“ŞİDDETE BAŞVURMADAN VE İNCİTMEDEN BİR HAK MÜCADELESİ…”

23 Ocak 2024 tarihinde, Sonsöz Gazetesi ve Sonsöz İnternet Haber Sitesi’nde yayınlanan“ Anneler…Kayıp Evlatlar…Gözyaşları…Ödül” başlıklı yazımda,   evlatları, eşleri, kardeşleri gözaltında iken kaybolan annelerin, eşlerin, kardeşlerin oluşturduğu, erkeklerin, babaların da yer aldığı  “Cumartesi Anneleri Topluluğunun”, Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı tarafından, 20 Ocak 2024 tarihinde, Ankara’da düzenlenen bir törenle ödüllendirildiğini paylaşmıştım.

Bilindiği gibi Av. Tahir Elçi, Diyarbakır Barosu Başkanı iken, 28 Kasım 2015 tarihinde, Sur ilçesinde basın açıklaması yaptığı sırada, Türkiye tarihine acılı ve utanç verici izler bırakan bir suikast sonucu yaşamını yitirmişti. Failleri, tasarlayanları, uygulayanları, suçluları saklayanları, kaçıranları, destekleyenleri, birilerinin bildiği, bizlerin bilmediği vahşetlerden biri.

Ödül töreninde konuşan Cumhuriyet Halk Partisinin önceki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu şu önemli cümleleri kullandı.

 “Bir devlet için faili meçhul olayı en büyük ayıbıdır. Bu ayıptan kurtulmak gerekir. Eğer demokrasiyi ve insan haklarını savunuyorsak, insana değer veriyorsak bu ayıptan devleti mutlaka kurtarmamız gerekiyor. Bunun yolu da mücadeledir. Cumartesi anneleri de  bir hak mücadelesi vermektedir.”

Tahir Elçi’nin eşi Diyarbakır Barosu avukatlarından Türkan Elçi. Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili. Bu satırları okuduğunda gözyaşı dökmeyeceğine inandığım dirençli ve yürekli bir kadın, iki çocuklu bir anne ve dost bir insan. Türkan Elçi,  Tahir Elçi’yi vahşi insanların! eliyle yitirdiğinde, yitirdiğimizde, milyonlarca yıldır dökülen annelerin gözyaşlarına mutlaka kendi gözyaşlarını katmıştır.

Sevgili Kemal Kılıçdaroğlu, konuşmasında “İnsanlık Tarihi” ifadesini kullandı. Yazılarımda ve konuşmalarımda, gerçek insanlık tarihinin şiddetin bittiği gün başlayacağını inanarak dile getiriyorum.

“İnsanlık Tarihi” veya “İnsanın Tarihi”, farketmez diyelim. Acaba, tarih boyunca, hiç gözyaşı dökmeyen anne var mıdır? Kadın veya erkek, insanlar tarafından hiç ağlatılmamış kaç anne vardır, dahası, ağlatılmış kaç anne yaşadı, yaşıyor?

İstanbul Milletvekili Av. Türkan Elçi’nin yaptığı konuşmanın tümü çok değerli, çok anlamlı.

Diyarbakır Barosu avukatlarından ve Vakıf Yönetim Kurulu Başkanı sevgili Mahsum Batı’nın konuşmasına, Türkan Elçi, Azime Arıkan ve Mahsum Batı ile çektirdiğimiz dörtlü fotoğrafa önümüzdeki sayıda yer vereceğim. “Ödül töreni ile yazının Gazete ve Sitede yayınlandığı gün arasında çok zaman var, haber değeri kaybolur” diye düşünmeyin. Mahsum Batı’nın  konuşması, Türkiye ve Dünya’nın yaşadığı bu süreçte asla haber değerini ve etkisini yitirmez. Keşke Dünya, yerin üstündeki cennet olsa da böyle haberlere, yazılara ve konuşmalara gerek kalmasa.

Sizleri, eş, anne, avukat, milletvekili  Türkan Elçi’nin konuşması ile  baş başa bırakıyorum.

“Vakfımız için önemli olan bu ödül töreninde bir arada olmanın mutluluğunu,  hep beraber bir çatı altında toplanmanın gururunu, kıvancını yaşadığımızı belirterek konuşmama başlamak isterim.

Mesleki hayatının neredeyse tamamını insan haklarına ve cezasızlıkla mücadeleye vakfetmiş, savaş karşıtı ve şiddetsiz toplum tahayyülü olan, hukukun ve adaletin hâkim olduğu bir düzenin inşası için mücadele veren bir hukukçunun mirasını devralan Tahir Elçi Vakfı, bu yılki ödülü, Cumartesi annelerine vermeye değer görmüştür.

İzninizle bunun herkesin bildiği ama hatırlatmakta beis görmediğimiz, hatırladıkça bize güç veren, mücadele ve itiraz kudretine alan açan birkaç gerekçesinden bahsetmek isterim.

Bir hukuk düzeninde kara bir leke olan cezasızlığın karşısında, göğüslerinde mezar taşına dönmüş fotoğraflarla adaleti talep ettikleri için;

Sivil itaatsiz, şiddete başvurmadan, incitmeden bir hak mücadelesi verdikleri için;

Tüm engelleme ve hukuksuzluklara rağmen adaleti bekledikleri, vazgeçmedikleri; bu inancı göğsünde bir fotoğraf gibi taşıyıp hep sürdürdükleri için;

Toplumun kendini ifade edemeyen kesimlerine bir dil, bir ağız olduğu için;

Haklarını gasp edenlere, yaşamlarını çalanlara karşı yılmadan yaşam hakkı, unutma, yüzleşme hakkı, gömülme hakkını talep ettikleri, cezasızlık geleneğini hukuktan kesip atmak istedikleri için;

“Silah, çatışma, operasyon istemiyoruz” diyenlerle aynı sese sahip olan, en doğal hakları olarak adaleti talep eden, faili meçhul yakınlarından müteşekkil Cumartesi Anneleri’nin şiddetsiz mücadelesi bizim nazarımızda oldukça önemli bir yere sahiptir.

Ödülü, Cumartesi annelerine takdim ederken, uzun ve çetin bir mücadelenin hakkını teslim etmekle gururlandığımız gibi bir yanımızın da buruk olduğunu dile getirmek isterim.

Ödülü, Cumartesi Annelerine takdim ederken burukluk yaşıyoruz çünkü, hayatları umudun ve umutsuzluğun mağlubiyeti ve galibiyeti arasında gidip gelenlere takdim ediyoruz.

Ödülü takdim ederken burukluk yaşıyoruz, çünkü belki bir gün bulunur, belki bir gün döner, belki bu bir rüya, belki yaşıyor, belki ölmedi, belki de failler bulunacak ve hak ettikleri cezayla cezalandırılacaklar beklentisiyle hayata tutunmaya çalışanlara takdim ediyoruz.

Haksızca ve insanlık dışı muamelelerle katledilenlerin yakınlarının samimi, hakiki, sadece yakınlarının acısına yaslanan bir mücadeleyi desteklemek veya desteklememek insan olup olmamakla izah edilebileceği gibi; yasalarla tanınan haklarını engellemek de aynı zamanda bir hukuk devleti olup olmadığımız açısından önemli bir ölçüttür.

Bu kadar uzun süre devam eden haklı bir mücadelenin taleplerinin adaletle sonuçlanıp sonuçlanmaması bir yana, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakları demokratik, anayasal bir hak olduğu halde Galatasaray Meydanı’ndaki oturma eylemleri keyfi, hukuk dışı idari kararlarla uzun süre engellenmiştir. Yasalarca tanınan, güvence altına alınan haklara erişebilmenin zorluğunu her vatandaşın yaşadığı gibi Cumartesi Anneleri de yıllardır yaşıyor. Yaşadığımız her türlü engellemeye, olumsuzluğa, haksızlığa rağmen insan onuruna yaraşır, adalete yönelik bir hukuk düzenin kurulması yönündeki umutlarımızı diri tutarak, 

İnsan evladının ölümlü olduğunu unutmadan; kin, nefret ve intikam duygusundan uzak, huzurun, mutluluğun, eşitliğin, kardeşliğin hâkim olduğu, etnik köken, din, dil, mezhep farklılıklarından dolayı kimsenin kimseyi ötekileştirmeyeceği bir ülke hayal etmenin umudu ve inancıyla sizleri selamlıyor, katılımız için çok teşekkür ediyoruz.”

Fotoğraf, soldan, Kemal Kılıçdaroğlu, İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban, Cumartesi Anneleri Topluluğu’nun temsilcileri; Mikail Kırbayır ve  Av. Jiyan Tosun ile Türkan Elçi, Av. Mahsum Batı, Batman Barosu Başkanı ve Vakıf Yönetim Kurulu üyesi Avukat Erkan Şenses, ödülün sunulması sırasında birlikte.