Yaşama dair konularda insanların bakış açıları farklı olabiliyor, tıpkı sevmek ve sevilmek, kazanmak ya da kaybetmek mevzularında olduğu gibi. Kültürel olarak gelişemeyen kişi ve toplumlarda davranış ve düşünce bozuklukları da zaman zaman baş gösteriyor. Kaçınılmaz olarak da ön yargılar böyle düşünen kişileri yönlendiriyor, ilişkilerin içeriğiyle ilgili anlatılmak istenenin aksine, söylenenlerden farklı anlam çıkarma durumu oluyor.
Anlatılmak istenenin karşıdaki kişinin anladığının dışında olduğu anlaşıldığında da cinlik yaparak genel geçer doğrular üzerinden sözü konuya getirerek, karşısındakini kusurlu çıkarmaya çalışıyor.
Bu anlayış tarzının altını biraz eşelediğinizde samimiyetsizlik, güvensizlik ya da “baskın karakter” ortaya çıkıyor.
Oysa; İnsan ilişkilerinde “Benim bildiğim doğru” “Hepsi benim olsun” anlayışı sakat bir anlayıştır. Özür dilemenin, teşekkür etmenin “eziklik” sayıldığı toplumlarda bu anlayışın da kabul gördüğü ve göreceği bir gerçek ve kaçınılmaz.
Çoğunluğun böyle düşündüğünü ve böyle düşünenlerin cüretkarlığını da eklediğinizde, idealist düşünceyi baskılayarak insan ilişkilerini yozlaştırırken yaşamın her alanında gelişimin önünü de ciddi şekilde tıkayacağı açıktır.
Diğer bir konu ise; Sevmek mi? Sevilmek mi? Hep duyarız, sevgilim beni terk etti, beni sevmiyor vb. Gitmemesi için ne yaparım? Beni sevmesi için ne yaparım? Adeta yarış halinde insanlar kadın erkek fark etmiyor, seven taraf kendisiyse böyle düşünüyor, düşündükçe de karşısındaki düşüncesinin odak noktasına oturuyor. Oysa; Daha çok seven, varını yoğunu yoluna seren sen isen, o zaman dur bir sakin ol, onun seni kaybetmekten korkması gerekmez m? O zaman şöyle bağlayabiliriz sözümüzü.
Gerek insan ilişkilerinde gerekse duygusal ilişkilerde iki taraf için de iyi niyet aranıyorsa, “o olmazsa başkası olur” anlayışı söz konusu değilse, bırakın o sizin sevginizin farkına varsın, o kaybetme korkusu yaşasın…
Bugünkü konuğum hece ve serbest vezinle şiir yazan Şair, Leyla Koçak Oruç
1963 yılında Kahraman Maraş Türkoğlu Pınarhüyük köyünde doğan şairimiz, İlk ve orta öğrenimini burada tamamladıktan sonra, Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler Bölümü’nde bir süre eğitim gördü. Ancak evlenip yurtdışında yaşamaya başladığı için eğitimine devam edemedi. Küçük yaşlardan itibaren şiire, özellikle Anadolu ozanlarına ve Türk kültürüne ilgi duydu. Yaklaşık yirmi yıldır, serbest ve hece vezni ile şiirler yazıyor. “BİR LEYLA” ismiyle yayımlanan, serbest şiirlerden oluşan bir kitabı var. En büyük hayali, çok sevdiği ozanlar gibi Türk şiirine iz bırakabilmek.
Şairimiz evli, Şiirlerini ve bütün dünya çocuklarını kendi çocukları olarak kabul ediyor.
Dilediğin yolda yolun açık okuyanın çok olsun Leyla Koçak Oruç diyor, bir şiirini sizinle paylaşmak istiyorum.
BİL YETER Kİ
Oysa hurma dalda, ballanır gördüm,
Kimse bilmez özü, sen bil yeter ki.
Zaman kırılır can, sallanır gördüm,
Çığlık atan gözü, sen sil yeter ki.
Gönül harabatsa, kapısı taştan,
Canı bölünürken, çığlıktır yaştan,
Çözülemez sorunlar, aşk ile baştan,
Derman olur sözü, sen bil yeter ki.
Duygu taşınırken, yürek telime,
Yediveren duan, kemer belime,
Meyve veren bağın, şerbet dilime,
Dolup taşan yüzü, sen sil yeter ki.
Dıştan bakmak yetmez, yokluğun pervan,
Sana ermez isem, muradım kervan,
Özü daim kılan, yüceden devran,
Zaman döner bazı, sen bil yeter ki.
Aykız’a sır yüklü, bir başka suna,
En düşçül yarışım, çağrısın bana,
Mor salkımlar sarhoş, berduşluk sana,
Beyaz tüle yazı, sen bil yeter ki.