SIKI BİR ÜLTİMATOM VERİN DERİM

Buradan

· Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’e

· Cumhuriyet Halk Partisinin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na

· Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’a

sesleniyorum:

Lütfen bir ültimatom hazırlayın ve:

“Cumhuriyet Halk Partisinin ilk seçimde iktidar olacağı kesindir.

· Biz iktidar olduğumuzda mevcut AKP iktidarı Kanal İstanbul fikri ile ilgili bir ihale yapmış; yatırımcı ve finansman bulunmuş ve hatta iş fiilen başlamış olsa bile bu saçma işi “tiksindirici borç, kötü niyetli girişim, ayıplı anlaşma ve kirli ilişkiler” olarak değerlendirip iptal edeceğiz.

· Velev ki iş tamamlanmış, bitmiş olsa dahi yatırımcılara tek bir kör kuruş bile ödeme yapmayacağız.

· Sadece bu saçma işi iptal etmekle de yetinmeyeceğiz; bu işe yatırım yapan yerli yabancı yatırımcıları ve bu işe finansman sağlayan bankerleri bile isteye “Türk Milleti’nin ali menfaatlerine, insan hak ve özgürlüklerine, sadece bu gün yaşayanlara değil gelecek nesillere ve doğaya taammüden zarar vermekten” sorumlu tutup o ana kadar verdikleri zararı tamamı ile tazmin ettireceğiz.

· Rant amacı ile alınan arazilerin tapularını iptal edip, bu arazileri tekrar kamulaştıracağız.

· Kazılan toprağı yerli yerine döktürüp, betonları kırdıracak demirleri söktüreceğiz

· Doğaya verilen tüm zararın giderilmesini ve kesilen ağaçların yerine yenilerinin dikilmesini sağlatacağız.

· Kirletilen tüm su kaynaklarının en son teknolojiler ile eski haline döndürülmesini de mecbur tutacağız.

· Ayrıca bu işe imza atan tüm bürokrat ve siyasileri de kişisel olarak sorumlu tutup, taammüden kamu zararı oluşturma suçundan yargılayarak, mali ve cezai yaptırımlara tabi tutacağız.

Bu fikre ilgi duyup rant elde etmek, kolay yoldan para kazanmak isteyen tüm iş insanı, yatırımcı ve finansörleri, bu işte rol alıp haksız menfaat elde etmek peşinde koşacak bürokrat ve siyasileri gelecekte olası ağır bir zarar ile karşılaşmamaları açısından şimdiden uyarıyoruz.” diyin.

Bakın emin olun bu boyutta uzun dönemli bir işe yatırım yapacak ya da finans sağlayacak herkes Türkiye’deki siyasi gelişmeleri yakından takip ediyor, bu yüzden de böyle bir ültimatom çok işe yarayacaktır.

Çünkü görünen o ki kırk akıllı adam kırk bin kere bu fikrin neden çok saçma bir fikir olduğunu ve oluşturacağı zararları açık açık anlattı ama Recep Bey ve taifesi laf dinlememekte ısrar ediyor, dahası önlerinde engel olarak gördükleri Ekrem Başkanı yoldan çekmek için bu hukuksuz operasyonlara bile girişiyorlar.

Bu durumda böyle bir işe girişilmesini önleyebilmek için geriye yapılacak tek bir iş kalıyor o da; olası yatırımcı ve finansörlere böyle bir ültimatom vererek, kolayca aşırı para kazanma hırsı ile bu işe girişmelerini engellemek.

Recep Bey ne kadar uğraşırsa uğraşsın, ne kadar isterse istesin eğer yatırımcı ve finansman bulamazsa böyle bir işe kalkışamaz bu şekilde oluşacak zarar ve tahribat engellenmiş olur.

Bakın buradan herkese hatırlatayım: Uluslararası hukukta Tiksindirici Borç diye bir kavram var bu kavram şöyledir:

TİKSİNDİRİCİ BORÇ; bir ülkenin despotik hükümetinin yerine gelen demokratik hükûmetin, kendinden önceki yönetimin edindiği borçların devletin yararına değil; mevcut ulusal ve uluslararası yasalar dışında veya yasaları kendi işine yarayacak şekilde esnetip, yolsuzluk içinde diktatörün kendisinin ve çevresindeki bir zümrenin çıkarları için yapıldığını öne sürerek, geri ödemek istemediği borçları ifade eder.

Uluslararası yasalar çerçevesinde bu borçlar, devletin borcu olarak kabul edilmez ve kişisel borç kapsamına girer.

Uluslararası hukukta bu tarz borçlar, zorlama altında imzalanan sözleşmelerin geçersizliğine benzer. Diğer yandan diktatöryal yönetimlerle iş birliği yapan ticarî kuruluşlar içinde sorumluluk doğurur.

Tarihte Fransız Devrimi sonrası Fransa, İspanya, Portekiz, Hollanda, Bavyera, Meksika, Brezilya, Küba, Kosta Rika, Irak, Ekvador, Haiti, Türkiye ve Almanya gibi ülkeler bu hukuktan yararlanarak diktatörlerin yaptığı tiksindirici borçların devlete ait olmadığını öne sürerek İspanya, Birleşik Krallık ve ABD gibi ülkelere veya bu ülkelerden olan şirketlere karşı olan borçlarını ödemedi.

Bu tür borçların halef hükûmetlere yüklenmesi, söz konusu devletlerin birçok yönden gelişimini engellediğinden diktatöryal rejimleri finanse eden kurum ve kuruluşlarla mücadele kapsamında ABD bu tür davaları hep desteklemiştir.

Özellikle Haitili Diktatör Jean-Claude Duvalier'in devrilmesinden sonra ülkeyi %78 oranında kişisel borca soktuğu ortaya çıktı ve Haiti'nin bu borçları ödememek için yaptığı uluslararası mücadelesi dünyaya örnek oldu.