SEVR İMZALANDI MI?

Cumhuriyete giden yolda Sevr Antlaşması önemli bir aşamadır Cumhuriyeti kuran kadro aslında Sevr Antlaşmasının ağır ve haksız hükümlerine isyan eden Kuvayı Milliyecilerdir.

Özellikle Neo Osmanlıcılık peşinde koşan bazı çevreler Sevr anlaşmasının imzalanmadığını iddia ederek bu anlaşmaya imza koyan Osmanlı’nın İstanbul hükümeti ve imzaya izin veren Padişah Vahdettin’i mazur ve masum göstermeye çalışmaktadırlar.

Sevr anlaşmasının imzalanmadığına dair bilgi tamamı ile propagandaya yönelik bir algı operasyonudur ve hiçbir şekilde aslı astarı yoktur. Tarihçi İlber Ortaylı’ya göre Sevr anlaşmasının Birinci Cihan Harbi’ni bitiren son antlaşma olması öngörülüyordu. Bu anlaşma ile Osmanlı’nın Avrupa ve Ortadoğu’daki topraklarının elinden alınması ve paylaşılması hedefleniyordu.

İtilaf devletleri, 1. Dünya savaşının sona ermesi ile barış koşullarını Osmanlı'ya bildirmek için 22 Nisan 1920'de Osmanlı hükümetini Paris Barış Konferansı'na davet ettiler. Bu davet üzerine Sadrazam Tevfik Paşa başkanlığında 29 kişilik Osmanlı heyeti 1 Mayıs 1920'de Paris'e gönderildi.

Barış koşulları 11 Mayıs 1920'de Fransız Dışişleri Bakanlığı'nın saatli salonunda Osmanlı heyetine tebliğ edildi ve İtilaf devletleri, Osmanlı'ya bir aylık süre tanıdılar.

İstanbul hükümeti, 31 Mayıs 1920'de İtilaf devletlerine başvurup cevap süresinin 11 Temmuz 1920'ye kadar uzatılmasını talep etti bu talebi kabul etmeyen İtilaf devletleri sürenin 26 Haziran 1920'de sona ereceğini bildirdiler.

Sadrazam Damat Ferit başkanlığında bir Osmanlı heyeti antlaşma koşullarının değiştirilmesi umuduyla Fransa'ya gitti, fakat değişiklik talepleri kesin bir dille ret edildi.

İtilaf devletleri, Osmanlı'ya Sevr'i imzalatmak için 20 Haziran 1920'de, Yunan ordularına Anadolu içlerine yürüme izni verdiler. Yunan orduları, 22 Haziran 1920'de Anadolu içlerine ilerlemeye başladı.

İtilaf devletleri, 20 Temmuz 1920'de Tekirdağ, bir İngiliz filosunun koruması altında Yunanlarca işgal edildiği gün eğer antlaşma imzalanmasa Konstantinapolis’in de Yunanlarca işgal edileceği tehdidini savurdular.

İşte o 20 Temmuz 1920 günü Padişah Vahdettin'in izniyle Osmanlı Bakanlar Kurulu Sevr antlaşmasını imzalamayı kabul etti.

İngiliz Amiral de Robeck, İngiliz Dışişleri'ne yazdığı bir raporda; “Vahdettin, Osmanlı’nın ölüm fermanı demek olan Sevr Antlaşması'nın imzalanması için emir verirken gelecekte İngiltere'nin yardımına dayanacağı ümidi beslediğini… Yaşayacak olduğu takdirde bir dost yardımına ihtiyacı olduğunu… Belirtmiştir.” Diyordu.

İngiliz Yüksek Komiseri Horace Rumbold ise 10 Aralık 1921'de Dışişleri Bakanı Lord Curzon'a gönderdiği bir yazıda “Vahdettin Sevr Antlaşması'nın imzalanmasına bizim baskımızla izin vermiştir” demekteydi.

Sevr'i imzalamayı kabul eden Padişah Vahdettin ve Sadrazam Damat Ferit, üzerlerindeki tarihi sorumluluğu hafifletmek için Mecliste kapatılmış olduğundan bir Saltanat Şurası topladılar. Şuranın, Sevr'i reddetmesi söz konusu değildi. 22 Temmuz 1920'de saat 15.00'te Yıldız Sarayı'nda toplanan Saltanat Şurası'na Padişah Vahdettin, Veliaht Abdülmecit ve Sadrazam Damat Ferit'in de aralarında olduğu 50'ye yakın devlet adamı, ulema ve komutan katıldı.

Damat Ferit, Konstantinapolis’in elde kalmasının ve Osmanlı'ya bir varlık tanınmasının Padişah Vahdettin'in başarısı olduğunu söyledi. Sonra “Yokluğu varlığı yeğleyenler varsa konuşsunlar ve tutanağı imzalasınlar!” dedi. Mustafa Sabri ve Hadi Paşa, Sevr'in imzalanmasının doğru bir karar olduğunu söylediler. Hadi Paşa, “Sevr'i imzalamamak intihar demektir, intihar da günahtır!” mantığıyla imzayı savundu.

İtilaf devletleri anlaşmanın imzasıyla yetinmiyorlar, Anadolu'daki milli hareketin de bastırılmasını istiyorlardı. Bu nedenle Damat Ferit, “Hep birlikte çalışarak Anadolu'daki isyanı bastıralım ve Cenabı Hak'tan ümit ederim ki bastırırız!” dedi.

Padişah Vahdettin, “Kabul edenler ayağa kalksın, etmeyenler otursun” deyince herkes ayağa kalktı. Topçu Feriki Rıza Paşa ayakta olduğu halde “Ben çekimserim!” dedi.

23 Temmuz 1920'de Rıza Tevfik, Meclis-i Ayân âzası Hadi Paşa ve Bern Ortaelçisi Reşat Halis, antlaşmayı imzalamak için Paris'e hareket ettiler. Bu üç kişilik Osmanlı heyeti, 10 Ağustos 1920 günü öğleden sonra saat 16.00'da Sevr Porselen Fabrikası'nın konferans salonunda Sevr Antlaşması ve Üçlü Anlaşmayı imzaladılar.

İtilaf devletleri, hiç beklemeden Sevr'i uygulamaya başladılar. Yunanistan Sevr imzalandıktan iki gün sonra, 12 Ağustos 1920'de, Sevr'de ifade edildiği biçimde İzmir'in yönetimini resmen devraldı. İzmir'de Yunan yasaları kabul edilip Yunan mahkemeleri kuruldu. Yunan işgalindeki bölgelere Yunan yetkililer atandı.

22 Ağustos 1920'de Osmanlı hükümeti, Sevr Antlaşması'yla terk ettiği yerlerdeki memurlarının maaşlarını kesti. Sevr'deki kapitülasyon sistemi yürürlüğe konuldu.

Sevr'de belirtildiği gibi İstanbul ve Boğazları zaten Müttefikler yönetiyordu. Sevr'de istendiği gibi hükümeti, maliyeyi ve orduyu da denetliyorlardı.

Ayrıca Lozan Antlaşması imzalanana kadar uluslararası alanda hep Sevr Antlaşması resmi kabul gördü.

Fakat Ankara’da toplanmış bulunan TBMM, 7 Haziran 1920'de aldığı bir kararla “İstanbul hükümetince yapılmış ve yapılacak bütün antlaşmaların geçersiz sayılmasına” karar vermişti.

10 Ekim 1920'de İtilaf devletleri Yüksek Komiserleri, Vahdettin'i ziyaret edip Ankara'yı Sevr'e ikna etmek ve Kuvayı Milliye direnişini sona erdirmek için Anadolu'ya bir heyet göndermesini istediler. 4 Kasım 1920'de Tevfik Paşa Hükümeti, Anadolu'ya gidecek heyete “Hükümet Sevr Antlaşması'na uymakla yükümlüdür. Ankara Sevr'i kabul etmelidir” bunu onlara bildirin talimatını verdi.

Mustafa Kemal 5 Aralık 1920’de Anadolu’ya gönderilen bu heyetle Bilecik'te buluştu, bu bildirimi kabul etmediği gibi heyetin İstanbul'a dönmesine de izin vermeyip Ankara'ya götürdü.

İtilaf devletleri “nasihat” yoluyla Sevr'i TBMM'ye kabul ettiremeyeceklerini anlayınca bir kere daha “silaha” sarıldılar.

Sonuç malum, evdeki hesap çarşıya uymadı, zor oyunu bozdu, Sevr Kuvayı Milliye güçleri tarafından yırtıldı atıldı, çöpü boyladı.

Damat Ferid Paşa antlaşmanın imzalanması sırasında sadrazamdır, yani başbakan idi ama delege değildi; dolayısıyla antlaşmaya imza koymamıştı. Sevr’i Türkiye adına imzalayanlar üç kişiydi: O zamanlar “Meclis-i Ayân âzası” yani “senatör” olan Hâdi Paşa ile şair Rıza Tevfik ve Türkiye’nin İsviçre’deki ortaelçisi Reşad Halis Beyler...

Ankara İstiklâl Mahkemesi, Sevr’in imzalanmasından bir buçuk ay sonra, 7 Ekim 1920’de antlaşmayı imzalayan bu üç kişiyi önce “vatana ihanet” gerekçesi ile gıyaplarında idama mahkûm etti, daha sonra her üçü de 150’likler listesine alınıp vatandaşlıktan çıkartıldılar ve Türkiye’ye girişleri yasaklandı.

Sevr’in imzalanmasından önce 22 Temmuz 1920’de Yıldız Sarayı’nda toplanan, başkanlığını bizzat Sultan Vahideddin’in yaptığı ve antlaşmanın imzalanıp imzalanmaması hususunu görüşen Saltanat Şûrâsı’nda antlaşmanın kabulü lehinde oy kullananlar da Lozan Antlaşması’ndan sonra şayet hâlâ görevde iseler vazifelerinden azledildiler ve emeklilik hakları da iptal edildi.

İstiklal mahkemelerinden şikâyet edenler umarım Sevr’i imzalayanlar hakkındaki kararlardan da şikâyet etmiyorlardır.

Kaynakça:

İlber Ortaylı, “Sevr’in 100. yılı”

Sina Akşin, “İç Savaş ve Sevr'de Ölüm “

Selahattin Tansel, “Mondros'tan Mudanya'ya Kadar”

Sinan Meydan, “100. yılında Sevr anlaşması”

Murat Bardakçı, “Yoktur dedikleri Sevr’in belgeleri”