ŞİDDETSİZ TÜRKİYE VE DÜNYA İÇİN ÖNCELİKLER…Şiddet Tatil Yapmıyor… (2)

14 Ekim 2022 tarihli Sonsöz Gazetesindeki yazımın devamını bugün sunuyorum.“Yurtta Barış, Dünyada Barış”Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu önderi...

14 Ekim 2022 tarihli Sonsöz Gazetesindeki yazımın devamını bugün sunuyorum.

“Yurtta Barış, Dünyada Barış”

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu önderi Mustafa Kemal Atatürk’ün (1881-1938) “Yurtta Barış, Dünya’da Barış” sözlerinin aydınlığında, “Yaşam Boyu, Her Zaman ve Her Yerde Barış” demeliyiz, nerede ve kim olursak olalım, bu hedefe, iletişim ve işbirliği içinde, örgütlü olarak katkı vermeliyiz .

Örgütlenme, Örgüt Tanımı, Mahalle, Köy, Gençlik, Öğrenci, Aile

Dernek, federasyon, konfederasyon, vakıf, kooperatif ve benzeri tüzel kişilikler, aynı amaç için, gönüllü olarak iletişim, işbirliği ve dayanışma içinde olmak anlamındadır. Bu nedenle, köyden kente, ulusal ve uluslararası alana dek örgütlenmeyi özendirmek, toplumun, ülkenin ve Dünyanın yararınadır. Ayrıca, gönüllü çalışmalar, her taştaki insanın yaşantısını zenginleştirmekte, yalnızlık duygusu içinde değil, büyük bir ailenin üyesi olmanın güveni içinde yaşanmaktadır.

Bu nedenle, mahalle ve köy dernekleri ile üst birliklerinin, üniversite ve lise öğrenci konseylerinin, derneklerinin ve mezunlar derneklerinin şiddetin engellenmesine ve ortadan kaldırılmasına katkıları ve etkileri çok değerlidir.

Kadın-erkek ayırımı gözetmeksizin, köylerde, mahallelerde, kent ve ulusal düzeyde, 15 yaşını tamamlamış herkesin üye olabileceği dernekler kurulmalı, kurulmuş olanlar, şiddetsiz toplumun sağlanması amacı ile güncellenmelidir. Kırsal alandaki yasal, demokratik ve saydam birliktelikler, örgütlenmeler, kırsal alanlardaki tarım arazilerinin, meraların, suların, ormanlık ve dağlık alanların korunması, kirletilmemesi, satılmaması, yapılaşmaya açılmaması konusundaki bilgi, farkındalık, dayanışma ve güç birliği düzeyini artıracaktır.

Hiçbir tüzel kişilik, siyasal parti, sendika, birlik, oda, dernek, federasyon, konfederasyon ve benzeri tüzel kişilikler kapatılmamalı, ancak, suç işlediği iddia edilen bu örgütlerdeki kişiler, bağımsız ve demokratik yargı kuruluşlarında yargılanmalıdır.

Gençler, öğrenciler ve öğretmenler, ilköğretim okulları, lise ve üniversitelerde, kendi konuları ve sorunları ile ilgili olarak, eksiksiz demokrasi ilkeleri içinde tüzel kişilikler, dernekler kurmalıdır. Bu derneklerin Türkiye düzeyinde federasyonları ve konfederasyonları olmalıdır.

Öğrenci örgütleri, okul, üniversite, Bakanlık ve Yükseköğretim Kurulu (YÖK) yönetimlerinde söz ve oy hakları ile temsil edilmelidir. YÖK, Üniversite ve Fakülte organları atama ile değil, öğrenci, öğretim üyesi ve çalışanların da, dernek, konsey, sendika gibi örgütlerince temsil edileceği Genel Kurullarda belirlenmelidir.

Gençlik ve öğrenci örgütleri, aynı nitelikteki uluslararası örgütlerde de yer almalıdır.

Aile önderleri de, çocuklarının bulunduğu okul ve üniversitelerle iletişim kurmak, işbirliği yapmak ve sorunların çözümüne katkı bulunmak amacı ile dernekler ve ulusal üst birlikler kurmalıdır. Üst birliklerin, uluslararası düzeydeki yapılarda yer alması, şiddetin önlenmesine, sorunların çözümlenmesine, dostluğun ve barışın yaygınlaşmasına, herkesin yararlanabileceği “Çağdaş Eğitim” hedefine varılmasına önemli katkıları olacaktır.

Örgüt tanımı güncellenmeli, yasalara uygun, tüzel kişilikli yapılarla silahlı veya silahsız suç çeteleri ile gerçek örgütler olan gönüllü ve demokratik kuruluşlar arasındaki büyük fark, yazılı kaynaklarda, belgesellerde, medyadaki haberlerde ve toplumsal alanlarda işlenmelidir.

Her alandaki ve konudaki örgütlenmelerde, siyasi parti ve dinsel farklılıklar ölçü alınmamalı, farklılıklar doğal zenginlik olarak algılanmalı, saygı ve hoşgörü ile karşılanmalı, herkes birbirini kucaklamalıdır.

Annelerin Dayanışması, Oh’lar ve Ah’lar

Annelerin Türkiye ve Dünyada Şiddete Karşı Birliktelikleri, Örgütlenmeleri… Çocukların kanlarının, annelerin gözyaşlarının akması durdurulmalıdır. Hepimiz, savaşları, işgalleri, silahlı çatışmaları iyi değerlendirmeli, yakın gelecekte daha doğmamış çocukların kanlarının ve daha doğmamış annelerin gözyaşlarının akması tehlikeleri ortadan kaldırılmalıdır…

1.Türkiye Anneler Dayanışması ve 1. Dünya Anneler Dayanışmasının başlatılmasını öneriyorum. Bu konuda önderlik yapacak anne veya annelerin yanında yer alacak ilk erkek olmak istiyorum.

Haydi anneler, her yerde ve her zaman, babalar ve gönül babaları ile birlikte şiddete, şiddetsiz yöntemlerle karşı çıkınız.

1209-1271 yılları arasında yaşadığı söylenen Hacı Bektaş Veli’nin şu sözleri ülkemiz ve Dünya için büyük hedef olmalıdır. “Gelin Canlar Bir Olalım”.

Hiç kimse bir diğerinin tehlikesi değil, herkes, herkesin güvencesi olmalıdır. Böyle bir ülkeyi ve Dünyayı birlikte başarmalıyız.

Ancak;

Bir toplumda, bir ülkede birileri geçmiş olayları ve kişileri acı ve özlem duyarak anarken, bir anlamda “ah” derken, birileri “oh olsun” diyebiliyorsa…Birileri yas tutarken, üzüntü duyarken, ağıt yakarken, aynı konuda başka birileri bayramı yaşıyorsa…O toplumda, o ülkede, huzur, güven, dayanışma, birlikte yaşama duyguları azalır. Güvensizlik, kuşku, korku çoğalır. Bu durum, o toplumun ve o ülkenin bütünlüğünü yüksek düzeyde tehlikeye atar.

Anneler ve kadınlar, Türkiye gerçeğinden hareket ederek belirtiyorum, hiçbir güvenlik kuruluşu ve kişisine tam güvenmemeli, siyaseti, hükümeti, güvenlik birimlerini, yasaların eksikliklerinin tamamlanması ve uygulamaların tam yapılması için yönlendirirken, şiddet tehlikesine karşı korunma önlemlerini almalıdır.

Diyanet İşleri, Laiklik, Cinsiyet Eşitliği, Dinler, İnançlar, Sevgi, Hoşgörü ve Şiddet

Diyanet işleri Başkanlığı ve illerdeki birimleri, her inanca eşit mesafede olmalı, inançların özgürce yaşanmasına katkıda bulunmalı, kamu kuruluşu olmamalı, inananların katıldığı ve katkıda bulunduğu, odalar ve barolar benzeri tam bağımsız ve tam demokratik üst örgüt haline dönüştürülmelidir.

İçinde şiddet barındırmadığı takdirde “Misyonerlik” diye bir suç olmamalıdır. Dinsel yayınlarda, eğitim programlarında ve toplumsal yaşamın her alanında, kafir, gavur, düşman ve benzeri kelime, deyim ve ifadeler kullanılmamalıdır.

Cinsiyet eşitliği ve şiddet içermeyen inançlara saygılı laiklik ilkesi, her düzeydeki eğitim-öğretim kurumlarında ve toplumsal yaşam alanlarında işlenmelidir.

Din adına silahlı veya silahsız, bireysel ve birlikte şiddet yapılmaması, yalan, hakaret, iftira, tehdit ve baskı üretilmemesi için, inanç önderleri ve inanç örgütleri yöneticileri ile birlikte şiddetsiz ve sürdürülebilir yöntemler bulunmalıdır.

İnanç sahipleri ve örgütleri, dinsel ve kutsal kabul edilen değerler adına insanları ve hayvanları öldürenleri, kadınları erkeklerle aynı değerde görmeyenleri, inançları yayma ve yaygınlaştırma adına silahlı topluluklar oluşturanları, cinayet işleyenleri, katliam yapanları, silahlı güç kullanarak demokrasi dışı baskıcı yönetimleri kuranları şiddetsiz yöntemlerle engellemeli, “iyi”leştirecek yöntemler geliştirmelidir. (Devamı gelecek hafta)