Şiir ve Emek

Şiir ve Emek; Her mesleğin, her işin olduğu gibi, yazım hayatının da kendine özgü zorlukları ve mutlulukları var. Şiiri okuyucular hep ayrı bir yere koyarlar, çünkü şiir duygu işidir bir dörtlük, bir mısra şiir alır sizi başka dünyalara götürür. Elbette öykü de, Roman da duygu, kurgu, bilgi birikim işidir ancak şiir denince akan sular durur diyebiliriz.

Şiir ve Emek; Her mesleğin, her işin olduğu gibi, yazım hayatının da kendine özgü zorlukları ve mutlulukları var. Şiiri okuyucular hep ayrı bir yere koyarlar, çünkü şiir duygu işidir bir dörtlük, bir mısra şiir alır sizi başka dünyalara götürür. Elbette öykü de, Roman da duygu, kurgu, bilgi birikim işidir ancak şiir denince akan sular durur diyebiliriz.

Şiir yazmak için ayrı bir emek, ayrı bir duygu hatta duygusallıkta taşımak gerekir diye düşünenlerdenim. İşin içine duygu girince, kıskançlık, duygusallık hatta ben yazdım diye sahip çıkma durumlarıyla da sıkça karşılaşıyoruz.

Geçmişte politik şiirlerde şairlerin adını kullanamadığı için başka isimle yazdığını biliyoruz.

Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Yunus Emre vb. şiirlerinin mahlas değişikliği yapılarak sahiplenildiğini, onların şiiri olmadığı halde onların mahlaslarının kullanıldığı da bilinmektedir.

Günümüz şairlerinden, Can Yücel, Cemal Süreya, Orhan Veli vb. şairlerimizin kendi şiirleri olmadığı halde onların adını kullanan kişiler de var.

Günümüzde yüz binlerce şiir var tabii ki bu çoklukta da bu tür “etik olmayan” sahiplenmelerin yaşanması da oluyor. Bir derginin yayın kurulundaydım, gelen şiirler arasında Şair Melahat Çetinkaya’nın şiiri de vardı. Ancak, sahiplenmiş birisinin ismiyle. Hatta kitabına da ismini verdiği “HESAPLAR BENDEN” şiiri. Farkına vardığımda ilk işim kendisini aramak oldu. Konu tatlıya bağlandı, şiirini de dergiden çekti.

Dergi ve Gazetede görev alan yayın kurullarına, Genel koordinatörlerine vb. görev alan dostlarımıza çok iş düşüyor, bu kadar çok şiirin yazılıp yayınlandığı bir dönemde herkesin her şiirin yazarını bilmesi asla mümkün değil. Sahiplenme işine soyunanların “soyunmamaları” gerekiyor galiba…

Şair Melahat Çetinkaya; Burdur’un Bucak ilçesine bağlı, Seydiköy doğumlu.

İlkokuldan sonra Savaştepe öğretmen okulu yatılı kısmını kazandı, öğretmen olarak mezun olduktan sonra, öğretmenlik mesleğinden emekli oldu.

Şair Çetinkaya, öğretmen okulu yıllarından bugüne kadar şiir yazıyor.

Şiir hayatımın olmazsa olmazı, hava gibi su gibi diyen Çetinkaya’nın yüz doksan şiirden oluşan, serbest ve hece vezni ile yazdığı HESAPLAR BENDEN isminde bir şiir kitabı var.

Öğretmenimin de iznini alarak, hem yukarıdaki konuda bahsi geçen hem de kitabının ismini aldığı şiirini sizlerle paylaşmak istedim.

HESAPLAR BENDEN

Usta bana iki yürek arası

Biraz sevda sarıver

İçinde acı olmasın.

Sosunu da mutluluktan sürüver

Tadı damağımda kalsın.

Yanına bir şişe de şarap aç

İstemem çerez falan

Mezesi şiir olsun.

AŞK Cemal Süreya’dan

Özgürlük Nazım’dan olsun.

Savursun küfürleri Can Baba

Kötülerin gelmişine geçmişine…

Ataol Behramoğlu

“Ne çok hain var” desin bu ülkede.

Ve Orhan Veli,

İstanbul’u anlatsın bize

Gözleri kapalı.

Özdemir Asaf ‘ı da unutma ha!

Anahtar onda,

Sonra kalırız dışarda.

Şükrü Erbaş’ı Abbas Sayar’ı

Ahmed Arif ‘i, Rıfat Ilgaz’ı

Hele de

Hasan Hüseyin,

Olmazsa olmazıdır

Kavganın direnişin.

Sevdiğim bütün şairleri istiyorum

Bu gece.

İçelim birlikte şiirin şerefine

İşte o demde

Değmeyin benim keyfime.

Ve en güzel şarkılar,

Eşlik etsin arka fondan

İçinde ayrılık hasret olmayan.

Gel otur yanıma usta.

Yalnız gitmez bu meret.

Kendine de söylemeyi unutma.

Kafamız güzel olunca,

Güler ağlarız birlikte.

Bitince gece,

Sızarız bir köşede.

Ama itiraz istemem

Bütün hesaplar benden…

Melahat Çetinkaya