SİYASETTE DUYGULARA TESLİM OLMAK

Oy verenler, siyasilerin rasyonel kişiler olduklarını düşünürler. Daha fazla bilgiye sahip olmakla birlikte, yönetimsel olarak da bu bilginin karşılığı olan iyi yönetimin ve hizmetin olmasını beklerler.

Oysa siyaset sayesinde birleri, diğer insanların erişemediği şeylere eriştiğinden insani duyguların, siyasi hesapların, önemli bir parçası oluduğu şaşırtıcı bir şey değildir. Siyaset psikolojisinin bir alanı da siyasette duygular ve bu duyguların siyasete etkileridir.

Duygular bazen korkularımızın arkasındaki güç, bazen de çekici olan yaşantılarımızın kaçınılmaz halleri olarak ortaya çıkarlar. Sürekli sakin ve mantıklı kalabilen insanlar, toplumda “duygusuz” olarak da tanımlanmıştır. Ancak duygular yaşantımızın önemli bir parçasıdır.

Siyasette akıl ile duygular zıt karakterdedir.  Sırf duygular ile hareket edilirse, mantık dışarıda kalır. Aklın çözemediği bir durumda insan hislerine teslim olur. Duygular ile aklın bir birinin tamamlayıcısı olduğunu kabul etmek, aralarındaki zıtlığı bir ölçüde de olsa giderici olmaktadır.

Bireylerin siyasal sistemle ilgili eylemlerini oluşturan “siyasal davranış”, siyasal davranışın özel bir formu olan “katılım” ve son olarak inanç, duygu ve değerlendirmelerimiz üzerindeki irademizi yansıtan “tutumları”  oluşturmaktadır.

Toplumda bireyler ekonomik-sosyal konular üzerinden bir birilerini etkilemeye çalışırlar. Bireylerin, birbirlerini değiştirme ve etkileme çabaları siyaseti ortaya çıkarmaktadır. Siyasal davranış olarak insanlar bir partiye üye olmak, oy kullanmak veya oy kullanmamak, boş oy vermek de bir siyasal davranıştır. Bu davranışlar bir yerde tutumlarımızı oluşturmaktadır. Siyasi partiler de normal koşullarda, bir araya gelmeye ya da gelmemeye ve güç birliği yapmaya karar verebilirler.

Uzunca bir zamandır siyasi hayatımızda koalisyonların ne kadar kötü olduğu, topluma dayatılmaktaydı. İktidar sahiplerince, Anaysa değişikliği yapılarak bu koalisyonlardan kurtulacağı söylene geldi.  Anayasa değiştirilip yeni sisteme geçilince, tek başına yüzde eli biri sağlamakta zorlanan partiler, kötü olarak topluma sundukları koalisyonların en büyüklerini oluşturdular.  Anayasa değiştirilmeden önce genel seçimler yapılarak mecliste sürdürülen koalisyonlar, bu kez toplumun önüne sandık konularak doğrudan ayrıştırmaya yönelik neredeyse iki kutuplu bir toplumun oluşmasına neden oluverdiler.

Ülkede açıklanan verilere bakıldığında, toplumun çok geniş bir kesiminin yoksullaştığı, alım gücünün düştüğü, üretimin gerilediği, tüketim toplumuna dönüştürüldüğü artık her kesim tarafından kabul edilmektedir. İşsizlik artmış, üretim düşmüş, toplumun geniş kesiminin büyümeden aldığı pay azalmıştır.

Ancak toplum sadece adaletsiz gelir dağılımına,  göre ayrışmamıştır. Böyle olsa idi, toplumun hak talepli istemlerinin elde edilmesi için topluca tepkiler vermesi gerekirdi. Toplum daha çok kültürel, davranış, karar ve tutumlarını ifade eden duyguları üzerinden kutuplaşmaya tabi tutulmuştur. 

Onun için yaşadığımız zaman diliminde siyaset birazda duygularımızın eseri olmaktadır. Millet ittifakının kurmuş olduğu ittifak, seçimlerden sonra başarı sağlayamamış ve başarısızlık kendi aralarında duygu parçalanmasına, gerçeklerden kopmalarına neden olmuştur. Bir araya gelirken ortada olan olgular, olaylar aynı iken, seçimden sonra değişmiş gibi davranarak tutumlarını değiştirmişlerdir. Bu daha çok altılı masanın iki büyük partisi arasında başarısızlık nedeniyle, siyasal duygu dağılmasına teslim olunmuştur.

CHP ‘nin, kurultay yaparak kendi yönetim kadrolarını yenilemesi, kendi seçmenleri üzerinde siyasi duyguların bir ölçüde yönetilebilir olduğu bir durumu ortaya çıkarmıştır. İYİ Parti ise gel gitler ile adeta denizin yaşadığı geri çekilip, kabarması olayına dönüşmüş, duyguları, kararları ve tutumları karamsarlığa dönüşmüş, içine dönük bir davranışa neden olmuştur.

İktidarın ortaya koyduğu tutum da,  muhalefet üzerinde adeta kara bulut gibi dolaşır olmuştur. Muhalefet cephesinde daha zayıf olan İYİ Parti üzerinde, mantıklı karar almasını engelleyici, duygularına yönelten ve yalnızlık tutumunu bir davranış haline getirmesine neden olmaktadır.

CHP genel başkanın, iyi niyetli olarak ülkenin bütün koşuları aynı iken işbirliğinin sürdürülmesi konusunda vermiş olduğu çaba değerlendirilememiş, ayrı tek başına, birazda ergenliğini kanıtlamak durumunda bulunan, bir genç gibi davranmasına neden olmuştur. İYİ Parti, CHP ile yerel seçimlerde işbirliği yapmaması kararıyla Cumhur ittifakının ekmeğine yağ sürmüştür. 

İYİ Partinin, davranış, karar, tutum ve yaşam biçiminden kaynaklanan seçmenlerin aynı kültürel değerlerle hareket ettiği bütün kamuoyunda söylenirken ve araştırma bulguları bunları işaret ederken, güç birliği yapmadan iktidarın geriletilemeyeceğini yok sayması siyaset psikolojisi acısından mantıktan tamamen uzaklaşmak, duygularına teslim olmak demektir.

Siyaset bireylerin ekonomik ve sosyal olaylarda bir birini etkileme ve değiştirme durumu ise muhalefet partisi olan CHP ‘nin, millet ile toplumun temel sorunlarında, hemhal olması, bunların çözümünde milletle ittifak olması kaçınılmazdır. Doğrudan toplumun sorunu olan konulara, yerelden başlayarak duyguların, davranışların, karar almaların ve bireysel tutumların değiştirilmesi konusunda daha fazla çalışması kaçınılmazdır. Muhalefet, yeniden çekim merkezi olacak, toplumun büyük bir kesiminin yüzünü döndüğü, uyguladığı toplumsal politikalarla, siyaset duygusunu topluma geçirmenin yolunu bulmalıdır. Güçlerini yeniden toparlayarak, kontrol edilip, temsil yeteneği olan kişilerin yetenekleri üzerinde örgütlü gücü inşa etmelidir.