Bir zaman yerel gazetemizde, sonra da Ankara’nın günlük gazetesi Zafer’de birlikte yazılar yazmıştık, O’na, “Kalemini susturma, senin, insan yaşamına katkı sunacak önemli mesajlar verecek birikimlerin ve yazma yeteneğin var,” demiştim.
Sonra Serpil Özdemir’in eşi, değerli insan İsmail Özdemir, Türk Silahlı Kuvvetlerinde sürdürdüğü komuta kademesindeki görevinden emekli olmuştu, kendisinin de sesi soluğu kesilmişti. Madden ve manen durumları uygun olduğu için, “Yaşamlarının ikinci baharını yaşıyorlardır, ülke ve dünya seyahatlerinde yaşamın tadını çıkarıyorlardır” diye düşünüyordum. Üstelik iki de güzel oğulları vardı, yetişmişler, başarılı yaşam öykülerini sürdürüyorlardı.
Meğer yanılmışım, Serpil Özdemir, emekliliğin tadını çıkarmaya kalkışmamış, insanlık adına bir şeyler üretebilmek için kendisini yazma işlerine vermişti. Artık unutmaya yüz tuttuğum bir sırada sosyal medyada, “Serpil Özdemir’in öykü kitabı ‘Mühürlü Yaprak’ yayınlandı” haberini görünce belki de ondan daha çok heyecanlandım, 7 Ekim’de, Ankara Ticaret Odası (ATO) Tesisleri’ndeki kitap fuarında imza günü olduğunu öğrenince iple çektim o günü...
Koşa koşa gittim o gün ATO tesislerine, kitap fuarının bulunduğu salonlara... “Mavi Kadın” Yayıncılık firmasının standına ulaştım, Serpil Özdemir ile eşi İsmail Beyefendi, beni birlikte karşıladılar. İlk işim, hal hatır sormadan önce tezgah üzerindeki kitapları gözden geçirmek oldu, “Mühürlü Yaprak” kapaklı kitabı buldum, heyecanla birini kaptım ve incelemeye başladım.
Serpil Hanım, ilk kitabını okura sunmanın büyük heyecanı içerisindeydi, eşi de onun heyecanını aynen paylaşıyordu. Kısaca ayaküstü sohbet ettik, beni, Mavi Kadın Yayınları’nın sahibi Hanımefendi ile tanıştırdı, belli ki daha önce benden söz etmişti, “İşte beni yazmaya yönlendiren...” dedi, yayıncı Hanımefendi de başını sallayarak, “Anlatmıştınız” yanıtını verdi.
Kitabımı imzaladı, aldım ve kutladım, başarı dileklerimi sundum, onları daha çok meşgul etmeden ayrıldım. Kendimi eve atar atmaz, kitabı okumaya başladım ve bir solukta bitirdim.
Kitabı okuduğumda, ünlü bilim insanı Albert Einstein’in kızına yazdığı mektuplardan birisindeki şu notları geldi aklıma:
“Sevgili Lieserl, herkesin içinde ortaya çıkarılmayı bekleyen küçük ama güçlü bir SEVGİ kaynağı olduğunu bilelim. Bu evrensel enerjiyi verip almayı öğrenirsek, SEVGİ’nin her şeyin üstesinden gelebileceğini, herkese ve her şeye aktarılabileceğini kanıtlamış olacağız. Çünkü SEVGİ hayatın özüdür.”
Mühürlü Yaprak öyküsü ile başlayan 148 sayfalık kitapta her birisi diğerinden farklı ve etkileyici 16 öykü bulunuyor. Ben çok beğendim, okurların da beğeneceğine inanıyorum.
İşin acı tarafı, benim bu satırları karaladığım 8 Ekim Çarşamba gününün sabah saatlerinde televizyon ekranlarında yeni Şafak Operasyonlarından söz ediliyordu. Her gün muhalif siyasetçilerin, gazetecilerin, akademisyenlerin apar topar göz altına alındığı şafak operasyonlarına bir yenisi daha eklenmiş, Hadise, İrem Derici, Dilan Polat, Demet Evgar gibi çok sayıda ünlü ses ve sinema sanatçısı gözaltına alınmıştı.
Bu arada “Terörsüz Türkiye” süreci ile ilgili TBMM Komisyonu’nun İmralı Adası’ndaki 50 bin masumun katili PKK terörist başı Abdullah Öcalan ile görüşmesi ve Türkiye’nin, Ortadoğu bataklığındaki çatışmalar karşısındaki konumu ve tutumu tartışmaları sürdürülüyordu. Serpil Özdemir’i tekrar kutluyorum ve yayınlanan “Mühürlü Yaprak” öykü kitabı ile yeni çalışmalarının, bu karanlık günlerde okuyucularına bir ışık tutmasını diliyorum.