14, 21, 28 Ekim ve 4 Kasım 2022 tarihli Sonsöz Gazetesindeki yazılarımın beşinci ve son bölümünü bugün sunuyorum. Biliyorsunuz, beş bölümlük yazılarımın 14 Ekim 2022 tarihli sayısında “Şiddet Tatil Yapmıyor” alt başlığını neden kullandığımı belirtmiştim.
Anımsatmak için nedenine burada da değinmek istiyorum.
“İnsan yatıyor, kalkıyor, yürüyor, yiyor, içiyor, çalışıyor, tatil yapıyor. Şiddet alanında veya etkileri şiddet üreten konularda çalışan dernek, federasyon, konfederasyon ve benzeri gönüllü kuruluşların, demokratik kitle örgütlerinin bildiğim üyelerinden çok sayıda insanın yazlığı var. Tümüne yakını emekli. Baharla birlikte büyük kentlerden ayrılıp, yazlıklara gidiyorlar. En az 6 ay yoklar. Bu yasal örgütlerin bazılarının yönetim ve diğer organları, bu nedenle verimli çalışamıyor. Yük kime kalıyor? “Şiddet tatile çıkmıyorsa, ben de uzun bir tatile çıkmam” diyenlerde. Bunlardan birisi de benim. Şiddetsiz Toplum Derneği Başkanı olarak, uzun bir tatile çıkmam, çıkamam, yüreğim bunu taşıyamaz.
Bu şu demek. Üyeler tatilde, ancak şiddet tatil yapmıyor, şiddet tatile gönderilemiyor. Bu söz gerçekten benim. “Şiddete şiddetsiz tepki”, “Yüz yüze yetmez, göz göze iletişim”, “Türkiye evimiz, üstünde yaşayanlar ailemiz, farklılıklar doğal zenginliğimiz”, “utanmalıyız kedilerin bile korktuğu insan olmaktan”, “Türkiye küllük ve çöplük olmamalı”, “Çöp yerinde güzeldir” gibi.
Türkiye ve Dünya, herkes katkı koymazsa, şiddetin durdurulması için yapılanlar çok pahalıya patlar.”
Uluslararası Sözleşmeler
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi (1948), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (1950), Helsinki Sonuç Bildirgesi (1975), Yeni Bir Demokrasi, Barış ve Birlik İçin Paris Şartı (1990), Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW-1979), Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi (1989), Çocukların Cinsel Sömürü ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi (Lanzarote-2007), Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi-2014), Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi (1978 ve 1989), Birleşmiş Milletler Rio Çevre Kalkınma Konferansı Bildirgesi (1992).
Tarihsel Gün veya Haftaların Değerlendirilmesi ve Geliştirilmesi
8 Mart Dünya Kadınlar Günü, 15 Mart Dünya Tüketici Hakları Günü, 4 Nisan Sokakta Yaşayan Hayvanlar Günü, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı, Mayıs ayının ikinci pazarı Dünya Anneler Günü, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı, 5 Haziran Dünya Çevre Günü, Haziran ayının 3. Pazarı Dünya Babalar Günü, 1 Eylül Dünya Barış Günü, 2 Ekim Uluslararası Şiddetsizlik Günü, 4 Ekim Hayvan Hakları Günü, 10 Ekim 2015 Ankara Garı Katliamı, 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü, 29 Ekim Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluş Yıldönümü, 10 Kasım Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Ölüm Yıldönümü, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü, 5 Aralık Dünya Gönüllüler Günü, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü, 31 Aralık Takvim Yılının Bitişi.
Bu önemli takvime, “Sevgi Günü veya Sevgi Haftası” eklenmelidir.
İnsanlar, güzelliklerin gelmesini, şiddetin ve diğer olumsuzlukların geride kalmasını günlerden, haftalardan, aylardan, bayramlardan, yıllardan değil, kendilerinden beklemelidir.
Ödüllendirme
Şiddete karşı şiddetsiz yöntemlerle mücadele eden, sevgi, şefkat, saygı, hoşgörü, dostluk ve barış için katkı veren kişi ve kuruluşlar ödüllendirilmelidir.
Sonuç: Yaşam Boyu
Ayrıntıya girmeden, neden ve sonuç ilişkisine çok fazla değinmeden yapılan önerilerin ve paylaşılan görüşlerin tümü, şiddet üreten alanlara ve yapılara yöneliktir. İnsanlar arasında iletişim kurulduğunda ve eksiksiz demokrasi sağlandığında bu alanlarda ve yapılarda, şiddetin azaldığı ve belki hiç kalmadığı yaşanarak görülecektir.
Bu nedenle, sevgi, şefkat, saygı, hoşgörü, dostluk ve barış içinde yaşanacak bir ülke ve Dünya için, her alanda, her yerleşim biriminde, evde, ailede, okulda, üniversitede, kamu, yerel, özel ve gönüllü kuruluşlarda iletişim, örgütlenme, demokrasi, adalet, güvenlik ve eğitim yaşam boyu sürmelidir. (Son)
TBMM, Türkiye Cumhuriyeti ve Türkçe
Biliyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi, yeni yasama dönemine 1 Ekim 2022 Cumartesi günü girdi.
Yine biliyorsunuz, her zaman, şiddetsiz, saygı ve hoşgörünün yaşandığı bir Meclis istemimizi sıkça dile getiriyorum.
Gerçekten Türkiye, insana, hayvana ve çevreye yönelik şiddetin engellenmesi konusunda ivedi çözümler bulması gereken ülkelerden biridir.
Hakaret, iftira, tehdit ve yalan dörtgeni, silahlı silahsız, örgütlü örgütsüz şiddet, sadece ülkemizin değil tüm ülkelerin ilk sıradaki ve çok da ağır olan sorunlarını oluşturmaktadır.
Bu sorunların çözümünde ilk sırada ülkenin siyasetçilerine ve yöneticilerine görev düşmektedir. Bu görev ağır, ancak kutsaldır.
Siyasi partilerin sözcülerinden ve konuşacak milletvekillerinden herkesi kucaklayan sözler duymak, hareketleri izlemek ve bu durumun sürdürüldüğünü görmek istiyoruz.
Böyle bir görüntü, dünya televizyonlarınca da tarihsel bir örnek olarak mutlaka haberleştirilecek, programlaştırılacaktır.
Dilerim ve umarım, TBMM, 2023 yılı Cumhurbaşkanı ve milletvekilleri seçimine yaklaştığımız şu aylarda, farklılıkları doğal zenginlik sayan bir anlayışın yaygınlaşmasına katkıda bulunur.
Adalet ve Kalkınma Partisi eski Grup Başkan Vekili Mahir Ünal, kamuoyunu şaşırtan bir ifade ile Türkçe’nin düşünce üretme ve ifade etme konusunda yetersiz kaldığını, bu dille ancak ihtiyaçlarımızı karşılayabileceğimizi açıkladı. Mahir Ünal, gelen tepkiler ve Parti içindeki gelişmeler sonrası görevinden istifa etti.
Gerçekten Mahir Ünal, Cumhuriyet’in 100. yılına doğru, Türkçe kelimeler kullanarak kendi düşüncesini çok iyi üretti, kendisine asla katılmamakla birlikte kendisini çok iyi ifade etti. Böylece bu sözleri ile bugünün Türkiye’sinde, bugünün Türkçesi konuşularak ve yazılarak düşünce üretilebildiğini ve çok iyi ifade edilebildiğini kanıtladı. Bir anlamda kendisini yalanladı.
Çocukluğu, Rize’nin Pazar ilçesinin Apso köyünde, hem Türkçe ve hem Lazca konuşulan bir evde geçen, Türkiye’yi evi, üstünde yaşayanları ailesi, farklılıkları doğal zenginlik sayan bir insan olarak, yıllardan beri, sporda demokrasi, gençlik, şiddetsiz Türkiye ve Dünya, sevgi, şefkat, saygı, hoşgörü, dostluk ve barış için yasalara, insan, hayvan ve çevre haklarına uygun mücadele ettim, ediyorum. Yaşadıkça da sürdüreceğim şiddetsiz uğraşlarımı. Kitaplar ve yazılar yazdım.
Türkiye Cumhuriyetine, bu topraklarda ve Dünyadaki tüm dillere, kültürlere ve inançlara, Türkçemizle en güzel duygularımı ve düşüncelerimi sunuyorum
Tehdit ve saldırı olmadan, şiddetsiz, kan ve gözyaşı dökülmeden sonsuza kadar yaşamalarını da diliyorum, tüm dillerin, inançların ve kültürlerin.
Türkiye, 29 Ekim 2922 tarihinde Cumhuriyetin 99. Kuruluş yıldönümünü yaşadı ve kutladı.
Türkiye Cumhuriyeti ve inançlara saygılı laiklikle sorunları olan, hatta tamamen karşı olan, ancak bu duygu ve düşüncelerini açıkça değil, üstü örtülü bir şekilde yazan ve söyleyenleri 2022 yılında da okuduk, gördük, duyduk.
Şiddetsiz Toplum Derneği Başkanı olarak bir gün sonra yazılı bir açıklama yaptım. Biraz da beni tanıyanların kafalarını karıştırdım.
Çünkü, açıklamamın kısa olan her paragrafına, 1’den 100’e kadar numara verdim.
1 numaralı paragraf şöyle.
“Türkiye Cumhuriyetini kuranları, başta kurucu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere gazilerimizi, şehitlerimizi, kurmak, yaşatmak ve sonsuza taşımak için canlarını, sağlıklarını ve özgürlüklerini verenleri alkışlayarak ve onur duyarak anarız. Kutlu olsun.”
Sonrasındaki 98 satırın tümü, tamamlanmamış aynı cümlelerden oluşuyor.
Şu şekilde: “ Türkiye Cumhuriyetini kuranları, başta kurucu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere…”
- paragraf ise 1. paragrafın aynısı.
“Türkiye Cumhuriyetini kuranları, başta kurucu önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, gazilerimizi, şehitlerimizi, kurmak, yaşatmak ve sonsuza taşımak için canlarını, sağlıklarını ve özgürlüklerini verenleri alkışlayarak ve onur duyarak anarız. Kutlu olsun.”
Birden başlayıp 100’de tamamlanan açıklama, “Gazi Mustafa Kemal Atatürk” değil, sadece Mustafa Kemal diyenlere, ismini tam söylemeyenlere, söyleyemeyenlere şiddetsiz bir karşılıktır. Çünkü, düşünceleri, etkilenmeleri ne olursa olsun, Türkiye Cumhuriyetini kuranların önderi olan bir insanın, tarihte yerini almış bir kurucu önderin ismindeki kelimeleri eksik söylemelerine verebileceğim bir karşılığım mutlaka olmalı. Benim için en erdemli karşılık öyle oldu.
Şiddetsiz karşılık derken, umarım kimseye şiddet etkisi yapmaz bu yaklaşımım ve yazılı ifadelerim.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucularını, şiddet kullanmadan, insan, hayvan ve çevre haklarına uygun olarak cumhuriyet, demokrasi ve adalet için ömür ve emek verenleri onurla anıyorum.