Sistemle Birlikte Toplum da Çürüyor

Osmaniye ve Hatay illerinde hasta ziyaretleri ve düğünlerle birleştirdiğim tatil seyahatimden Ankara’ya dönerken, sıcağı sıcağına yazmayı planladığım çok önemli notlarım vardı. Ne var ki, pazar günü dinlediğimiz haberler ve pazartesi sabahı televizyon ekranlarında izleyen gelişmeler, tüm projelerimi, allak bullak etti.


CHP İstanbul İl Başkanlığı’nın polis ablukasına alınması, partililerin binaya girişinin yasaklanması, İstanbul ile bazı kentlerde üç gün sürecek toplantı, gösteri ve yürüyüş yasağının başlatılması, sokaklara dökülen CHP’lilerle polisimizin çatışmaya sürüklenmesi, kayyum olarak CHP İl Başkanlığına görevlendirilen Gürsel Tekin’in açıklamaları, CHP’de üst düzey hareketlilik... Sanki, önümüzdeki 15 Eylül günü görüşülecek CHP Genel Kurul Kongresinin iptaline ilişkin dava ile ilgili bir prova yapılıyor!..


Derken sabah sabah İzmir’den çok acı bir haber daha duyuluyor, on altı yaşındaki maskeli bir çocuk tarafından yapılan silahlı saldırıda iki polisimizin şehit olduğu, birinin de yaralandığı haberleri geliyor... Bu gelişme de, CHP üzerinde devam eden sıcak gündemi yumuşatmak, Terörsüz Türkiye sürecine mesajlar ulaştırmak isteyen birilerinin senaryosu gibi!..
Son yerel seçimlerde 23 yıllık Ak Parti ve Cumhur İttifakı karşısında büyük başarı sağlayan ve Türkiye’nin en köklü, en büyük partisi olduğunu kanıtlayan CHP üzerinde başlatılan operasyonlar, İstanbul başta olmak üzere bir çok belediye başkanının ve partililerin, bilinmeyen kimselerin bilinmeyen itirafları ile cezaevlerine doldurulmaları... Muhalif gazeteciler ve sosyal medya üzerinde sürdürülen baskılar ve karartılan televizyon ekranları ile bu son gelişmeler, aklı başında kesimlerin ufuklarını karartıyor...


Demokrasimiz karartılıyor, aydınlık Cumhuriyetimiz, bilinmeyen güçler tarafından Ortadoğu bataklığına sürükleniyor, muhalif görüşler, türlü baskılar altında susturuluyor... 2017 yılında zorlaya zorlaya girdiğimiz Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi, tamamen tek adam rejimine dönüşmüş, ekonomimiz can çekişiliyor, dış politikada yalpalayıp duruyoruz... Sistem tepeden tırnağa çürüyor.
Sistemle birlikte toplumsal kesimler de çürüyor...


6 Şubat deprem felaketinin en ağır şekilde vurduğu illerden Osmaniye ve Hatay’da, depremzedelerin acı çığlıkları ile karşılaştık... Sudan bahanelerle hak sahipliğine ulaşamamış, mahkeme mahkeme koşturarak hak sahipliğini kazandığı halde, “Kayıtlarımızda adınız yoktur, başka kapıya gidin” denilen depremzedelerin feryatları... Devlet yetkililerinin, “Yılbaşına kadar tüm çadır ve konteynerleri boşaltacağız” şeklindeki açıklamaları karşısında, “Daha evlerimize kavuşamadık, nerelere taşınacak, nerelerde yaşayacağız?!” diye sızlanan depremzedeler...
Bu konudaki notlarımızı, gelecek yazımızda kaleme alacağız, ancak bölgede bir sağlık sorunu var ki, akıllara zarar.


“Adana’da filan özel hastaneye gittim, ooo akciğerin tamamen dolmuş, bitmiş senin, diyorlar, diğer özel hastaneye koşuyorum, senin akciğerinde hiç bir sorun yok, ana damarların tıkanmış, kalbin durmak üzere, diyor, bir başkasına gidiyorum, kalbinde bir şey yok, sorun karaciğerinde yanıtını veriyor... Hepsinden umudumu kestim, evimde kendim dinlenerek hastalığımı yenmeye çalışıyorum ve her geçen gün de rahatlıyorum...”
“Devlet ya da özel hastanelerde doktorların tek amacı para kazanmak, insan sağlığı, insan yaşamı umurlarında bile değil,” diyorlar...
“Filan özel hastaneye yakınımızı götürdük, hemen ameliyata alınmazsa, ancak on beş gün yaşayabilir, dediler. ameliyat ettikleri gün hastamız can verdi,” diyenler var... “Bu hasta hemen ameliyat olmazsa on beş gün yaşamaz dediler, hastamız istemedi, iki yıldan beri evinde yaşama tutunuyor” şeklinde örnekler gösterenler oluyor...


Bu noktada, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçmişte doktorlar için söylediği “Giderlerse gitsinler!” şeklindeki çıkışı gündeme getiriliyor, görüş belirtenler, “Ülkenin doktorları umutlarını yitirip batılı ülkelere gittiler,” diyorlar. Bunun yanı sıra, “Eskiden doktor denilince en çok kazanan meslek erbabı akla gelirdi, şimdi aldıkları ücretle geçinemiyorlar, o yüzden para kazanmaktan başka şey düşünemiyorlar,” yorumunu yapanlar var... Bir de “Özel ya da devlet hastanelerine Ortadoğu ülkelerinden gelen doktorlar ve sağlıkçılar dolduruldu,” şeklinde görüşler mevcut.
Gelecek yazımda gündeme getireceğimi belirttiğim Depremzedelerin sorunları ve sağlık alanındaki bu ürkütücü bilgiler, Siyasal Sistemimizdeki çürümenin, toplumsal yaşamımızda da paralel ilerlediğini gösteriyor.


Siyasal hesaplar ve ihtiraslar uğruna, 57 Müslüman ülke arasında yer alan tek aydınlık devlet Cumhuriyetimize yazık oluyor.
Tüm ilgili ve yetkililerin, bir an önce ortak aklı yakalamalarını, çağdaş demokrasi kurallarına dönüşün yollarını bulmalarını diliyor ve arzu ediyorum.