SİYASETÇİ SORUN ÇÖZEMEZ

Günün birinde bir kadıncağız, az gitmiş, uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş, telefon başında günlerini geçirerek nasıl olmuşsa olmuş devlet hastanesinden bir randevu bulmuş ve hekimle görüşmeye hak kazanmış. Aylar, yıllar geçmiş ama en sonunda randevu günü gelip çatmış, kadıncağız da yanında engelli oğluyla beraber, “survivor” parkurunu başarıyla tamamlayarak hekimin yanına girebilmiş ve başlamış anlatmaya; 

Hekim bey; oğlumun gözleri görmez, kulakları duymaz. Denileni anlamaz. Bir ayağı topaldır, bir kolu çolak, zar zor da nefes alır, siz koskoca hekim olmuşsunuz bunu iyileştirin hele. Hekim bir çocuğa bakmış bir kadına, her üç dakikada bir hasta muayene edebilmenin sonsuz mutluluğuyla demiş ki; “soyun bacım.” Kadın afallamış, “aman demiş hekim bey hasta ben değilim ki oğlum.” Fıkra bu ya hekim gülümsemiş ve demiş ki; hanım, bu çocuğu düzeltmektense yenisini yapmak daha kolay…

Şimdi durduk yere neden bunu anlattım derseniz izah edeyim. Mutlu bir azınlık ve çıkarcı başka bir azınlık dışında, ülkenin neresine elinizi atsanız elinizde kalıyor. Yanlış anlaşılmasın sadece günümüz iktidarından bahsetmiyorum, gelmiş geçmiş tüm iktidarlara sözüm. Bahsi geçen azınlıklar haricindeki hemen herkes adaletten şikâyetçi. Eğitimden, ekonomiden, sağlık sisteminden, enflasyondan, dış güçlerden, dış politikadan illallah etmiş durumda. 

Her gelen hükümet, her sorunu çözmek vaadiyle gelip üç aşağı beş yukarı birbirinin aynı şeyleri yaşattılar bize. Bırakın belimizi doğrultmayı, omuzlarımızdaki yük arttıkça artık bel falan kalmadı, eridik tükendik. Ancak Cumhuriyetin temellerini atan kadronun stratejik yaklaşımıyla hem vatandaş hem de ülke olarak henüz ölmedik. Maddi manevi ne varsa sattık, ne varsa pazarlık konusu yaptık, ileriye doğru bakmaya çalıştıkça yemediğimiz sopa kalmadı. Şöyle düşünün lütfen; genç, yaşlı herkes bir şekilde geçmişi özlemiyor mu? Kimle konuşsanız geçmişin bugünümüzden iyi olduğunu söylemiyor mu? Demek ki gün geçtikçe ileri gitmemiz gerekirken, gün geçtikçe geçmişi özleyen bir ülke olduk. 

Şu an 67. Cumhuriyet hükümeti tarafından yönetiliyoruz. Dile kolay, 67 hükümet. Tamam, bir kısmı gerçekten çok kısa süreler görev yaptı bir kısmı askerin de korkusuyla sadece kâğıt üzerinde kaldı falan ama her gelen hükümet en azından ülkenin var olan sorunlarından sadece bir tanesini, kalıcı olarak düzeltseydi, biz bu durumda olur muyduk? Zira her hükümet, her sorunu bilerek ve her sorunu düzeltebileceğine dair umut vererek başa geçmişti. Adaletsizlik arttı, yolsuzluk tavan yaptı, cebini dolduran herkes keyfine baktı, gelen yedi kere geldi, giden hep bir umut yine bekledi…

Demem o ki; siz siz olun sorunların siyasetçiler tarafından çözülemeyeceğini anlayın artık. Ülkenin var olan sorunları sadece beton gibi denetçilerle çözülür. Kimseden korkmayan, vatanperverliğini her türlü çıkarının önüne koymuş, yeri geldiğinde babasını bile tanımayacak, adaletli ve hesap verebilen denetçiler her alanda olmadıkça, biz daha çok debelenir dururuz. Ha unutmadan şunu da hatırlatayım ki, en büyük denetçiler de oy veren sizlersiniz.

Haydi, kalın sağlıcakla.