Sevgiye ihtiyaç duyup karşılık alamadığım zamanlarda ve olağanüstü duygulara boğulduğumda aklımdan, “Selvi Boylum Al Yazmalım” filmi geçer. Müziği kamyonu, Ahmet Mekin’i, Türkan Şoray’ı, Kadir İnanır’ı, Elif İnci’si ve toprak tozlu yolu. En önemlisi de aralarında geçen diyaloglar…
Bazen filmi izlerken sevdiğim birilerine başrol veririm…
Sadece bu mu hayır birçok roman, öykü, şiir ve tiyatro oyunlarında da rol verdiklerim vardır.
Yurtdışında İsveç’te yaşayan bir arkadaşımla yazışırken bana doğaçlama bir soru sordu, Şöyle başladı. “Bir şey diecem, İnsana iyi gelen insanlar neden uzakta olur? Bir bilen var mı?” Elbette yok yüreği güzel kardeşim. Şennur…
“Sevgi neydi? Sevgi iyilikti, dostluktu, sevgi emekti” Diyordu filmde geçen bir diyalogda.
Yüzünü görmediğiniz sesini duymadığınız bir insandan bu sözcükleri okumak sizi adeta yıldırım yanığı etkisi yaratıyor.
Sevmek dilinizle yüreğinizdekileri karşınızdaki kişiye sözcükler aracılığıyla sunmaktır çoğu zaman…
Bu hafta konuğum; Ozanımız Mustafa SAYILIR
SAYILIR, 1954 yılında Kırıkkale’nin Sulakyurt ilçesine bağlı Sarıkızlı köyünde doğdu. İlkokulu kendi köyünde okudu, çocukluk yılları köyünde çobanlık yaparak ve rençberlik işlerinde çalışarak geçti.1963 yılında kendi evlerine konuk olan Âşık Veysel, Muharrem Ertaş, Hacı Taşan ve Âşık Mahzuni Şerif… gibi halk ozanlarını dinledi, onlardan çok etkilendi. Ayrıca babası Rıza Efendi, Cem törenlerinde Zakirlik yapardı. Babasının sazından sözünden etkilendi.
1966 yılında Ankara’ya çalışmak için gittiğinde Feyzullah Çınar ve Neşet Ertaş’la tanıştı, halk ozanlığı gelenek ve göreneklerine böylece bağlanıp kaldı. Kendiside saz çalmayı, şiir yazmayı öğrendi.1968 yılında İstanbul’a gitti. Burada ünlü üstat ozanlarımızdan Âşık Daimî ile tanıştı ve İstanbul’da salonlarda konser vermeye başladı.1973 yılında ilk plağını yaparak halkına sesini, sazını duyurdu. 1974 yılında ikinci plağını yaptı ve 1974 yılında askere gidip Isparta 40. Piyade alayında kısa dönem eğitimden sonra Isparta Subay Orduevi’nde askerliğini tamamladıktan sonra Ankara’ya yerleşti. Ankara –Siteler’de mobilyacı esnafı olarak iş kurdu; bu işin yanı sıra ozanlık geleneğini de sürdüren ozanımız, yurt içinde birçok konserlere, davetlere ve yarışmalara katılarak ödüller aldı.
1994 yılında Halk Ozanları Kültür Vakfı kurucu üyesi olarak Ozanlar Vakfını kurdu, yönetim kurulu üyeliği yaptı. 2004 yılında 25 arkadaşıyla birlikte Anadolu Halk Ozanları Derneği’ni (AN-DER) kurdular ve Başkanlık görevini yürüttü. Ayrıca kendi köyünün Derneğinin de üç dönem başkanlığını, iki dönemde yönetim ve denetiminde bulundu. Köyünü radyo televizyon aracılığı ile il ve ilçelere duyurdu, on üç yıl köyünde festival düzenleyerek insanlarımızı dostluk ve barış içerisinde kaynaştırdı.
Ozanımız bugüne kadar 2 plak,10 kaset, 1 kitap çıkardı ve çeşitli antolojilerde şiirleri yayımlandı. Mahlas olarak şiirlerinde kendi adını ve soyadını kullandı.
Halen Ankara’da ikamet eden Ozanımız, evli ve üç çocuk babasıdır.
Veysel Yaşadım
İlahî bir aşka düştüm düşeli
Veysel’i anladım, Veysel yaşadım.
Kudret kazanında piştim pişeli
Veysel’i anladım, Veysel yaşadım.
Kainata bir nazarla bakardı
Sular gibi hendeğine akardı
Lalesi, sümbülü, nergiz kokardı
Veysel’i anladım, Veysel yaşadım.
Atatürk’e bağlı aşık biriydi
Bektaşi Veli’nin gönül eriydi
Kara toprak onun sadık yâriydi
Veysel’i anladım, Veysel yaşadım.
Birlikten yanaydı, ayrım yapmazdı
İnancından sağa sola sapmazdı
İlkesine bağlı gıybet etmezdi
Veysel’i anladım, Veysel yaşadım.
Yürüyorum uzun ince yolundan
Sen ağaç misali bende dalından
Ademle Havva’nın geldik belinden
Veysel’i anladım, Veysel yaşadım.
Tabiatı çiçeklerle süsleyen
Kurt ile koyunu özde besleyen
Sayılır Ozan’ı telde sesleyen
Veysel’i anladım, Veysel yaşadım.