarşısını gezerim. Doğal gazın hayatımıza henüz tam olarak girmediği, hemen hemen her evde soba ile ısınılırdı. Eskiden tek tip sobalar vardı. Günümüzde çok çeşitli sobaları görmek mümkün. Sobacılar çarşısını gezerken eskilere dalıp gittim.
Oturduğumuz gecekondumuzda Ekim ayında soba kurma telaşı başlardı. Tabi bunu öncesinde parasını ödeyip sıraya girip kömür ve odun almak gerekiyordu.
Sobaların şimdiki gibi boruları emaye kaplı değil tenekedendi. Her yıl soba boruları boyanır, sobanın kurulacağı yeri ayarlanır. Borular dirsekler birbirine eklenir ve soba kurulurdu. Akşamları yakılan soba, boyanan boruların ısınmasıyla enteresan bir koku yayardı evin içine. Zamanla bu kokuya alışırdık. En keyifli anlar ise pazar günleri banyodan sonra sobanın arkasına kedi gibi geçip ısınmak olurdu.
Sabahları ayaz ve soğukta kalkıp sobayı yakmak tam bir cesaret işi olurdu. Bu işi genelde anneler yapardı. Kahvaltı için demlik sobanın her daim üstünde durur. En alt kısımda akşamları patates ve kestane pişirmek nefis bir ziyafetin en önemli gıdası olurdu. Ev güzel koksun diye mandalina ve portakal kabukları yanan soban üstüne konulur nefis bir koku yayılırdı tüm odalara.
Sobacılar çarşısında bu hayallerle dalıp dolanıp durmuştum. Bizden önceleri kimler soba kullanmıştı, bu nedenle sobanın tarihçesine bir göz attım bakın neler buldum.
Tarihin en eski buluşlarından biri şüphesiz ki ateşin bulunmasıdır. Ateşin bulunması bugünkü verilere göre 1.000.000 yıl öncesine dayanmaktadır. Ateşin bulunmasının ardından öncelikle meşaleler, daha sonra da kandiller bulunmuştur.
30-32 bin yıllık Buzul Çağı kandilleri denilen ve içleri çukur olan taş kandillere, çeşitli yağlar doldurularak ışık elde edilmiş, daha sonra da 10-15 bin yıl öncesine ait pişmiş toprak kandiller bunu takip etmiştir. 4.500-5000 yıl önce demir ve camın bulunmasıyla; günümüze kadar çeşitli medeniyetler, bunlardan ısıtma ve aydınlatma aracı yapmışlardır.
Peki kuzine soba nasıl hayatımıza girmiş. Şimdi o konuya geçelim. Kuzine sobanın tarihi geçmişi, 1798 senesine dayanır. 1798 yılında Benjamin Thompson, Münih’te bir kuzine soba tasarlamıştır. İlk kuzine soba modelini tuğla materyal ile yapan Thompson, sobaya madeni raflar ekleyerek, yemek pişirmeye uygun bir alan tasarlamıştır. Bu kapsamda ilk fırınlı kuzine soba icat edilmiştir.
Türkiye’de sobalar, Tanzimat döneminden sonra kullanılmaya başlanmış. Daha önceleri odalar, evlerin gerekli yerleri, ya kömür mangalları ile veya duvarlara gömülü ocaklarla ısıtılırmış. Osmanlılarda, özellikle konaklarda ve saraylarda büyük ocaklar varmış. Bu ocaklarda yanan odunlardan çıkan közler mangallara çekilir, ısıtılması istenen bölümün uygun bir yerine konulurmuş.
……..
Antalya’da ilk soba Müzesi’nin oluşma hikayesini anlatan Sunay Akın da sobayı ‘ateşin evcilleşmiş hali’ olarak nitelendiriyor. Türkiye’nin yakın tarihinde insan ve soba ilişkisinin çok kötü hatıraları olduğunu aktaran Sunay Akın, “Kitapları sobaya atarsınız bu ‘darbe’ demektir. Kitaplar küle dönüşür. Fakat kitapların içine sobayı koyarsanız o zaman müze olur” dedi. Türkiye’de üretilen ilk soba, çini sobası, döküm soba, ocaklar, kuzine soba, gaz sobası, ısıtınal soba, köy ocağı, Trabzon sobası ve şömineler gibi çok sayıda soba yer alıyor.
Sobanın hikayesini güzel bir anonim bir fıkra ile sizinle paylaşmak istiyorum.
“Fizikçi, Matematikçi, Kimyacı, Jeolog ve Antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar.
Ev sahibi onlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılınca hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden bir metre kadar yukarıda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair aralarında bir tartışma başlar.
Kimyacı, “Adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış.” der.
Fizikçi, “Adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş.” der.
Jeolog, “Burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanın taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangın olasılığını azaltmayı amaçlamış.” der.
Matematikçi, “Sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış.” der.
Antropolog, “Adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş.” der.
Bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini sorarlar. Köylü cevap verir: “Boru yetmedi ağam!””